Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü Hatay’ın Erzin ilçesinde oturan bir ailenin 5 çocuğunu aileden alarak yurtlara yerleştirdi ve okula kayıtlarını yaptırdı. Gerekçe de “kendimiz eğitmek istiyoruz” diyen ailenin çocuklarını okula göndermemesi olarak gösterildi.

Odatv ve Birgün gibi çeşitli yayın organları da haberi “zalim ailenin elinden çocukları kurtaran merhametli devlet” şeklinde kurguladı. Odatv hızını alamayarak “Yaşasın Laiklik!” diye çığlık attı. Oysa mevzunun bir adli vaka olmasının ötesinde anlamları olduğu çok açık.

Türkiye’de dini eğitim talebini “gerici”, “dinci” gibi yaftalarla aşağılayan sol yayın organlarının Türkiye’de tektipçi eğitimin müdafisi, öğrenim özgürlüğü ve çeşitliliğinin de bir numaralı hasmı oldukları bu haber vesilesiyle bir kez daha ortaya çıkmış oldu.

Kur’an Kursları, İmam-Hatip okulları, kız öğrencilerin başörtüsü ile okullarına gidebilmeleri de dahil eğitim hakkının kullanımında her türlü temel hak ve hürriyete karşı duran bu yayın organlarının haber vesilesiyle “devlet çocuklara el koydu” diyerek 5 çocuğun anne-baba ve kardeşlerinden koparılmalarına alkış tutmaları şaşırtmadı.

‘Hani öğrenim özgürlüğü?’

Konuyla ilgili olarak Özgür Eğitim-Sen Genel Başkanı Abdulbaki Değer bir açıklama yaptı. Değer açıklamasında şunları dile getirdi:

“Türkiye’de devlet tekelinde verilen eğitimin öncelikle bir velayet ilişkisini öngördüğünü görmemiz gerekiyor. Devlet aileye çocuklarına kötü bakıyorsun, fiziksel, sosyal, psikolojik yönden ihmal, istismar ediyorsun demiyor. Çocuklar ebeveynelerinden önce devletin çocuklarıdır deniyor burada. Zorunlu eğitimi, devlet tekelinde eğitimi bu açıdan tartışmalıyız. Meseleyi Anayasa’da belirtildiği şekilde ‘eğitim hakkı’ ile sınırlayan bakış çok daha önemli olan ‘öğrenim özgürlüğü’ bahsini gündemden kaçırıyor” dedi.

‘Bu bir akıl tutulmasıdır’

Abdulbaki Değer açıklamasını şöyle sürdürdü: “Eğitim görmek şüphesiz önemlidir ve her bireyin erişiminin önündeki engeller kaldırılmalıdır. Ancak bundan çok daha önemlisi eğitime erişimi sağlanan bireyin ne tür bir eğitime muhatap kılındığıdır. Bu muhatap kılınmada devletten kıyas kabul etmez ölçüde daha fazla ve daha önce söz sahibi olan ailenin taleplerine, beklentilerine, hassasiyetlerine, önceliklerine değer verilip verilmediğidir. Çocuğunun hangi yaşta, hangi kıyafetle, hangi okula, hangi saatlerde geleceğine hangi öğretmenden, hangi konuları, ne şekilde öğreneceğine devletçe karar verilen bir uygulamaya hayret etmek yerine anne-babasının elinden çocukları alan devletin uygulaması yerinde görülüyor. Bu bir akıl tutulmasıdır. Bu hadise devlet-toplum ilişkimizin içkin kodlarını yansıtması açısından hayati önemdedir. Modern devlet ile toplum arasındaki ilişkinin başlangıcında ihdas edilen vesayet ilişkisinin nasıl işler halde olduğunun somut kanıtıdır.”

Çocuklar devletin mi ailenin mi?

HATAY Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü’nün hazırladığı rapor doğrultusunda Erzin 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce çocuklar Zehra (14), Zeynep (13), İzzet (11), Rukiye (7) ve Rabia (5) kardeşler hakkında 30 Ocak'ta bakım tedbiri kararı alındı. Koruma altına alınan 5 kardeş, yaşları ve cinsiyetlerine göre, Sosyal Hizmetler Müdürlüğü'nün bakım yurtlarına yerleştirilip, okullara kayıtları yaptırıldı.

Anne Sümeyra Algül ise çok zor durumda olduklarını belirterek, 'Bir an önce çocuklarıma kavuşmak istiyorum, çocuklarımı versinler. Merhamet kalmamış, 5'ini birden götürdüler. Her gidişimde çocuklarımı görüyorum, seviniyorum ama gelirken boynu bükük evime dönüyorum. Son gördüğümde 'bizi götür' diyen çocuklarım ağladıkça ben de ağladım. Ne olur çocuklarımızı geri verin' diye konuştu.

“Ailenin dağıtılması asla kabul edilemez!”

Konuyla ilgili görüşünü aldığımız Özgür Eğitim Genel Sekreteri Ali Aydın ise, ailenin talebinin temel hak ve hürriyetler açısından son derece meşru olduğunu belirtti. Aydın, “Temel hak ve hürriyler açısından son derece meşru bir talebin ailenin dağıtılmasını, cezalandırılmasına vardıracak şekilde ele alınması hiçbir şekilde kabul edilemez. Devletin, eğitim tekeline karşı dile gelen bir itiraza dönük bu hamlesi mevzuyu tek iktidar olma, otoritesine şerik ve itiraz kabul etmeme şeklinde gördüğü ve değerlendirdiğinin göstergesidir. Aile bu tarz talepleriyle devlet tarafından rakip hatta düşman olarak kodlanmıştır” dedi.

Zorunlu eğitim üzerinden insanlık dışı uygulamalar yürütülüyor

Özgür Eğitim-Sen Genel Sekreteri Ali Aydın ; “Bu hadise basit bir adli vaka olarak değerlendirilmemelidir. Bu dava devlet-toplum ilişkimizin çarpık karakterinin çıplak bir yansımasıdır. Hadisenin kabul edilmesi mümkün değildir. Küçücük çocukların, makul bir gerekçe olmadan ailelerinden koparılıp alınması ne pedagojik açıdan ne de insani açıdan savunulamaz. Zorunlu eğitim, devlet tekelinde eğitim, eğitim hakkı gibi fasıllar üzerinden insanlıkdışı bir uygulama yürütülüyor dünya ölçeğinde. Bu uygulamayı sorgulamak çiğnenen hak ve özgürlükleri savunmak hepimizin görevidir. Bu açıdan zorunlu eğitimin, devlet tekelinde eğitimin sakıncalarına kurulduğu günden bu yana dikkat çeken Özgür Eğitim-Sen olarak çocukların hiçbir şart ileri sürülmeden bir an önce aileye teslim edilmesini talep ederken aynı zamanda bu vahim olay üzerinden kamuoyuna da meseleyi yaslandığı arkaplan ile birlikte behemehal tartışmanın zaruretini hatırlatıyoruz.”

MİLAT