Başını FETÖ’cülerin çektiği..

Solcu ve laikçi azınlığın da peşine takıldığı bir söylem var..

15 Temmuz sonrasında yaşadıklarımızı peşinen mahkum eden..

Siyasi iktidar tarafından, tarihte hiç karşılaşmadığımız kararlara imza atıldığını iddia eden bir söylem..

FETÖ’cülerin imza attığı hainlikten hiç bahsetmeden..

“Tek taraflı bilgi akışı” ile, kamuoyunda algı oluşturmaya çalışıyorlar..

Ne diyorlar?

Somut örnekleri ile aktarayım.  

Mesela, diyorlar ki: “KHK’larla ihraç edilen akademisyen sayısının, tüm darbe dönemlerindeki ihraçların 20 katını aştığını biliyor muydunuz?”

Bilmiyorduk.

Ama bu bilginin bir pratik sonucu olması için..

Bir veriye daha ihtiyacımız yok mu?

Bir soru daha sormamız gerekmiyor mu?

Nedir o soru?

O soru şu: “Son darbe girişimi sırasında öldürülen sivil insan sayısının, tüm darbe dönemlerinde öldürülen sivil sayısının 40 katı olduğunu biliyor muydunuz?”

İki tespiti birden yaparsanız.. 

Eyvallah.

Ama birini yapıp, diğerini gizlerseniz, gerçekleri tersyüz etmiş olursunuz..

Ve bu halk size inanmaz..

Yüzünüze tükürür!..

“Bu kadar gazetecinin cezaevinde olduğu bir başka dönem olmamıştır” diyorlar..

Yine eksik söylüyorlar..

Şu bilgi ile birlikte bu tespiti yapsalar..

İtiraz etmem..

Nedir o bilgi?

O bilgi şu: “50 bin kişinin ölümüne sebep olan PKK terör örgütüne direkt destek veren gazetecilerin varlığı, bugüne kadar hiç bu kadar yaygın olmamıştı. Terör örgütüne açıktan destek vermek için çıkan gazete, bugüne kadar hiç olmamıştı.. 15 Temmuz gibi, kanlı bir darbe girişimine destek verecek kadar alçaklaşan gazeteci kimliği, şimdiye kadar hiç görülmemişti.. Televizyon ekranlarından, siyasi iktidara futursuzca hakaret eden gazeteci, bugüne kadar hiç görülmemişti..”

Aktardığım son tespitle birlikte “Cezaevindeki gazeteci sayısı arttı” denilirse, itirazım olmaz..

Ama ikinci tespit verilmeden, tek taraflı atış yapılırsa, “Yalancısınız.. Ahlaksızsınız..” deme hakkım doğar..

Diyorlar ki, “Bu kadar öğretmenin işinden olduğu ikinci bir darbe süreci hiç yaşanmadı. 1960’da da, 1980’de de..”

Doğrudur..

Belirtilen iki darbede de, bugünkü kadar öğretmen işinden olmamıştır..

Ama son darbedeki şu veriyi dikkate almazsak, yine yanlış sonuca varırız.

O veri şu: “Bugüne kadar, FETÖ gibi derin bir yapı, onlarca okula, onlarca dersaneye hiç sahip olmamıştı.. Bu kadar planlı, bu kadar yaygın kopya suçu hiç işlenmemişti.. Yüzlerce imtihanda soruların çalındığı iddiaları, cevapların FETÖ sempatizanı öğrencilere dağıtıldığı bilgileri, bu kadar ciddi şekilde delilleri ile hiç ortaya konulmamıştı..”

Gerçekten de..

Öğretmenler, öğrencilerin zimmetlendiği abilerin bu kadar yaygın organize olduğu bir başka darbe dönemine şahit olmadığımıza göre, eski darbelerle 15 Temmuz darbesini ve sonrasındaki öğretmen ihraçlarını da bire bir karşılaştırmak mümkün olmaz..

Bu karşılaştırma, bizi doğru sonuca ulaştırmaz..

“Bu kadar emniyetçinin ihraç edildiği başka bir darbe dönemi yaşamadık” diyorlar..

Yine eksik bilgi veriyorlar.

“Bugüne kadar bu kadar çok illegal dinleme yapılan bir dönem yaşanmamıştı” bilgisi ile polislerdeki ihraç bilgisini birleştirirsek..

İşte o zaman, sıhhatli bir değerlendirme yapmış oluruz..

Yoksa, ördeğin bir ayağını kesmiş oluruz..

Bilgi, ayakta duramaz..

Vardığımız sonuç, doğru olamaz..

“Önceki darbe süreçlerinde, hiç bu kadar hakim ve savcı ihraç edilmemişti” diyorlar..

Gerçekten de sayılara baktığımızda, eski darbelerde % 30’lara varan bir ihraç, yargı camiasında hiç yaşanmamıştı..

Ama bu bilgiyi, şu bilgi ile birlikte değerlendirmemiz gerekir: 

“Yargıda, bugüne kadar hiç, bu kadar organize bir derin illegal yapı hakimiyeti ile karşılaşmamıştık.. Mezhepsel yapılanmalarla karşılaşmış, onlardan da çok çekmiştik ama.. Onların zararları, hep lokal olaylarda karşımıza çıkmıştı.. Son FETÖ yapılanması ise, bir çırpıda 4000 hakim ve savcının belli adaya oy vereceği bir deliliği karşımıza koymuştu..”

Bu iki bilgi yan yana konulup sonuca varılırsa.. Varacağımız sonuç da, daha sıhhatli olur..

Diyorlar ki, “Bugüne kadar darbeciler bile, işadamlarının malvarlıklarına el koymamışlardı.. Şimdi 15 Temmuz darbesi bahane edilip, onlarca işadamının malvarlığına el konuldu..”

Yine eksik bilgi veriyorlar..

Şu bilgiyi ekleseler, itirazım olmayacak: 

“Bugüne kadar hiçbir dönemde vatandaştan toplanan hayırların nereye gittiği konusunda şüpheler doğmamıştı. Zekat paraları ile, işadamlarının finanse edildiği iddiaları hiç gündeme gelmemişti.. İşadamlarının malvarlıklarının büyük çoğunluğunun emanet paralar olduğu iddiaları bu kadar güçlü dile getirilmemişti. Bugüne kadar hiç, nasıl olduğu izah edilemeyen, ‘1 milyon satan’ gazeteler.. ‘750 bin abonesi’ olan dergiler ile karşılaşmamıştık..”

Gerçekten de..

1 milyon satan gazeteler..

Bir işaretle..

20 binlere iniyorsa..

Sonra da, geride hiçbir boşluk bırakmadan, buharlaşıp yok oluyorsa..

Böyle bir derin yapının elemanları ile mücadelede de..

Eski dönemlerde hiç görülmeyen tedbirlerle karşılaşmamız, söz konusu olabilir.. 

İşadamlarının malvarlıkları “acaba” sorusuna muhatap olunca.. 

Hali ile..

Önceki süreçlerde karşılaşılmayan tedbirlerle karşılaşmak da, doğal oluyor..

Dün ile bugünü karşılaştırıyorsak..

Kıyaslamayı tüm koşulları ile yapmaya mecburuz..

Fotoğrafı tümü  ile ele almaya mecburuz..

Ali KARAHASANOĞL / Yeni Akit