Sendika, sadece sendika değildir. Eğitim-Bir-Sen’in sahip olduğu toplumsal kabul ve ait olduğu misyon bir sendikanın çok ötesinde bir konumu dayatmaktadır. Biz bunu Hılful Fudul örneğinde görüyoruz. Yemenli bir tüccarın gasbedilen malını asıl sahibine vermek için kurulan bir cemiyetin, ‘Erdemliler Cemiyeti’nin mustazafların sığınağı olabilecek bir cemiyete dönüşeceğini herhalde kimse öngörmemiştir. Eğitim-Bir-Sen, Hılful Fudul örneğindeki gibi, mazlumların haklarını zalimlerden alacağı güne kadar mücadele yemini üzre olan bir harekettir.

Evet, Eğitim-Bir-Sen sadece bir sendika değildir, sendika bizim için ‘Hak’ mücadelesinin ete kemiğe bürünmüş hâlidir. Sendika bizim için hak mücadelesinin zarfıdır, biçimsel formudur.

Eğitim-Bir-Sen’i diğer sendikalardan farklı kılan, Yaradanını tanıyan; Yaradandan ötürü yaradılanı tanıyan boyutudur. Bu boyut, bizim sendikal çalışmalarımızı, anlayışımızı biçimlendiren boyuttur. Bizi farklı kılan da budur.

Yaradanını bilme boyutu, yaradılanı bilme boyutu sendikal çalışmalarımızı nasıl şekillendirmektedir?

Taleplerimizi hak ekseninde yapılandırıyor ve diyoruz ki, hakkımızı, ülkenin artan milli gelirinden hakkımız olan payı istiyoruz. Bunu derken de bu talebimizi gelir dağılımındaki adaletsizliği giderecek şekilde ‘yüksek gelir gruplarına daha düşük, düşük gelir gruplarına daha yüksek oranlı’ artışları talep ederek sosyal adaleti temin edecek bir formda yapılandırıyoruz. Çünkü ‘sıfır faiz politikası’ ile beraber ‘adil ücret’ talebinin gelir dağılımındaki adaletsizliği giderecek en iyi enstrüman olduğunu biliyoruz.

Ülkemizdeki herhangi bir sendika için vesayet önemli bir sorun değilken, bizim için özel eylem planı hazırlanmasını gerektirebiliyor. ‘Darbeye Dur De!’ mitinglerindeki gibi… Ergenekon, balyoz, yakamoz gibi darbe süreçleri bizim için sendikal gündemin temeli olabiliyor.

Bir zamanlar büyük bir yanılsama ile ‘dini grup/cemaat’ olarak görülen Modern Kült Yapı/FETÖ’yü ‘Altı ibadet, ortası ticaret, üstü ihanet’ olarak tanımlamak, ülkemizdeki herhangi bir sendikacı için anlamsız hatta tehlikeli görülürken, Eğitim-Bir-Sen için sendikal mücadelede stratejik düzeyde önemsenebiliyor. Genel Başkanımız Ali Yalçın’ın tehlikeye atılıp 15 Temmuz gecesi, daha gece yarısı bile olmamışken ‘Arkadaşlar! Ben meydandayım, teşkilatımı da meydanlarda görmek istiyorum’ açıklaması, Türkiye’de başkaca bir sendika başkanı için anlamsız iken, tehlikeli görülürken, Eğitim-Bir-Sen için sendikacılığın bizzat anlamı, amacı olabiliyor.

Eğitim-Bir-Sen için bürokratik ve siyasi elitlerin, devlet adına erk kullanan kişilerin, Hakkı teşvik ve inşa edecek, batılı tenkit ve imha edecek donanımda olması, bu değerlere sahip olması hayatidir, önemlidir. Bu nedenle, siyasi iradenin, bürokratik iradenin bu erkin kullanımında atama ve terfiler başta olmak üzere, bu amaca matuf doğru tercihleri bizi memnun ederken, yanlış tercihleri ise aynı mihvalde üzmektedir. Çünkü bizim için sendika sadece sendika değildir. Bizim için sendika, ‘Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte felaha erenler yalnızca onlardır’ müjdesinin yeminlileridir. Bu yeminin mecnunlarının birliğidir. İlk örnekliğini Hz. Peygamberimizin önderliğinde Hılful Fudul’da gördüğümüz formun asra tatbikidir.

Biz kurtulanlardan olmaya namzediz, yeminliyiz ve hayra çağırmaya, kötülüğü men etmeye devam edeceğiz.

Şenol Metin

Eğitim Bir Sen Konya 2 Nolu Şube Başkanı