Liseye Geçişte Yeni Sistem Hakkında Rapor

Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi (TEOG) yerine 2017-2018 Öğretim yılından itibaren yeni bir sisteme geçileceğini okulları açmaya saatler kala öğrenmiştik. Yeni sistemin detaylarının açıklanması için iki ayı aşkın bir süre bekledik. Bu zaman dilimi özellikle 8. Sınıf öğrencileri ve aileler için sancılı, kaygılı geçirilmiş, okullarda eğitimin sekteye uğradığı kayıp bir dönemdir.

Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın 'Veli Tercihine Bağlı Serbest Kayıt Sistemi' olarak açıkladığı yeni sistemi özetlemek gerekirse; öğrenciler evlerine en yakın 5 okuldan birini tercih edecek. Yine Bakan ifadesi ile; “nitelikli okullara” girmek isteyen öğrenciler ise isteğe bağlı merkezi sınava girecek. Söz konusu bu sınav sayısal ve sözel olmak üzere iki bölümden oluşacak ve tek oturumda yapılacak. 90 dakika sürecek merkezi sınavda 6,7 ve 8. Sınıf müfredatından 60 soru yer alacak. 8. Sınıfta öğrenim gören 1 milyon 200 bin öğrencinin yüzde doksanı yani 1 milyon 100 bin civarında öğrenci sınavsız okullara yerleştirilecek. Kalan 120 bin civarında öğrenci ise Fen Liseleri, Proje Okulları vb. türdeki liselere yerleştirilecek. Yeni sistemde yabancı eğitim kurumları ve Özel Okullar ise isterlerse kendi sınavlarını yapabilecekler.

Yeni lise giriş sistemi açıklandığı andan itibaren kamuoyunun tepkisini üzerine çekti. Bilen,bilmeyen herkes özellikle sosyal medyada ve basında konuya ilişkin yorum ve açıklamalarda bulundular. Toptancı bir anlayışla tümden kabul edenler ve reddedenler arasında toplum ikiye bölündü. Sendikamız ise kuruluş ilkelerine bağlı kalarak yeni sistemi üyelerinin, temsilcilerinin görüşlerine açtı. Bu rapor genel merkezimize ulaşan görüşlerin derlenmesi ile oluşturulmuş yapıcı bir metindir.

Öncelikle bir ülkenin eğitim ve sınav sisteminin,o ülkeyi yöneten iktidarın siyasi tercihinden bağımsız olması düşünülemez. Şöyle ki her siyasi parti ekonomi,sağlık,güvenlik vb. konularda olduğu gibi eğitime ilişkinde bir takım vaatler de bulunur. Bu vaatler toplumda karşılık bulduğu oranda o siyasi partiler,iktidar yada muhalefet olarak siyasi yapı içerisindeki yerlerini alırlar. Nihayetinde “siyaset kurumunu eğitimden uzak tutalım” görüşü de siyasal bir tercihtir. Zira eğitimi pedagoglara yada eğitim uzmanlarına bırakmakta,onların dünya görüşlerinin,ideolojilerinin ve felsefelerinin eğitim sistemine yansıması sonucunu doğuracaktır. Dolayısıyla siyaset ve eğitim arasındaki sıkı ilişki geçmişte olduğu gibi,bugün de devam etmektedir ve gelecekte de devam edecektir. Eğitim politikalarının devlet politikası olmasıyla bir tek siyasi partinin politikası olması arasındaki ayrımı yapabilmeliyiz. Burada asıl tartışılması gereken konu siyasetin eğitime ilişkin müdahalesinin,bilimsel ve demokratik bir temele dayalı olup olmaması konusudur.

Uygulanacak müfredatın içeriği,eğitimin hedefleri ve öncelikleri,eğitimin kalitesi ve verimliliği,eğitimde fırsat eşitliği gibi konular bağımsız bir dünya görüşüyle ele alınmalıdır. Ayrıca sonuçları itibariyle toplumun tamamını etkileyecek olan önemli kararlarda mümkün olduğu kadar geniş katılımlı bir uzlaşma sağlanması,toplumsal barışın tesisi ve demokratik değerlerin genç nesillere aktarımı açısından önemli bir avantaj sağlayacaktır.

Eğitim sistemini sınav merkezli bir tartışmanın içine çekmek,eğitimin önceliklerinin göz ardı edilmesi,sorunların çözümüne ilişkin atılacak adımların ötelenmesi, toplumsal ve ekonomik dönüşümün geciktirilmesi anlamına gelir. Eğitim; geleceğe yatırımdır, her yatırımda olduğu gibi bu yatırımdan da verim alınması gerekir. Verimsiz bir işletme nasıl ki iflas ederse,verimsiz bir eğitim sistemi de aynı şekilde iflasa mahkumdur. Beklentileri somutlaştırmadığımızda, sürece müdahalenin deneyselliği zarar hanesine yazılır.

Kanaatimizce her ne kadar eksikleri ve belirsizlikleri olsa da lise giriş sınavında yapılan değişiklik,öğrencilerin sınav bağımlılığını azaltması amacı taşıdığı sürece olumlu karşılanabilir.Amaçlanan bu ise, bu amaca bu yoldan gidilir mi diye sorgulama aşamasına geçebiliriz. Zira; sınav sayısıyla eğitim kalitesi arasında orantı kurulamaz, sınav sistemlerini sürekli değiştirsek de eğitimde verimlilik tartışmaları sürüp gidecektir. 

Sendikamız, her konuda olduğu gibi bu konuya da toptancı olmayan, özgün ve siyaseten tarafsız bir bakış açısıyla yaklaşmaktadır. Ülkemiz eğitim sistemine reform olarak sunulan (bakanlıkça henüz kısa adı konulamamış) yeni sınav sistemin avantajları ve dezavantajlarını, uygulamada ortaya çıkabilecek olumsuzlukları ve alınması gereken önlemleri yetkili kurullarımız ve üyelerimizle değerlendirdik. Liseye geçişte uygulamaya alınacak yeni sistem hakkında tespit ve önerilerimiz şunlardır:

1.    Eğitimde en bilimsel, en mükemmel sistem değişiklikleri dahi sürece yeni başlayacak öğrenciler için kurgulanır. Ortaokul 8. Sınıfların bu yıl maruz kalacağı yeni sistem hukuken sorunludur. Eğitim hizmeti alanlarla (öğrenci/veli) bu hizmeti veren kurum arasında  (MEB) yazılı ve sözlü bir akit vardır. Buna göre; 5. Sınıfa başlarken öngördükleri sistem dışında “yeni” bir sınava sokulmak ya da, sınavsız yerleştirilmek bu akti bozar. Evrensel hukuk normlarına göre, öğrencisi adına dava açabilecek her veli “yeni” sistemi iptal ettirebilir. Bakanlık yeni bir sistemi ancak, 2018-2019 Öğretim yılı için kurgulayabilir.

2.    Her öğrencinin merkezi sınava alınması ülke genelindeki tüm okullara ayna tutan, akademik başarı farklarını gösteren bir durumdu. TEOG dan vazgeçerken aynı zamanda bundan vazgeçmiş olduk. Beri yandan, her öğrenciyi merkezi sınava girmeye zorlamanın da olumsuz yanları vardır. Lise yerleştirmesinde öğrencinin sınava girip girmemeye kendi karar vermesi daha demokratiktir.

3.    Sınavla öğrenci alan okulların sayısı sınırlandırılırkengeçmiş sınavlardaki başarısı, gördüğü talep gözetilecek diye düşünüyoruz. Yine de sübjektif durumlar söz konusu olabilecektir. Her idareci kendi okulunu “seçilen, nitelikli” ilan edilmesini ister. Bu karar verilirken milli eğitim müdürlükleri ve bakanlık etki altında kalabilecektir. 

4.    Sınavla öğrenci alan okullar arasına girecek mevcutlar dışında yeni açılmış, gelecekte açılacak kimi okulların hangi düzlemde “nitelikli” olacağı öngörülemez. Geçmiş tecrübelerimize göre, açılmasından kısa süre sonra popüler olan, başarılı okullar söz konusudur. Merkezi sınav sonuçlarına göre yüksek puanlı öğrenci almaya başlayan kimi “yeni” okullar, yeni sistemde adrese dayalı yerleşilen kurum olarak kalmaya mahkum bırakılabilir.

5.    Sınavla öğrenci alan kurumlarısınırlandırırken “eğitim bölgesi” uygulamasının getirilmesiile velilerin ikamet hareketliliği başlayacaktır, hatta başlamıştır. Bu noktada sahtecilik dahil her araç kullanılabilir. Servis bağımlılığını azaltmak, yakın okulda eğitim verme gayesi pek çok büyükşehir ilçemiz için hayaldir. Kimi eğitim bölgelerinde lise dağılımı dengesizdir, hatta lise yoktur. 5 tercih arasında öne çıkan liselerde öğrenci sayıları aşırı artarken,bazı okullarda ise azalacaktır. Talep gören okullara ek sınıf açılabileceği, ikili eğitime geçilebileceği söylemini geriye atılmış adım olarak görüyoruz.

6.    90 lı yıllarda uygulanmakta olan isteğe bağlı sınav uygulamasına benzeyen yeni sistemde fark; Anadolu liselerinin sayısıdır. Bir günde tabelaları değişen okullar maalesef eğitimde aynı kaliteyi yakalayamamış hatta makas açılmıştır. Sınavla yerleştirilecek okul sayısı sınırlı tutulsa da bu sınava girecek öğrenci sayısı yüksek kalacaktır.

7.    8. Sınıfta ve tek oturumda yapılacak sınavda ortaokulda alınan eğitimin genelinden toplamda 60 soru sorulması ölçme yöntemi olarak yanlıştır. Böyle bir sınavın stres seviyesi yüksek, telafisi imkansızdır. Sınav sayısının artması, soruların derslere dağılımının dengelenmesi, soru sayısının da yükseltilmesi gerekir.

8.    Yeni sistemde ortaokullarda okuyan öğrencilerin bir bölümünün sınav stresi yaşamayacakları iddiası doğrudur. Ne yazık ki bu öğrenciler ağırlıklı olarak alt gelir seviyesinde ailelere mensup, okumak istediği “nitelikli” okulun sınavına dahi gidemeyecek, gönderilmeyecek çocuklardır. Herkesin kendi okulunda hatta sınıfında sınandığı TEOG sisteminin aksine bir kaç yüz okul için yapılacak sınavın belli merkezlerde yapılacağını öngörmekteyiz. Bu durumda sınava başvurusu, harcı, intikali gerekecektir. Sosyal devlet anlayışının bir gereği olarak devletin her istekli öğrenciyi sınava, başarıya ulaştırması gerekir.

 

9.    Sınavı tercih etmeyen, adrese dayalı şekilde liseye yerleşmeyi peşinen kabul eden öğrencilerin sanata, spora, Kültürel faaliyetlere daha çok zaman ayıracağına inanmak istiyoruz. Hattı zatında sayılanlar lüks değil, HER ÖĞRENCİNİN hakkıdır. Kimi öğrenci kültür-sanatla ilgilensin, kimisi sınava çalışsın yaklaşımı doğru değildir. Mahalle okuluna razı gelerek, “nitelikli” okullar için yarışmaktan vazgeçen çocukların sosyo-ekonomik koşullarının, ikamet adreslerinin sunduğu olanaklar da sınırlı olacaktır. Evlatlarımızı hedefsiz, rekabetsiz bir boşluk içine düşürmemeliyiz. 

 

10.  Liseler arasındaki akademik başarı farkının itirafı ile “nitelikli” okullara yönelim azalmayacak, artacaktır. Bu durumda TEOG’un kaldırılma gerekçelerinden birisi olan öğrencilerin özel ders,dershane hatta okul kursları gibi kaynaklara yönelmesinde eksilme olmayacağı açıktır. Bakanlık bu konuda atacağı adımları netleştirmelidir. Hedefine sadık kalacaksa okullar arasındaki nitelik farkını azaltmak için başta öğretmen olmak üzere personel ve donanım ihtiyaçlarını gidermelidir.  

 

11.  Adrese dayalı yerleştirmede akademik başarısı farklı öğrencilerin bir arada eğitim görmesini başarıyı arttıracak bir unsur olarak gören bakanlık görüşüne katılmıyoruz. Hiçbir sınıf homojen değildir, her sınıfın lokomotif öğrencileri ve onu takip eden, onunla rekabet eden öğrencileri vardır. Sınıftaki seviye farkı arttığında öğretmenin yönleneceği grup çoğunluğu oluşturan ortalama öğrencilerdir. Bu halde ileri seviyede olan, ileri seviyeye gelebilecek olan öğrenci geride kalanları beklemek durumda kalır. Biz öğrencilerimizin her birini gelebileceği en üst seviyede bilgiye, başarıya taşımak zorundayız. Adrese dayalı sistemde gözden çıkarılan grup görece başarılı öğrenciler olacaktır.

 

12.  Adres ölçeğinde tesadüfi yerleştirmenin tek olumlu yanı bir gruba dahil olmanın (sınavsız yerleştirilen okul) başarısız olmasıyla ilişkilendirilmemesidir. Başka bir semtte yaşasa başka bir okulda olacak öğrencinin psikolojik anlamda kaderci olması beklenir. Girmediği bir yarışın kaybedeni olmayacaktır. Bu öğrencilerin 12 yıllık eğitimin sonunda üniversite motivasyonu ile başarısında da düşük olması mümkündür. 

13.  Japon mucizesinin mimarı Amerikalı Profesör E. Deming bir kurumun performansını belirleyen sistem ve insan olarak iki faktörün olduğunu belitmiş ve bu iki faktörün yapılan bilimsel ölçümlerde oranlarının, %94 insan, %6 sistem olarak çıktığı bilgisini vermiştir. Kurumsal performansta sistemin etkisi yok denecek kadar azdır. Asıl sorumluluk insandadır. Okulların performansı da tıpkı diğer kurumlar gibi insan faktörüne bağlı olup, öğretmen ve yöneticilerin performansları ile okulların performanslarının doğru orantılı olduğunu görürüz. Bu noktada liyakat eksenli bir planlama yapmak zorundayız. Öğretim sürecine dahil olan sayıları yüz bine yaklaşan ücretli öğretmenlerin çoğunluğu öğretmen değildir. Mezun oldukları alanda hizmet vermek için atama bekleyen öğretmenlerin sayısı da yarım milyonu bulmuştur.  Bakanlığımızın önceliği nitelikli öğretmeni öğrencisi ile buluşturmak olmalıdır.

 

SONUÇ OLARAK:Öğrencilerimizin ve eğitim sistemimizin sınav bağımlılığını tehlikeli buluyor, akademik başarıyı özendiren adil bir sistemin gerekliliğine inanıyoruz.Müfredat değişikliği ardından getirilen sınav sistemi değişiklikleri geniş katılımlı bilimsel toplantılarda tartışılmamış, pilot uygulamaları yapılmamış ve deneyseldir. Haziran 2018 de uygulanacağı açıklanan yerleştirme ve isteğe bağlı sınava ilişkin birçok belirsizlik söz konusudur. Bakanlık yetkilileri Hazirana kadar belirsizliklerin giderileceğini söylese de kamuoyu önünde ve siyasetin gölgesinde gerçekleşen tartışmalar eğitim adına bilimsel olmaktan uzaktır. Milli Eğitim Bakanlığını acilen bir milli eğitim şurası toplamaya çağırıyoruz.  Sendikamız ülkemiz nesillerinin ihtiyaç duyduğu eğitim reformları için desteğini bağımsız ve bilimsel bir duruşla sunmaya devam edecektir. Saygılarımızla…

 

Anadolu Eğitim Sendikası