Milli Eğitim Bakanlığı'nın İl Milli Eğitimden başlayıp okul idarecilerine varıncaya kadar taşrada idareci atamalarını çoğunlukla iktidara yakın sendika, vakıf ve derneklerin tercihlerine bıraktığı su götürmez bir gerçek.

Kısmen de idareciler, o İl Milli Eğitim Müdürlüğüne musallat olmuş daire başkan ve şube müdürlerinin yıllar içinde oluşturduğu FETÖ tipi yerel yapılanmanın önerdiği çete elamanlarından oluşur.

Mülakatlar, objektiflikten öte bir noktada bu iki yapının önceden belirlediği listelerin onaylanmasından ibarettir.

Bu bir noktada Türkiye'nin tarihten gelen geleneksel yapısının da bir sonucudur.

İltimas her ne kadar haram olarak görülse de en dindar bilinen Müslümanın dahi objektif kriterlere tahammül edemeyip suyu kendi bahçesine akıtma gayreti güttüğü bilinen bir vakıadır.

İltimas üzerinden kadrolaşmada sağ, sol, alevi, sünni hemen hemen tüm unsurlar, “yaratılıştan dünyaya ayrıcalıklı geldiklerini düşünür ve işi, en iyi kendilerinin yapacağı” kanaatindedirler.

Gerek sivil bir kuruluş gerekse İl Milli Eğitime yuvalanan çetelerin veya o ilde hakim çetelere teslim olmuş İl Milli Eğitim Müdürünün yaptığı idareci atamaları, mevcut iflas çarkının dönmesine hizmetten başka bir şey değildir.

İl Milli Eğitim Müdürü, bulunduğu makama kimlerin kendini getirdiğini bir an olsun aklından çıkarmaz. Kimlerin kendini gönderecek güç ve yapıda olduğunu da…

Önce kendini oraya getirenlere olan diyet borcunu öderken kendini gönderecek olan güç merkezlerine karşıda elinden gelen imkanları bir silah olarak kullanır.

Milli Eğitim Bakanlığı ve hemen hemen tüm bakanlıklarda eğer idarecilik özel bilgi ve ihtisas gerektirmiyorsa genelde idareciler bu şekilde atanırlar ve atanan idareciler de bu gerçekler dairesinde çalışırlar.

En iyi idareci o ilde var olan güç dengeleri arasında en iyi cambazlığı yapan idarecidir.

Her atanan idarecinin ardında yüksek ihtimal bir milletvekili, sendika, vakıf, dernek, hatırı sayılır bir zengin veya bürokrat vardır.

Atanan bu idarecilerin yüzde 70'i defoludur. Çünkü zeki, başarılı ve dürüst insanlar çoğunlukla kendi yağında kavrulmayı sevdiği ve yalakalık yapmayı sevmedikleri için güç odaklarıyla aynı resim karesinde görülmeyi zul addederler.

Yani güç odaklarıyla içli dışlı olanlar kim ne derse desin çoğunlukla karakter zaafiyeti olan insanlardan oluşur.

Makama gelmek kadar makamda durmakta marifettir. Bir idareci, başarısından ziyade arka planda bulduğu destek kadar o koltukta oturur.

O koltuğun korunması da haliyle arkasında yer alan güce salladığı kuyruk ve sadakate bağlıdır.

Tabi ki o gücün de aracı olup atadığı idarecilerden bir beklentisi vardır. Bu, bazen açıkça söylenir ya da hal diliyle yalaka idareciye bir şekilde ifade edilir. Zaten bu tip atanan idareciler genelde arif oldukları için leb demeden leblebiyi anlarlar.

Ve kendilerine destek verenlere sonsuz bir minnetle hizmet ederler.

Bu arifler(!) her gittikleri yerde kendilerine destek olanları pek bir överler. Nerede, kimin yanında, kimi, ne kadar övmeleri gerektiğini çok iyi bilirler.

Bu arif(!) çarkı öyle şiddetli döner ki memleketin Çakalları bir anda Aslan olarak karşınıza çıkıverir.

Bu işe yaramaz ariflerin çarkı öylesine güçlüdür ki iyi, zeki, çalışkan ve başarılı insanları hallaç pumuğu misali bir anda kenara atılıverirler.

Bu çarkı kimse küçümsemesin. Bu, çark devletleri dahi bitirecek tarihe gömecek kadar güçlü bir ivmeye sahiptir.

Bu düzende hakikat susar, soytarılar söz sahibi olur.

Yüzlerde o kadar çok maske vardır ki gerçeği anladığınızda yediğiniz kazıklar sonucunda ruhen çöker büyük bir ihtimalle insan ve toplum düşmanı biri olup çıkarsınız.

Bu çarkta iyi idareci olmak sizi atayan insanın iyi insan olmasıyla doğru orantılıdır.

Malum aslanlar aslanlarla, çakallarda çakallarla birlik olup huzur bulur.

Herkes kendisi gibi olana referans olacağına göre Milli Eğitim Bakanlığı'nın referans kaynaklarını gözden geçirmesinde büyük fayda var.

Seyit Mehmet DENİZ / MİLAT