3 milyon 200 bin memur ile 2 milyon memur emeklisinin 2020 ve 2021 yıllarındaki mali ve özlük haklarını belirleyecek toplu sözleşme görüşmelerinin 16. Gününde hükümetin zam teklifi geç de olsa ilgili Bakan tarafından açıklandı. Toplu sözleşme görüşmelerinin danışıklı dövüş olduğuna, hükümet ile icazetli sendika arasında bir tür tiyatro oyunu olduğuna inanan bizleri bile şaşırtan ve kamuoyunda ‘’hakaret’’ olarak nitelendirilen bir teklifle karşılaştık.  Kamu İşveren Heyeti Başkanı’nın açıkladığı teklife göre kamu çalışanları ve emeklilerinin maaşlarında 2020 yılı için altışar aylık dilimler halinde yüzde 3.5+3, 2021 yılı içinse yüzde 3+2.5 oranlarında artış öneriliyor.

Ortalama memur maaşına 120 TL. olarak yansıyacak bu teklifin hayatın ve ekonominin gerçekleriyle hiçbir bağının olmadığını çarşıda, pazarda alışveriş yapan herkes takdir edecektir. Enflasyonun oldukça altında kalan rakamlar zam olarak nitelendirilmeyi hak etmediği gibi aslında memur maaşlarında indirime gidilmesi anlamına geliyor. Geçmiş yıllarda yaşanan kayıpları telafi etmeyi bırakın yeni kayıplar doğuracağı aşikar olan hakaretamiz teklifin ne anlama geldiğini görmek açısından bir önceki toplu sözleşmede imza atılan rakamları ve ürünlere gelen zam oranlarını kıyaslamak yeterli olacaktır.

4. Toplu sözleşme sonucunda 2018 yılı için 4+3.5, 2019 yılı için de 4+5’lik artışa imza atılmıştı. Ancak toplamda yüzde 7.5 artış yapılan 2018 yılında elektriğe yüzde 31, doğalgaza yüzde 27 zam gelmişti. Aynı şekilde Türk Lirası Dolar karşısında yüzde 40 değer kaybetmiş, ulaşımdan akaryakıta, temel gıdadan kağıda, kitaba, tekel ürünlerinden otoyol ve köprü geçişlerine kadar her şeye yüzde 50’nin üzerinde zam yapılmıştı. 2019 yılının ilk yarısı biterken geçen yıl yapılan fahiş zamların üzerine elektrik, doğalgaz ve çaya yüzde 15, şekere yüzde 16 zam yapıldı. Eylül 2018’den bu yana yüzde 150 zamlanan beyaz et ürünleri sadece son üç ayda yüzde 50 artış yaşadı. Yine aynı şekilde süt ve süt ürünleri yüzde 30’a varan oranlarda zamlandı. Pazar ürünleri de dâhil her şey ateş pahası iken 2019’un ilk yarısı için memur ve emeklisine verilen zam oranı sadece yüzde 4 idi. İkinci altı ayda yapılan artışın da artan oranlı vergi dilimi uygulamasından dolayı memurun cebine hiç girmediğini söylemeye bile gerek yok. Zira nisan ayından itibaren yüzde 15’lik dilimden yüzde 20’lik dilime geçen memur, her ay yüzde 5 yani ortalama 200 TL daha fazla vergi vermekte iken aldığı zam da zaten yüzde 5’tir. Ağustos ayından itibaren yüzde 27’lik dilime girince de her ay yüzde 7 oranında eksiye düşmekte yani maaşından aylık 300’er TL azalmaktadır.


Kamu çalışanlarının maaşı son iki yılda bu şekilde eriyip yüksek enflasyona ezilmişken bugün hükümetin; memurunun durumunu düzeltme, kayıplarını telafi etme yoluna gitmek yerine onları daha da ezme yolunu tercih etmesi, bu yolla da gücü her sözleşmede biraz daha tükenen orta sınıfı yok etmeye yönelmesi orta gelir grubu için büyük bir tehdit ve kabul edilemez bir durumdur. Henüz 2019’un ilk yarısında tüm ürünlere minimum yüzde 15 zam yapılmış, akaryakıt ürünlerine yılın başından bu yana 11 kez zam yapılmışken 2.5’luk tekliflerle gelinen memura, 48 aylık süreç için sadece yüzde 12 oranında artış reva görülmesi memur ve emekliyi daha da fakirleştireceği gibi ülke ekonomisine de darbe vurmak anlamına gelecektir.

Hükümet tarafından verilen zam teklifi ekonominin gerçekleriyle de örtüşemediği için rakamların hangi saiklerle belirlendiği ve rakamlar belirlenirken neyin baz alındığı anlaşılamamaktadır. Geçmiş ve şu anki enflasyon oranlarına göre de, gelecek enflasyon öngörülerine göre de düşük kalan bir teklifle gelen hükümetin, rakamları açıklarken baz aldığı kriterleri merak ediyoruz. Keza gelecek tahminlerine baktığımızda Merkez Bankası’nın enflasyonun 2020 sonunda yüzde 8,2’ye, 2021 yılı sonunda ise yüzde 5,4’e inmesini planladığını görüyoruz. Dünya Bankası da, enflasyonun 2019’da ortalama yüzde 19, 2020’de ortalama yüzde 11 olacağı tahmininde bulunuyor. Reuters’ın 41 kurumun katılımı ile gerçekleştirdiği ankete göre ise 2019 için enflasyon beklentileri %15.2, 2020 için %12.5, 2021 için ise %10.8 olarak tahmin edildi. Şimdi bu durumda mutfak enflasyonuna göre oldukça düşük tutulmasına rağmen Merkez Bankası’nın 2020 yılı enflasyonunu yüzde 8.2 olarak tahmin ettiği bir durumda kamu çalışanına nasıl yüzde 3+3.5’i reva görebilir. Yüzde 40 civarında gezinen reel enflasyon karşısında ise bu oranların ne kadar düşük ve komik olduğu izahtan varestedir.

Özgür Eğitim-Sen olarak; hükümet tarafından, yaşanan ekonomik krizin faturasının kamu çalışanına ve emeklisine kesilmeye çalışıldığına dikkat çekiyoruz. Ücreti her geçen gün enflasyon karşısında eriyen ve alım gücü düşen memurun daha fazla ezilmemesi, ekonominin kötü yönetilmesinin bedelinin dar ve orta gelirli çalışana ödetilmemesi gerektiğini dile getiriyor; devletin, memurun maaşından elini çekmesini ve teklif olarak sunduğu komik rakamları revize etmesini talep ediyoruz. Kabul edilebilir ve müzakere edilebilir teklifler gelmediği sürece masaya oturulmaması ve kamu çalışanını bir kez daha yarı yolda bırakmamaları konusunda da yetkili sendika heyetini uyarıyor, çalışan yararına alacakları tüm kararlarda yanlarında olacağımızı bilmelerini istiyoruz.


Bekir Birbiçer – Özgür Eğitim-Sen MYK Üyesi