Yeni müfredat arayışlarının, başkanlık sistemi tartışmalarının gölgesinde kalması büyük bir talihsizlik olmuştur. Sendikamızın, “Gecikmiş Bir Reform; Müfredatın Demokratikleştirilmesi Raporu”; çıkış dinamikleri gözlerden uzak tutulmak için, kolay imha edilebilecek bir alana çekilerek, çok kısa bir süre tartışılabildi. Hâlbuki bu rapor, önerdiği yeni paradigmalarla tarihe not düşülen önemli bir manifestodur.

Dünya kabuk değiştirirken, ülkemizde birileri eğitimi, en sade ve duru şekilde planlamak yerine hala bir “proje insan” yetiştirme süreci olarak muhafaza etmeye çalışıyor. “Birey” değil “iyi vatandaş”; “kişisel tercihler” değil “elitlerin tercihleri olan tek tip insan” yetiştiren, korkuya dayalı, dünyaya kapalı bir eğitim müfredatını, bütün tıkanmışlığına rağmen ayakta tutmaya çalışıyorlar.

Mevcut müfredata yapılan eleştirilere; göğüs ilerde, baş dik ve sinirli bir duruşla, “laik, bilimsel ve çağdaş eğitim…” diyerek bugünlere geldik. Şimdi sendikamız raporu ile size diyor ki; “Çağdaş dediğiniz eğitiminiz; BM İnsan Hakları Sözleşmesi Evrensel Beyannamesine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine, UNESCO Eğitimde Ayrımcılığa Karşı Sözleşmeye uymuyor. Çağdaş dediğiniz ülkeler, bireysel tercihlere saygı derken siz devlet lehine, özgürlükler aleyhine çekincelerle toplumu yanıltmaya devam edemezsiniz.” Anlaşılan bundan sonra işiniz biraz daha zor olacak.

Eğitim sistemimizde ihtiyaç haline gelen değişimleri yaparken, neden tarihsel bir değerimiz olan devletimizin kurucusu Atatürk üzerinden tartışmaya başlanır? Anayasanın 42. ve 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanununun 2. Maddelerinde çizilen çerçeve ile hep savunageldiğiniz bilimsel eğitimin dogma kabul etmezlik ilkesi arasındaki çelişkiyi yıllarca bu millette nasıl yutturdunuz?

Kendine yapılan küçücük bir iyiliği bile unutmayan milletimiz, Atatürk’e gereken saygıyı da gösterir, eğitimde çağın gerektirdiği insanı yetiştirmek için gerekli adımları da atar.  “Kemalizm” ile Atatürk’ün manevi mirasını ayırt edecek kadar tecrübeyi biriktirdik diye düşünüyorum. Bütün tartışmalarda, masayı bir anda devirecek; söz söylenmez, itiraz edilmez gerekçelerin hafifliği ile sıyrılmak sadece zaman kaybettirir.

Ülkemizde eğitim müfredatı, ulus devlete kul yetiştirme mantığından sıyrılma sancıları çekmektedir. Cesaretle tartışmalı, tartışmayı mayınlı alanlara çekerek kolaycılığa kaçılmamalıdır. Fikirlerle katkı sunulmalı, hamaset ve korku değil sağlam temeli olan fikirler ileri sürülmelidir. Zaruret haline gelmiş bir yeniliği getirirken, eskiyle kavga etmeden yüzleşebilme erdemini gösterebilmeliyiz.

Bugün ihtiyacımız olan müfredatın temel bileşenlerini raporda görebilirsiniz. Bu değişim büyük bir ihtiyaç haline gelmiştir. Kaybedeceğimiz zamanın bedeli daha ağır olacaktır. Hazır Anayasa değişikliği yapılırken ve hazır eliniz değmişken, eğitim sistemimizin ana çerçevesini çizen ilgili maddelerini de değiştirelim. Eğitim sistemimizi; müfredatıyla, ders kitabıyla toplumsal sözleşmemizin en yüksek ideali olarak yazalım ve hep birlikte sahip çıkalım.

Talat YAVUZ

Eğitim Bir Sen İstanbul 4 No’lu Şube Başkanı