KESK, OHAL Mağduriyetlerine Yenileri Eklenecek! diyerek OHAL komisyonuna tepki gösterdi.

KESK genel merkezinden yapılan açıklama şöyle;

22 Ocak 2017 tarihinde OHAL Kanunu çerçevesinde 682, 683, 684 ve 685 sayılı dört adet yeni KHK yayınlandı.

682 sayılı KHK ile Genel Kolluk Disiplin Hükümleri yeniden düzenlenirken, 683 sayılı KHK ile “Kamu personeline ilişkin tedbirler, İade hükümleri, Kapatılan kurumve kuruluşlar, Doçentlik başvuruları, Sermaye piyasasına ilişkin tedbirler, Türk lirası ile yapılacak tahsilat, Şahsi sorumluluk davalarına ilişkin tedbirler” başlıkları ile yeni haksızlıklar, ihraçlar yapılırken çok az sayıda kamu çalışanı da görevlerine iade edilmiş, iki yayın kuruluşu da kapatılmıştır. 684 sayılı KHK ile de gözaltı süreleri, avukat kısıtlamaları dahil olmak üzere daha önce yayınlanan KHK’larda yapılan düzenlemelere ilişkin bir takım değişikliklere gidilmiştir.

Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu, AKP’nin Klasik Aldatmacalarından Biridir!

685 sayılı KHK ile; OHAL süresince çıkarılan KHK’lar ile yapılan işlemleri incelemek üzere “OLAĞANÜSTÜ HAL İŞLEMLERİ İNCELEME KOMİSYONU” kurulmakta olup komisyona ilişkin ana çerçeve belirlenmektedir.

Bu komisyonun görevi, başka bir idari işlem tesis edilmeksizin doğrudan kanun hükmünde kararname hükümleri ile tesis edilen işlemlere ilişkin başvuruları değerlendirmek ve karara bağlamaktır.

Komisyon,

“Kamu görevinden, meslekten veya görev yapılan teşkilattan çıkarma ya da ilişiğin kesilmesi, öğrencilikle ilişiğin kesilmesi, dernekler, vakıflar, sendika, federasyon ve konfederasyonlar, özel sağlık kuruluşları, özel öğretim kurumları, vakıf yükseköğretim kurumları, özel radyo ve televizyon kuruluşları, gazete ve dergiler, haber ajansları, yayınevleri ve dağıtım kanallarının kapatılması, emekli personelin rütbelerinin alınması” ile ilgili yapılan işlemleri inceleyecek olup Olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnamelerle gerçek veya tüzel kişilerin hukuki statülerine ilişkin olarak doğrudan düzenlenen ve birinci fıkra kapsamına girmeyen işlemleri de inceleyecektir. Ancak olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnamelerde yer alan ilave tedbirler ile kanun yollarının açık olduğu işlemler hakkında ayrıca başvuru yapılamayacağı da 685 sayılı KHK ile düzenlenmiştir.

Böyle Bir KHK’ya Neden İhtiyaç Duyulmuştur?

KHK’nın zamanlaması oldukça manidardır. Çünkü bir gün sonrasında Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nde (AKPM), ‘Türkiye’deki demokratik kurumların işleyişi’ konusunun acil gündem maddesi olarak ele alınıp alınmamasına ilişkin oylama yapılacaktı. Nitekim bu toplantıda Türkiye adına yapılan konuşmalarda KHK’ya atıfta bulunularak OHAL süresince yapılan işlemlere ilişkin yargısal denetimlerin önünün açıldığı belirtilmiştir. Yapılan oylamada çoğunluk evet yönünde oy kullansa da salt çoğunluk sağlanamadığı gerekçesiyle konu gündeme alınmamıştır. Konunun gündeme dâhil edilmemesiyle AKPM Genel Kurulu’nda Türkiye’nin tekrar denetim sürecine dâhil edilmesi de AKP’nin 685 sayılı KHK’yı devreye sokmasıyla en azından bir süre engellenmiş oldu.

Öte yandan Venedik Komisyonu ile Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’nin daha önce OHAL işlemlerinin şeffaf ve denetime tabi olmasına yönelik uyarıları da dikkate alınmış gibi gösterilmeye çalışılmıştır.

685 Sayılı KHK Ne Getiriyor? Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu İle Etkili Bir Başvuru Yöntemi Getirilmekte Midir?

15 Temmuz Darbe Girişiminde bu yana en azından 135 bin kamu görevlisi hakkında işlem yapılmış, son ihraçlarla birlikte yaklaşık 100 bin kamu görevlisi ihraç edilmiştir. Yüzlerce dernek, vakıf üniversiteleri, gazeteler, TV’ler, radyolar, haber ajansları, yayınevleri, dağıtım kanalları, sendikalar, konfederasyonlar, özel sağlık kuruluşları, özel öğretim kurumları kapatılmış, mal varlıklarına el konulmuştur. Binlerce kişinin öğrencilikle ilişkisi sona erdirilmiştir.

7 kişiden oluşan Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu, işte bu devasa sayıdaki işlemlere ilişkin başvuruları değerlendirmekle görevlendirilmiştir.

KHK ile oluşumu düzenlenen bu komisyonun niteliğine bakıldığında;

  • Komisyon, bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl süreyle görev yapacak, Bakanlar Kurulu, gerek görmesi halinde bu süreyi bitiminden itibaren birer yıllık sürelerle uzatabilecektir.

Örneğin şimdiden 100 bin ihraç edilenden 50 bin kişi bile başvursa, hafta sonlarını dışında bıraktığımızda komisyonun günde yaklaşık 100’den fazla dosyaya bakması gerekecek!

Komisyonun kapatılan kurum ve kuruluşlara ilişkin başvuruları bir yana bırakırsak, sadece ihraçlara ilişkin başvuruları ele alması ve sonuçlandırması yılları bulacaktır. Kaldı ki, her ne kadar KHK’da altı ay içinde başlayacağı belirtilse de, Komisyona başvuruların ne zaman başlayacağı henüz belli değildir. Başvurunun reddedilmesi durumunda istinaf mahkemelerine başvuru, Danıştay ve Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru gibi iç hukuk yollarının alacağı süre de gözetildiğinde AİHM’e başvurmak için yıllarca beklemek gerekecektir. AİHM’den çıkacak kararın da süresi gözetildiğinde on yılları bulacak bir süreç karşımıza çıkmaktadır.

Buradan da anlaşılacağı üzere AKP’nin mağduriyetleri giderme gibi bir derdi yoktur. Tersine oluşturulan bu komisyon ile mağduriyet yıllara yayılarak sürekli hale getirilmektedir.

  • Başvurunun kabulü ve ihraç edilme işleminin sona erdirilmesi kararı çıkması durumunda; karar Devlet Personel Başkanlığına bildirilecek, bu şekilde bildirilen personelin atama teklifleri on beş gün içinde yapılacaktır. Ancak düzenleme ile “ statüleri, unvanları ve yürüttükleri görevleri itibariyle başka kurumlarda görevlendirilmeleri mümkün olmayanlar hariç olmak üzere daha önce istihdam edildikleri kurumlar dışındaki kamu kurum ve kuruluşlarında eski statülerine ve unvanlarına uygun kadro ve pozisyonlara Devlet Personel Başkanlığı tarafından ikamet ettikleri il dikkate alınarak” yapılacaktır. Bu durumda:

Göreve iade değil, yeni bir atama gerçekleşmiş olacaktır. Çünkü ihraç edilen tarihten başvurunun olumlu sonuçlandığı tarihe kadar olan kayıplar, özlük haklarının iadesi söz konusu değildir. İhracın haksız bir işlem olduğu kabul edilmesine rağmen hakların iade edilmemesi açık bir gasptır.

İhraç edildiği tarihte bulunulan kurumda göreve başlama bir istisna olurken, başka kurumlarda görevlendirme genel kural olmaktadır.

“İkamet ettikleri il dikkate alınır” dense de, bu bir kesinliğe dönüştürülmemekte, Devlet Personel Başkanlığı’nın takdirine bırakılmaktadır.

  • Başvurular Komisyona başvuru tarihi açıklandıktan sonraki 60 gün içinde yapılsa da Komisyonun idari davalarda esas alınan 60 gün içinde sonuçlandırma aksi halde zımni red kabul edilme kuralı ihlal edilmektedir. Komisyon başvuruyu yıllar sonra da sonuçlandırabilecektir. KHK buna izin vermektedir.
  • Komisyonun görev alanına giren konularda daha önce herhangi bir yargı merciine başvurmuş veya dava açmış olanlar da komisyona başvuruda bulunabilecektir.

Böylelikle diğer yargı organlarında hala görülmekte olan ya da yapılan başvuruların da Komisyona gönderilmesinin önü açılarak davaları yıllara yayılması sağlanmaktadır.

  • Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 13. Maddesi etkili başvuru mekanizmasını düzenlemektedir. Etkili başvuru mekanizmasının bağımsız olması, idarenin etkisine açık olmaması ve denetlenebilir olması temel prensiptir.

Komisyonun oluşumuna baktığımızda; yedi üyeden oluşacak Komisyon üyelerinden üçü kamu görevlileri arasından Başbakan tarafından, bir üye Adalet Bakanlığının merkez teşkilatı ile bağlı ve ilgili kuruluşlarında çalışan hâkim ve savcılar arasından Adalet Bakanınca, bir üye mülki idare amirleri sınıfına mensup personel arasından İçişleri Bakanınca, birer üye Yargıtay’da ve Danıştay’da görev yapan tetkik hâkimleri arasından Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından belirlenecektir. HSYK’nın son durumu da gözetildiğinde neredeyse tamamı Hükümet tarafından belirlenmektedir. KHK ile üyelerden herhangi biri hakkında yapılacak bir soruşturma gerekçe gösterilerek görevden alınmaları mümkün hale getirilmektedir. Bu tehdit altında ve oluşum şekli ile komisyonun Hükümetin tesis ettiği işlemlere karşı objektif olması mümkün değildir.

Etkin bir mekanizma olmasının bir diğer koşulu da başvurucuların itirazlarını, delillerini, savunmalarını dinlemek ve gerekli belgeleri toplamaktır. Oysa Komisyon sadece dosya üzerinden karar verecektir. OHAL süresince açığa alma, ihraçlar, kurum kapatma ve diğer tüm işlemlerde hükümetin herhangi bir belge ve delil sunmadığı, sadece Milli Güvenliğe tehdit oluşturduğuna kendisinin karar verdiği, istihbarat bilgilerinin yeterli görüldüğü gözetildiğinde dosya bilgilerinin de bunlardan oluşacağı açıktır.  “Soruşturmanın gizliliği ve devlet sırlarına ilişkin mevzuat” gerekçesiyle bu bilgilerin bile görülemeyeceği, tartışılamayacağı ihtimali de bu duruma eklenince tablo başvurucuların tamamen aleyhine olmaktadır.

Sonuç olarak; 685 sayılı KHK ile oluşumu düzenlenen Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu içeride ve özellikle de uluslararası alanda yaşanan sıkışmanın bertaraf edilmesi için başvurulan bir oyalama aracıdır. Ayrıca referandum öncesinde “normalleşmeye” geçileceği görüntüsü verilerek oy avcılığı yapılmak istenmektedir. Hükümetin iddia ettiği gibi ne mağduriyetler giderilecek ne de haksızlıklar incelenecektir. Ortada bir normalleşme olmadığı gibi OHAL haksızlıkları on yıllara yayılmak istenmektedir.  

Bu nedenle başta AİHM yetkilileri olmak üzere uluslararası kurumlara temel hak ve özgürlüklerin siyaset malzemesi haline getirilmesi, ayaklar altına alınmasına karşı tutum takınmaları çağrısında bulunuyoruz.

Konfederasyonumuz yıllara yayarak haksızlıkların süreklileştirilmesi dayatmasını kabul etmeyecek, hukuki tüm yollara başvurmakla birlikte haklılığımızdan aldığımız güçle fiili ve meşru mücadeleyi yükseltecektir.

 

YÜRÜTME KURULU