Birçoğumuz Google’ı sadece bir arama motoru olarak biliyoruz. Peki, gerçekten böyle mi? Elbette hayır… Google; sanıldığı gibi basit bir arama motoru değil. Google Forms, Google Analytics, Google Earth, Google Translate sunduğu hizmetlerden sadece birkaçı… 1998 yılında kurulan ve internet dünyasın farklı bir bakış açısı kazandıran Google, 2004 yılında halka arz edilerek gittikçe büyümeye başlamıştır.  Dünyadaki bilgiyi organize eden ve bunu evrensel biçimde erişilebilir kılan Google’ın büyüme hızı her ise geçen gün artış göstermektedir. 

 

Google’ın reklam algoritması niçin önemli?

 

İnternet ortamında pek çok marka ve firma için Google’ın yeri ve önemi oldukça büyüktür. Çünkü Google’ın reklam algoritması bir numaralı pazarlama yöntemidir. Fakat bu algoritma; internet kullanıcıları tarafından çoğunlukla eleştirilmektedir. Bu eleştirinin altında yatan birçok nedeni sayabilmek mümkündür. Fakat temel neden çerezlerin (cookie) depolanması ve mahremiyetin zedelenmesidir. Çerez kavramını bilmeyenlerin olabilmesi doğaldır. Kısaca hatırlatacak olursak internet çerezleri; herhangi bir web sitesi ziyaret edildiği takdirde tarayıcılarda tutulan kullanıcı hareketleridir.

 

Peki, çerezler hangi noktalarda kullanılmaktadır?

 

Çerezler; üye olarak kayıt olunan internet ve e-ticaret sitelerinde büyük kolaylıklar sağlamaktadır. Özellikle e-ticaret sitelerinde yarım bırakılan alışverişi hatırlamakta ve kullanıcı kaldığı yerden işlemlerine devam edebilmektedir. Ve şüphesiz ki çerezlerin bir numaralı kullanım alanı reklamlardır. Reklam gösterimlerinde kullanıcıların girdiği siteler ve bu sitelerin türleri kayıt altına alınmaktadır. Kaydedilen her türlü çerez, kullanıcıların reklam gösterimlerini gerçekleştirmekte, böylece kullanıcı hangi alanı takip ediyor, ilgi duyuyorsa Google tarafından o tarz reklamlar sunulmaktadır.  İşte dijital iz bu noktada karşımıza çıkmaktadır. Karda yürüyüp izimizi belli etmeyebiliriz ama dijital ortamda asla!

 

Washington Post editörünün Google reklamlarıyla imtihanı

 

Google’ın sunduğu reklamlar her zaman olumlu değil bazen olumsuz yüzünü de gösterebiliyor. Hamile olduğu için doğacak bebeğine internet ortamında giysi, eşya araştıran, bebek bakımı videolarını, içeriklerini inceleyen Washington Post video editörü Gillian Brockell’ın yaşadıkları bu durumun en somut kanıtı durumunda… Ancak her şey Brockell’in istediği gibi gitmiyor ve ne yazık ki bebeğini kaybediyor. Allah kimsenin başına vermesin. Fakat bebeğini kaybettikten sonra bile aynı içerikli reklamların gönderilmesine içerleyen ve ruhsal çöküntüye giren Brockell bunun üzerine şirketlere açık mektup yazmayı uygun görüyor. Bu mektupta sitemini dile getiren Brockell ayın karanlık yüzünü de bizlere aktarmış oluyor!

 

“Hamile giysisi reklamlarına tıkladım, bu sonla karşılaştım”

 

Evladını dünyaya getiremeyen Brockell özeleştiri yaparak hamile giysisi reklamlarına tıkladığını, Google’da hamilelikle ilgili bilgiler aradığını kinayeli bir şekilde belirtiyor ve “Bunlar braxton kasılmaları mı?”; “Bebek hareket etmiyor” gibi aramalarımı görmediniz mi? Benim gibi faal bir kullanıcının üç gün boyunca sükûnet içerisinde kaldığı hiç dikkatinizi çekmedi mi?” sorularını yöneltiyor. Aynı zamanda; “ABD’ de yılda 26 bin çocuk ölü doğuyor, sizin dünya çapındaki kullanıcılarınız arasında ise milyonlarca” şeklinde bir ifadeyi de mektubunda kullanıyor. Yavrusunu kaybetmesi nedeniyle acı içerisinde olan bir anneye sürekli bebek arabası reklamlarının gönderilmesinin, bebekleri bütün gece uyutacak tarzda içeriklerinin sunulmasının eziyetten başka bir şey olmadığını belirten Brockell; mektubunu “Teknoloji Şirketleri, sizden artık rica ediyorum, eğer benim hamile olduğumu, doğum yaptığımı fark edebilecek kadar akıllıysanız bebeğimin öldüğünü fark edecek derecede de zekisinizdir. Bana buna uygun reklam yapın ya da hiç yapmayın!” sözleriyle noktalamaktadır. Gelecekte ne olur bilinmez ama şu bir gerçek ki hiçbir reklam gösterimi bu kadar içimizi parçalamamıştı. Ah be Google…

Doç. Dr. Ali Murat Kırık/ MİLAT