Sorun tespiti gerçek anlamda çocuk işi, görmek yetiyor. Çözmek ise gördüğünü değerlendirme yani “düşünmeyi” gerektiriyor. Sorun tespiti üzerine o kadar odaklanmışız ki sorunlarımız sıra dağlar olmuş sonuca ulaşmaya geçit vermiyor. Güzel sözlerle sorun tespiti yapmak elbette önemlidir ancak güzel sözlerle güzel işler gerçekleşmiyor. Bir sorunu çözüme kavuşturmak için beliğ cümlelere değil hakiki ve uzun vadeli çözümlere, icraatlara ve alın teri akıtmaya ihtiyacımız olduğu aşikârdır. Lakin bir kere ağzımızın tadı kaçtı. “Bal, bal demekle artık ağzımız tatlanmıyor!”.

Değer ver, Kulak ver, Gönül ver…

Konfüçyüs’ün “ Sevdiğiniz mesleği seçin böylece bir gün bile çalışmak zorunda kalmazsınız.” tavsiyesi muhtemelen MÖ 500’lü yıllara aitti. Sevgi ile çalışma hayatı arasındaki bağı özetleyen özlü bir söz. Şimdi soru şu; “Kaçımız sevdiğimiz bir mesleği seçmekle müşerref olduk?”  Gelecekte işsiz kalma korkusu ile seçilen mesleklerimiz memleketimizin sosyal, kültürel ve üretim politikalarına ne kadar katkı sundu? İşte bu sorular eğitim sistemimizin en temel soruları olmalıdır. Herkes şunu kabul etmelidir ki devletler mutlu insanların sevgiyle yaptığı iş ile güçlenir, büyür ve gelişir. Şeyh Edebali’nin Osmangazi’ye ve hepimize öğüdü: ”Ey oğul! İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” Milleti mutlu olan devlet, güçlü olur.

Birleşmiş Milletlerin Dünya Mutluluk Günü (21 Mart) dolayısıyla yayımladığı Dünya mutluluk raporu vatandaşların en mutlu olduğu ülkelerin en zengin ekonomileri değil, sosyal devletin ve kurumsal desteklerin hala güçlü olduğu ülkeler olduğunu ortaya koydu. Ayrıca aile bağları güçlü, güven duygusunun geliştiği toplumlar daha mutlu… Yani unumuz var, şekerimiz var… İşte bu noktada eğitim sistemi ile mutluluk arasındaki bağın yolundaki taşlar;

1.Özü sözü bu topraklar olan bir eğitim müfredatı,

2.Liyakati ve kişisel performansı esas alan sınav sistemleri ve öğren(t)me yenilikleri akademileri.

3. İş ve eş ikileminde bırakılmayan öğretmenler,

4. Kısa vadede sıklıkla değişmeyecek sistemler,

5.Öğretmenlik Meslek Kanunu...”

özüyle eğitim sistemi ve mutluluk arasındaki yolu tıkayan taşlar, gelecek kaygısına neden olan engellerdir.

Bu taşlar nasıl kalkacak?

Karar alma süreçlerinde; eğitim sisteminin mutfağında olan, alanda soru-sorunları yerinde gören, tüm paydaşlar dikkatle dinlenmedir. Çağlara ışık tutacak “2023, 2071 Milli Hedef”lerine erişebilmemiz ortak akıl ve istişare kültürünü kurumlarımızla ne kadar özdeşleştirebildiğimizle doğru orantılı olacaktır. Ben bilirim demeden fikirler ortaya sunmalı ve farklı fikirler tartışılmalı ki, doğruya ulaşabilelim.  Bugünün dünyasını dünün bilgi ve donanımlarıyla yaşamanın, başarıya ulaşmanın imkânı yoktur. Kirli darbelerle, ötekileştirme politikalarıyla bu millete yıllarca zaman kaybettirdiler. Zaman kaybetme ihtimalimiz artık kalmadı, birçok konuda yaya kaldık artık bu maratonu koşmamız lazım. 24.12.2018 “Eğitime Bakış İzleme ve Değerlendirme Raporunda “  Eğitim Bir Sen olarak; Konu eğitimse, kimsenin ‘bana ne’ pozisyonu almaya da ‘sana ne’ ötekileştirmesi yapmaya hakkı yoktur diyerek, Türkiye’deki eğitim sistemini daha iyi hale getirmede en önemli unsurun öğretmen olduğunu açıkladık.

Unutmayınız ve hep hatırlayınız ; “Kendisine hizmet edenleri mutlu etmeyen, eğitimcilerin kendini güvende hissetmediği bir eğitim sisteminden, bireyin ufkunu, toplumun ve ülkenin refahını arttırmasını bekleyemeyiz”.

Sözcüklerin boğazımıza düğümlendiği kalbimize bir paslı hançer gibi saplandığı şu acı ve ızdırap dolu günlerin geride kalmasını temenni ederken, Şehit Necmeddin KUYUCU hocam başta olmak üzere tüm “Eğitim Şehitlerimize” Allah’tan rahmet diliyorum, geride kalan ailesine ve bizlere sabırlar diliyorum. Bu yangın kolay sönmeyecek, dilerim bir gün eğitimcilerimize gerçekten sahip çıkan, onları saran sarmalayan acısını acısı bilen, el uzatan tepeden tırnağa yerli ve milli bir eğitim sistemi oluştururuz.

                                                        

Gökhan DUMRUL

Eğitim Bir Sen Kocaeli 1 No’lu Şube Başkan Yardımcısı