Son zamanlarda yaşanan olayları değerlendiren Bayraktutar; ‘ehli sünnetin hiç kimsenin tekelinde olmadığını söyledi.
Müslüman bir ülkede Diyanet işleri Başkanlığı gibi uluslararası hizmetler sunan kurumumuz için;  diyanet eşittir hiyanet demek, hutbeden,minberden, kurandan,kelamdan nasiplenmemiş kimse demektir. İlmi,dini çalışmalarla en az 80 milyonu besleyen başkanlığımız için sarfedilen bu söylemler maksadını aşmıştır’ dedi. 
Bayraktutar; Müslüman bir ülkede farklı etnik gruplara yaşama alanı bırakmayan tekfirci zihniyetlerin kaybettireceği tek şey kırmak-incitmek- yıpratmaktır. Bunu çok iyi bilen ve tetikte bekleyen şer odakları bu soruşturmanın neticesini kavga zeminine dönüştürmek adına her türlü yolu denemektedir. Unuttukları en büyük gerçek ise Diyanet İşleri Başkanlığı ile Başkanlık personelinin arasına girmelerine hiç kimsenin izin vermeyecek olmasıdır. İslamın en geniş ve kucaklayan vüsatini, sınırlara hapsederek kendileri gibi düşünmeyenleri ehl-i sünnet dışı olarak görmek,ciddi bir ayrıştırmanın ürünüdür. Geçmişte bunun örneklerini bu ülke dış mihrakların tuzaklarıyla defalarca yaşamış  ve atlatmıştır. Yaşanılan bu olayla karanlık odaklar tekrar harekete geçmiştir. 
Unuttukları gerçek ise bu ülkede yaşayan, iman eden, sünnete tabi olan herkes, ehl-i sünnettir. 
Ehl-i sünnet ifadesi bütün müslümanları kapsayan İslamın ana yolunu temsil eden geniş bir kavramdır.Bunun dayanağı da Allah’a, Kuran’a, Peygambere imandan gelir.
Ehli sünnet ifadesinin anlamını çarpıtarak ısrarla kullanılması daha evvel bu milleti birbirine düşürmek için alevileri,türk ve kürtleri karşı karşıya getirmek isteyen şer odaklarının iştahını kabartmıştır. 
Geçmişte yaşanılan acı olayların tekrar edilmemesi için, şer odaklarının istediği kavga zemininin oluşmaması için kardeşlik hukuğumuzu gözetlemeli, yeni bir kavga zeminine davetiye çıkarmamalıyız. Özellikle gündemi meşgul eden soruşturmanın hiç bir şer odağına fayda sağlamaması adına, yüksek bir sorumluluk bilinci içerisinde olmalıyız.
Söz konusu durum için, henüz hukuki süreç sonuçlanmadan, söz konusu kişiye bir suç isnat edilemeyeceği gibi, böyle bir hukuki süreci başlattı diye de Başkanlığa hakaret ettirmemeliyiz. 
Devletlerin ve kurumların tüzük ve kanunlarla yönetildiğini bilerek, mensubiyetimiz gereği,kurumumuzu şahıslar üstü bir tutumla sahip çıkıp yüksek itibarını korumalıyız. Ki ümmetin son kalesi olan bu ülkenin, manevi dinamiğini oluşturan ve Anadolu İslamının güvencesi Diyanetimizdir. Bu gerçeği gözeterek hassas davranmak en tabi görevimizdir. Manevi dinamikleri kaybolmuş bir milletin şer odaklarının tuzaklarına düşmesi muhtemeldir. Bu sebeple Din görevlilerinin oynanmak istenen bu tuzağı bozacağına olan İnancımız tamdır. Oyuna gelmeden oyunu bozmak basiret ve ferasetin gereği olup başlıca görevimizdir. Aksi bir durumda radikalliği,şiddeti,terörü, tefrikayı,
tekfirciliği,nefreti, ötekileştirmeyi bu ülkenin gündemine sokarak halkımızın huzurunu ve din güvenliğimizi ortadan kaldırmak isteyen şer odaklarının oyununa alet olmak gibi bir gaflete (Allah korusun) düşebiliriz. 
Gün uyanık, akıllı ve feraset sahibi olup Diyanetimize, birlik ve beraberliğimize sahip çıkma günüdür.