Geleneksel eğitim anlayışının en belirgin özelliği, öğrencilerin sessiz olmasıdır. Bir sınıf düşünün ki öğrenciler sessiz öylece melül melül öğretmene bakmaktadır. Öğretmen sınıfta olmasa da sürmesi beklenir sessizliğin. Konuşanı yazan bir başkan vardır sınıfta. Konuşmanın süresine göre isimlerin yanına çarpılar atılır. Öğretmen girer, sınıfa ve tahtaya şöyle bir göz atar, iyi gününde ise herkesi affeder dersine başlar. Eğer ters günündeyse ceza kaçınılmazdır.

Böyle bir eğitim sürecinden geçerek gelmiş bizler yani günümüzün öğretmenleri; kaçımız yıktık bu köhnemiş anlayışı? Hâlâ ülkemin birçok yerinde konuşanlar tahtaya yazılmaktadır. Ve en çok “Sus!” kelimesidir yankılanan sınıflarımızda. 

Oysa en yaratıcı sınıflarda cıvıl cıvıl konuşmalar olur, izin alma gereği duymadan kendinden emin öğrenciler gezer sıralar arasında. Bir şeyler öğrendiğinde kendine saklamaz öğrenci. Hemen gider bir arkadaşının yanına oturur ve tane tane anlatmaya başlar. Tahtaya yazılma korkusu yoktur. Bilgisini paylaştığı arkadaşının da küçük düşme, düşük not alma kaygısı olmaz. Öğretmenin türlü yöntemle kavratamadığı nice bilgiyi arkadaşımızın kısa bilgilendirmesiyle öğrenmişliğimiz çoktur. Küme çalışmalarından hatırlayın, serbestçe bilgi paylaşılan ve çoğaltılan bir yöntemdir. Sessizlikte kör itaat, seste bereket ve birlikte başarma vardır. 

Nicedir SUS diyorlar bize. Atandığına şükret, amirine biat et, önüne konan sendika formunu imzala, sınıfa gir söyleneni yap, hatta yapıyormuş gibi yap, SUS! Susmayı öğrenen öğretmen öğrencisini susturur. Suspus oluruz hepten.

Köhnemiş bir anlayışla yetiştirilmiş binlerce öğretmen arkadaşım; aldığın maaş eridikçe, mülakat (torpil) ile sınandıkça, psikolojik ve hatta fiziksel şiddete maruz kaldıkça susman hep bu yüzden. Biz konuşuyorsak sen susmayasın diyedir. Bir sabah sorgusuz sualsiz KHK’lar ile işine son verilmesin diyedir. Sen sussan da susmayan eğitimciler hep olacak. Sabıkasız ama işinden mahrum, ölümüne tutuklu Nuriye Gülmen ve Semih Özakça susmamıştır. Savunma hakkını, masumiyetini haykıran insanların sesine sağır kalamayız. Eğitimci susarsa nesiller susar. Ölüm sessizliği sarar dört yanımızı. Eğitimcilerimizin bu sessiz çığlığı elbet bir gün duyulacak emin ol. Duymak istemeyen, görmek istemeyen vicdan engellilerden olmayalım yeter ki…

Metin Özyürek
Anadolu Eğitim Sendikası
İstanbul İl Başkanı