Görünen odur ki MEB in çarkı değil çark etmeler göz alıyor. Dünden bugüne üzerinde en çok oyunların oynandığı hesapların yapıldığı bakanlık aynı zamanda en istikrarsız bakanlık olarak tarihe adını yazmış bulunmaktadır. Bu çark etmeler elbette yalnız bugüne münhasır değildir, son on beş yıldır manzara hep aynıdır.
Hatırlayanlar bilir Hüseyin Çelik döneminde yanılmıyorsam 2007 yılıydı bir gecede binlerce görevlendirme okul müdürüne kadro verildi. Önü arkası hesaplanmadan yapılan bu atama hukuk duvarına tosladı ve aynı idarecilerin müdürlükleri birkaç ay sonra iptal edildi.
Yine Hüseyin Çelik o meşhur Uzman- Başöğretmen tasnifi getirildi. Sınav yapıldı birkaç bin öğretmen bu unvanı aldı. Sınav her yıl yapılacak denildi yine çark edildi. Uzmanlık adeta kaptı kaçtı oldu.
Anadolu liselerine statü verildi buraya atanan öğretmenler sınavlara tabi tutuldu, sonra sınavla gelen norm fazlasına düşürüldü sınavsız gelen gelip kadroya çöktü ve sınav tarih oldu. 
Yöneticiler için biri 2009 diğeri 2011 yılında iki sınav yapıldı bu arkadaşların ataması yapıldı. Yeni eski demeden onca çaba gösterip devletin açtığı sınava girip kazanan ve atanan müdürler 2014 yılında malum sendikalı olmayanların tümü kapının önüne konuldu. 
Özellikle lise ve Üniversite yerleştirmelerinde bu çark o kadar hızlı döndü ki kaç kez devir yaptığını bile akılda tutamaz olduk ve binlerce yeni mağduriyet oluşturuldu.
Eğitim planlamasında bazen ders kitaplarının içerikleri birçok kez kamu oyunda infiale neden oldu. Birkaç kez müfredatla oynandı tekrar çark edildi, ders saatleri arttırıldı sonra kısaltılmalıdır denildi Seçmeli dersler konusunda birçok çarka şahit olduk, sınıf geçme yönetmeliğinden yangın yönetmeliğe birçok kez çark bir sağa bir sola döndü.
Öğretmen bazen eli öpülesi oldu, bazen yem bekleyen güvercin!
Öğretmenin bazen dayak yemesi meşru görüldü bazen sahip çıkıldı, Alo 147 yıllarca öğretmeni tehdit sopası olarak kullanıldı sonra vazgeçildi fakat öğretmene baskı son bulmadı.
Yeni bakan geldi yeni bir umut denildi artık çark etmeler bitecek, bin düşünülüp bir kez karar verilecek ümidi oluştu derken bir de baktık çarklar istemeye istemeye ardı sıra gelmeye başladı.
Sayın bakan 24 Kasımda öğretmenlere 3600 ek gösterge müjdesi olacak dedi, müjde hapse atıldı bir türlü çıkıp ben buradayım diyemedi.
Okul kurum yöneticiliği için özel kanun çıkartacağız ve bu işi bir meslek olarak değerlendireceğiz. Mevcut idarecilerin tamamını sınava alacağız denildi ne yazık ki çark edildi. Mevcut idareciler sınava alınmadı. Yöneticiler için atama takvimi yayımlandı buna riayet edilmedi ve tercihlerde ne tür Ali Cengiz oyunu oynandı kimse bilemedi.
Şimdi gelinen süreçte yine çark dönüyor ancak kimin değirmenine su taşıyor onu aslında hepimiz biliyoruz. Yine Atama takvimi sağlıklı işlemedi ve önü arkası düşünülmeden bir erteleme söz konusu oldu. Şunu soran olabilir; Allah aşkına okul yöneticiliği bu kadar önemli mi dir ki üzerinde binlerce tezgah kuruluyor. Evet demek ki oldukça önemlidir. Eğer önemli olmasaydı 2014 yılında birçok okul müdürünün hakkı özel kanunla elinden alınmazdı. Eğer önemli olmasaydı devletin işleyişine zarar verecek bu kadar oyunun ve adaletsizliğin içerisinde olunmazdı. Eğer önemli olmasaydı mülakat tiyatrolarına bu kadar akıl yorulmaz ve bu kadar çok senaryo yazıp uygulamaya gerek kalmazdı.
Sonuç olarak; birileri bu koltukları ne pahasına olursa olsun korumalıyım diyorsa okul kurum yöneticiliğinin neden bu kadar önemsendiği üzerinde düşünmek gerekmez mi? İşte bu ısrar Mili Eğitimi yönetenlerin ellerini kollarını bağlıyor ve onları çark etmek zorunda bırakıyor. Bundandır ki Milli Eğitim sistemimiz yandan çarklı yürüyor!..

Remzi ÖZMEN / Kamu Sen İstanbul Temsilcisi