2019 yılında 100 bin öğretmen ataması yapılmalıdır.

Öğretmen atama sayısının yetersiz olduğuna dikkat çeken Geylan, seçimden önce ivedilikle 40 bin ilave atama, Ağustos ayında da 60 bin atama talep etti. Türkiye’de öğretmen açığının ücretli öğretmenler ile giderildiğini, ücretli öğretmen sayısının 64 ilde 76 bin 605’e yükseldiğini, 9 binden fazla iki yıllık yüksek okul mezununun ücretli öğretmen olarak çalıştırıldığına dikkat çeken Geylan, en azından ücretli öğretmen sayısı kadar atama yapılmasının gerekliliğini vurguladı. Devletin ücretli öğretmen istihdamından vazgeçmesini isteyen Geylan, “Türkiye ücretli öğretmenler ile çağ atlayamaz, eğitim, bilim ve teknolojide yarışamaz, kaliteli, verimli bir eğitim hayatı sürdüremez” dedi.

Hangi gerekçe Anayasa ihlalini meşrulaştırabilir ki?

Sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına da tepki gösteren Geylan, sözleşmeli öğretmenliği ve mülakatla atanmanın sakıncalarını anlattı. 6 yıl çakılı çalıştırılan sözleşmeli öğretmenlerin yaşadığı eş durumu tayin hakkı sorununa değinen Geylan, bu uygulamayla yani eş durumu tayin hakkı verilmediğinden dolayı aileleri parçalandığı için Anayasa’nın 41’inci maddesinin ihlal edildiğini söyledi. “Hangi gerekçe Anayasa ihlalini meşrulaştırabilir ki?” diye soran Geylan, “Hükümete çağrıda bulunuyoruz: Anayasayı ihlal etmekten vazgeçin! Öğretmenlerimizi birleştirin ve bu sosyal drama son verin” dedi. Öğretmen atamalarında mülakat uygulamasını eleştiren Geylan, “Atamalar sadece KPSS puan üstünlüğüne göre ve kadrolu olarak yapılmalıdır. Sözleşmeli öğretmenliğin esnetilmesine de karşıyız. 4+2, 3+1, dubleks, tripleks hiçbir denklemi kabul etmiyoruz” dedi.

İl içi özür grubu mağdurlarının ailelerinin parçalandığını bildiren Geylan, “Aynı il içinde bile olsa bazı ilçeler arasındaki mesafe iki ilin birbirine olan mesafesinden daha uzaktır. Dolayısıyla en azından 50 kilometre sınırı getirilmeli ve parçalanmış aileler birleştirilmelidir” dedi.

Milli Eğitim Bakanlığı’ndan beklentimiz; Vizyon Belgesi’nde yerini bulan, Sayın Bakan’ın defalarca ifade ettiği şekli ile yazılı sınava dayalı, ehliyet ve liyakati ölçen yönetici atama usulünü bir an önce yürürlüğe koymasıdır.

Yönetici atamalarında mülakat sistemini eleştiren Genel Başkan Talip Geylan, mülakatın olduğu yerde adaletin sağlanamayacağını kaydetti. Geçtiğimiz yıllarda yönetici atamalarında yaşanan usulsüzlüklere, torpilli listelerin elden ele dolaşmasına, mülakat komisyonlarının verdiği adaletsiz puanlara dikkat çeken Geylan, “Mülakat maalesef liyakati, donanımı ölçen bir yöntem değildir, aksine yandaş kadrolaşmanın, kul hakkı yemenin bir mekanizması haline gelmiştir. Bundan dolayı Türk Eğitim-Sen olarak mülakata karşıyız” dedi.  Usulsüz puanlamalara örnekler veren Geylan, “Örneğin Rize’de yapılan mülakatlarda 33 kişiye 90 ve üzeri puan veriliyor. 90 ve üzeri puan alanların 29’u bir sendikanın üyesi idi. Bu tablonun iki anlamı var. Ya Rize’de ki en akıllı, en becerikli, en yetenekli müdür adayları bir sendikaya üye olmuş, bunun dışında kalan ne kadar yetersiz kişi var ise diğer sendikalara dağılmış ya da komisyon üyeleri çatır çatır çekirdek çitler gibi kul hakkı yemiştir. Hatta öyle ki, torpilli listeler güncellenmediği için mülakattan önce vefat eden adayın puanı bile bulunmaktadır.”

Sayın Cumhurbaşkanı’nın eğitim ve kültürde hedefledikleri noktaya ulaşamadıklarını söylediğini hatırlatan Geylan, “Bunun en büyük nedenlerinden birisi, okulların ehil ve liyakatli yöneticiler tarafından yönetilmiyor olmasıdır” dedi. 2023 Vizyon Belgesinde okul müdürlerinin sadece yazılı sınav ve nesnel ölçütler ile atanacağının ifade edildiğini bildiren Geylan, bunun takipçisi olacaklarını belirtti. Yönetici atamaları sınavının Nisan ayında ÖSYM tarafından yapılacağına dikkat çeken Talip Geylan, “Milli Eğitim Bakanlığı’ndan beklentimiz; Vizyon Belgesi’nde yerini bulan, Sayın Bakan’ın defalarca ifade ettiği şekli ile yazılı sınava dayalı, ehliyet ve liyakati ölçen yönetici atama usulünü bir an önce yürürlüğe koymasıdır” dedi. Geylan, eğitim yöneticiliğinin bir statüye kavuşturulmasının önemine de dikkat çekti.

Ek gösterge sözü ikinci 100 günlük eylem planında yer almıştı. Bu süre 17 Mart tarihinde dolmaktadır.

İkinci 100 günlük eylem planında yer alan 3600 ek gösterge sözünü hatırlatan Geylan, “Bu sözün yerine getirilmesini, bütün kamu çalışanlarının ek göstergelerinin yeniden güncellenmesini, ek göstergeden faydalanamayan yardımcı hizmetler sınıfındaki arkadaşlarımızın da bu haktan yararlandırılmasını istiyoruz. Unutmayın; ek gösterge sözü ikinci 100 günlük eylem planında yer almıştı. Bu süre 17 Mart tarihinde dolmaktadır” diye konuştu. 

Öğretmenlik Meslek Kanunu çıkarılırken, 657 Sayılı DMK’dan kaynaklanan haklarımız baki kalmalıdır.

Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun çıkarılması, ancak bu yapılırken öğretmenlerin devlet memuru olmaları hasebiyle elde ettiği kazanımlara dokunulmaması gerektiğini bildiren Geylan şöyle konuştu: “Öğretmenlik mesleğinin saygınlığını artıracak bir meslek kanunu çıkarılmalıdır. Bildiğiniz gibi konuyla ilgili bir kanun taslağı hazırlandı, Hazine ve Maliye Bakanlığı’na gönderildi. Bu taslak daha sonra paydaşların görüşüne açılacak. Talebimiz; dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmamaktır. Yani Öğretmenlik Meslek Kanunu çıkarılırken, 657 Sayılı DMK’dan kaynaklanan haklarımız baki kalmalıdır. Aksi takdirde haklarımızı kırpacak bir düzenlemeye şiddetle karşı çıkarız.”

Sendikamız, mahrumiyet derecesine göre 1 ila 2 brüt asgari ücret arasında zorunlu hizmet tazminatı ödenmesini talep etmektedir.

Kariyer basamakları ile ilgili düzenlemenin de Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda yer alması gerektiğini ifade eden Geylan, “Kariyer basamaklarında hizmet yılı esas alınmalıdır” dedi. Zorunlu hizmet bölgelerinde görev yapan öğretmenlere teşvik uygulaması getirilmesini de isteyen Talip Geylan, “Siz Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçesinde görev yapan bir öğretmenle, Bursa’nın Nilüfer ilçesinde görev yapan bir öğretmene aynı hakları verirseniz, mahrumiyet bölgelerinde öğretmen tutamazsınız. Mahrumiyet bölgelerinde görev yapan öğretmenlerimiz, ‘Fedakârlık ortaya koyuyorum ama devletim de bu fedakârlığımı görmezden gelmiyor’ diye düşünmelidir. Dolayısıyla sendikamız, mahrumiyet derecesine göre 1 ila 2 brüt asgari ücret arasında zorunlu hizmet tazminatı ödenmesini talep etmektedir. Bu uygulama öğretmenleri esir ederek değil, teşvik ederek o bölgelerdeki öğretmen istikrarını sağlayacaktır” diye konuştu.

Öğretmenin itibarı MEB’in namusudur. MEB namusuna sahip çıkmalıdır.

Eğitim çalışanlarına yönelik şiddet olaylarının sosyal bir problem olduğuna dikkat çeken Geylan, “Bu konuda bir yasa tasarısı hazırladık. Tasarıyı MHP Genel Sekreteri ve Bursa Milletvekilimiz Sayın İsmet Büyükataman’a takdim ettik. Eğitim çalışanları şiddete uğradığında herhangi bir şikâyete bağlı olmaksızın fail hakkında kamu davası yürütülmesini istiyoruz. Ayrıca konuyla ilgili önleyici ve caydırıcı müeyyideler yürütülmelidir. Unutmayın; öğretmenin itibarı MEB’in namusudur. MEB namusuna sahip çıkmalıdır.

2019 yılı maaş zammı güncellenmelidir.

2018 yılında olduğu gibi, 2019 yılı için kamu çalışanlarına yapılan maaş zammının gerçekçi olmadığına dikkat çeken Geylan, “Merkez Bankası 2019 yılı enflasyon oranını yüzde 14.5 olarak güncelledi. Dolayısıyla 2019 yılı maaş zammı da bu oran dikkate alınarak güncellenmelidir” dedi.

Asgari ücretlilere yüzde 26 oranında bir artış yapıldığına dikkat çeken Genel Başkan, “Yüzde 26 oranı ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik şartlar açısından belki yeterli olmayabilir ama oransal anlamda takdir edilecek bir artıştır. Türk-İş’i sendikal başarısından kutluyorum. Diğer taraftan kamu çalışanlarının bu örneğe bakarak, kendilerini masada temsil eden sendikayı da sorgulamasını istiyorum” diye konuştu.

Sahaya çıkan, ‘memuru enflasyona ezdirmeyin, ek zam verin’ diyen Türkiye Kamu-Sen’dir.

Toplu sözleşmelerde üç dönemdir yetkili konfederasyonun memur maaşları için attığı imzaların tarihi başarı gibi sunulduğunu ama aslında ortaya çıkan tablonun tam anlamıyla hezimet olduğunu bildiren Geylan, “Yetkili sendika sahada dirençli bir duruş ortaya koymuyor. Sahaya çıkan, ‘memuru enflasyona ezdirmeyin, ek zam verin’ diyen Türkiye Kamu-Sen’dir. Sözde yetkili konfederasyon ise adeta masanın işveren tarafındadır. Bunun kamu çalışanları tarafından iyi değerlendirilmesini istiyorum. Kamu çalışanları bu sendikal zulümden kurtarılmalıdır.”

Eğitim çalışanları bir bütündür.

Türk Eğitim-Sen’in sadece öğretmenlerin değil, tüm eğitim çalışanlarının sorunlarına dikkat çektiğini belirten Geylan, “4688 sayılı kanun, hizmet kolu esasına göre örgütlenmeyi öngörmektedir. Türk Eğitim-Sen olarak açıklamalarımızda sıklıkla eğitim çalışanları ifadesini kullanırız. Çünkü eğitim çalışanlarını bir bütün olarak görürüz. Sendikamız, yardımcı hizmetler sınıfı, teknik personel, şefler için ayrı ayrı çalıştaylar yaptı. Bu hizmet grubunun tüm sorunlarını her fırsatta dile getiriyoruz” dedi.