Eğitim-Bir-Sen, İzmir’de okul müdürü Ayhan Kökmen’in katledilesi nedeniyle eğitimcilere yönelik şiddeti Türkiye genelinde protesto etti.

‘Eğitimde Şiddete Dur De’ sloganıyla İzmir’de gerçekleştirilen “Siyah Yürüyüş”e Genel Başkan Ali Yalçın, Genel Başkan yardımcıları Ramazan Çakırcı, Şükrü Kolukısa, Hasan Yalçın Yayla, İzmir Şube yöneticileri, çevre illerdeki Şube başkanları ve çok sayıda eğitimci katıldı. Cumhuriyet Meydanı’ndan Konak Meydanı’na kadar süren yürüyüşte “Eğitimciye Şiddete Dur De” pankartı ve dövizleri taşındı. Yürüyüşün ardından basın açıklaması yapan Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, güvenli bir eğitim için şiddetin ortadan kaldırılmasının, şiddetin ortadan kaldırılması için de eğitimin şart olduğunu söyledi.

Yusuflarımızı, Aybükelerimizi, Ayhanlarımızı bir daha kaybetmemek için tedbir alınmalıdır

Öğretmenlerin terörün, hain darbe girişiminin ve şiddetin hedefi olmasının eğitim camiasını yasa boğduğunu, ailelerini kedere gark ettiğini ve eğitim çalışanlarını umutsuzluğa düşürmeye başladığını belirten Yalçın, “Hain darbe girişimi aramızdan Yusuf Elitaş’ı aldı, teröristler mesleki hayatının henüz başlarında Aybüke Yalçın ve Necmettin Yılmaz’ı hedef aldı, şiddet ise burada kendi okulunda Ayhan Kökmen öğretmenimizi katlederek geride kederli bir camia ve aile bıraktı. Kimi ülkesini savunurken, kimi meslek aşkıyla ülkenin geleceğini yoğururken, kimi görevinin başındayken aramızdan ayrıldı. Son olarak Iğdır’da Yücel Düzci öğretmenimiz saldırıya uğrayan öğrencilerini korurken, gözü dönmüş kişilerin şiddetine maruz kaldı, hâlâ hastanede yatıyor. Tüm bunlara karşı durmak, buradan canilere lanet etmek, cehalete dur demek, şiddet sarmalına bir çıkış bulmak için ‘siyah bir yürüyüş’ yaparak hep birlikte ‘eğitimciye şiddete dur de’ diyeceğiz. Bundan sonra Yusuflarımızı, Aybükelerimizi, Ayhanlarımızı bir daha kaybetmemek için bir sağduyu ve tedbir çağrısı yapacağız” şeklinde konuştu.

Şiddet olayları sağlıksız bir gidişatı işaret etmektedir

Son zamanlarda okul içinde ve dışında öğretmenlerin maruz kaldığı şiddet olaylarında gözlenen artışın, eğitimin işleyişini ve toplumsal huzuru ciddi manada tehdit eder boyuta ulaştığını kaydeden Yalçın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hemen her yıl okulların açılmasıyla başlayan şiddet haberlerinin neredeyse günlük hayatın parçası haline gelmiş olması, sıradanlaşması maalesef acı bir realite olarak bizi endişelendirmektedir. Şiddetin fiziki ve psikolojik hasarı sadece maruz kalan eğitimcinin hayatını etkilemekle sınırlı kalmamakta, başta ailelerine ve öğrencilere olumsuz yansımalarıyla eğitim düzenini de etkilemektedir. Eğitimcileri hedef alan ve hazin sonuçlara yol açan şiddet sarmalı her bakımdan üzücü olduğu kadar düşündürücüdür. Sevgi, merhamet, yardımlaşma ve hoşgörü gibi ahlaki, kültürel değerlerimizin zayıflama ve sarsılmasına paralel olarak artan şiddetin, kanıksanmış ifade ve talep biçimine dönüşmesi hazin bir durumdur. Şiddetin aileden sokağa ve çalışma ortamına kadar hayatın her yerinde gözleniyor oluşu sağlıksız bir gidişatı işaret etmektedir. Bu cennet ülkede cinnet toplumuna doğru gitmek hepimizi düşündürmeli ve harekete geçirmelidir.”

“Eğitim çalışanlarımızın şiddete maruz kalmaları asla kabul edilebilir bir durum değildir” diyen Yalçın, “Çünkü onlar bütün bir toplumun aklını, duygusunu, dimağını, umudunu temsil ederler. Şiddet, ruh düzeni sağlıklı, normal bir insanın başvuracağı bir dil, bir yöntem değildir, olamaz, olmamalıdır. Şiddet ve eğitim asla yan yana gelmemesi gereken iki kelimedir ve doğaları gereği birbirine ilgisiz uzaklıkta iki alandır, öyle olmalıdır. Bilgiyi, beceriyi, bilimi, anlayışı, irfanı, ahlâkı öne çıkarmak, bu değerleri çoğaltmak, yüceltmek olan insanların şiddetle, şiddetin bu insanlarla işi olamaz” ifadelerini kullandı.

Şiddetin köklü çözümü eğitimdedir

Şiddetin köklü çözümünün eğitimde olduğunu, şiddeti hazırlayan sebeplerin de yine sevgiyi, saygıyı, anlayışı özendiren eğitimle ortadan kaldırılabileceğini vurgulayan Ali Yalçın, şunları söyledi: “Bu saldırılar geleceğimizi karartmakta, eğitim camiasını tedirgin etmekte, birçok mağduriyete neden olmaktadır. Eğitimcilere yönelik her saldırı, aklımızı körleştirmekte, ruhumuzu karartmakta, benliğimizi esir almakta, irfanımızı yok etmektedir. Bu sebeple, cehalete dayanan şiddeti veya şiddete dayanan cehaleti bir an evvel ortadan kaldırmalıyız. Eğitimciler, yaptıkları işin onur, önem ve ağırlığına uygun hayat ve çalışma şartları sağlanmadığı gibi, her türlü şiddet ve saldırılar karşısında savunmasız, korumasız bırakılmışlardır. Yaşanan yanlışlığın kuşkusuz sosyolojik, psikolojik, kültürel, idari birçok sebep ve açıklaması vardır. Bütün bu üzücü, travmatik olayların sebebi derinlemesine araştırılmalı, tahlil edilmeli, sonuçlar çıkarılmalı, çareler üretilmelidir. Herkesi ilgilendiren, belki hepimizin pay sahibi olduğu bu sebepler çok yönlü ve ayrıntılı araştırılmalıdır.”


Öğretmeni önemsizleştiren uygulamalar mesleğin onur ve itibarını zedelemektedir

Değerler eğitimine gereken ağırlığı ve önemi vermede zayıf kalan müfredat programından öğretmeni itibarsızlaştıran birçok uygulamaya kadar çeşitli sebeplerin şiddete zemin hazırladığının gün gibi ortada olduğunu dile getiren Yalçın, “Ancak ilk bakışta görülen açık realite, bu noktaya gelmemize, öğretmeni haksızlığa ve saldırıya açık hâle getiren politikaların ve disiplini rafa kaldıran uygulamaların sebep olduğudur. Öğretmenlerin emeğini yok sayan, itibarını örseleyen, eğitimdeki etki alanını daraltan, eğitimin aktörünü neredeyse bir figürana dönüştüren, bu mesleği her türlü haksızlığa ve saldırıya açık hâle getiren yaklaşımlar, politikalar, bugün geldiğimiz noktanın sebebidir. Öğretmeni önemsizleştiren uygulamalar mesleğin onur ve itibarını zedelemiştir, zedelemektedir. Yaşanan mesleki erozyon öğretmeni savunmasız bırakmış, saldırılara açık hâle getirmiştir” değerlendirmesinde bulundu.

Caydırıcı düzenlemeler yapılmalıdır

Başta Millî Eğitim Bakanlığı olmak üzere, tüm ilgililerin iştirakiyle acil çalışma yapılması, caydırıcı düzenlemelerin hayata geçirilmesi gerektiğini ifade eden Yalçın, “Basına, sivil toplum kuruluşlarına, bilim adamı, aydın ve sanatçılara da büyük görevler düşmektedir. Topluma verdiklerine ters orantılı olarak yeteri kadar mağdur edilen öğretmenlerimiz ilgisiz, desteksiz, çaresiz bırakılmamalıdır. Öncelikle MEB, misyonuyla yakıştıramadığımız ve anlaşılmaz bir şekilde her defasında öğretmeni zora sokan, mağdur eden uygulamalardan bir an önce vazgeçmeli, onları en etkili ve güven verici tarzda korumalıdır. Bu önlemleri almak için yoksa başka darpların, ölümlerin olması mı beklenmektedir? Harekete geçmek için daha kaç eğitimcimizin kurban verilmesi gerekir? Millî Eğitim Bakanlığı bu tür olaylarda sessiz kalmamalı, personeline sahip çıkmalı, gerekli açıklamaları yapmalı, gerekli adımları atacak iradeyi ortaya koymalıdır. Biz öğretmenlerimizi hedef alan bütün saldırılar sona erdirilinceye, kanlı, karanlık bu şuursuzluk son buluncaya kadar, herkesi sorumluluk almaya davet ediyoruz. Biz bilginin gücünün cehalet cürmüyle sindirilmesine müsaade etmeyeceğiz. Ruhumuzu besleyen, benliğimizi geliştiren, geleceğimizi aydınlatan, milletçe varlığımızın dayanağı olan eğitimin şiddetin esiri olmasına hep birlikte karşı durmalıyız” dedi.

Öğretmenlerden öğrencilere, yöneticilerden velilere kadar bütün eğitim camiasını, millet temelinde geniş bir aile gibi düşündüklerini kaydeden Yalçın, sözlerini şöyle tamamladı: “Bizim nazarımızda her üyesiyle saygıya değer bu ailenin hangi ferdine olursa olsun, yapılan saldırıyı kayıtsız şartsız te’lin ediyoruz. Ayrıca, olayın basına ilk yansıma şekli ve olayın içeriği ile gerçeklerin birbiriyle örtüşmemesi, merhum müdürümüzün kederli ailesini daha da üzmüştür. Basınımızın bu tür konularda daha duyarlı ve hassas davranması gerekmektedir. Bu düşünce ve şiddete karşı kayıtsız şartsız öğretmenlerimizin yanında olarak, yetkililerin bundan böyle şiddeti sonlandıracak etkili önlemler alacağını ümit ve temenni ediyor, uğradıkları saldırı sonucu hayatını kaybeden bütün öğretmenlerimize Allah’tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı; şiddete maruz kalıp yaralanan kardeşlerime acil şifalar; çeşitli haksızlık ve tehlikelere açık olarak ilim irfan davamızda, yılmadan, fedakârca çaba gösteren kıymetli öğretmenlerimize kazasız belasız bir hayat diliyorum.”