Milat Yazarı Seyit Mehmet DENİZ'den çok konuşulacak bir yazı daha geldi. 

DENİZ Mill iEĞitim Bakanlığında soruştumaların nasıl yapıldığını kaleme aldı.

İşte Seyit Mehmet DENİZ'in o yazısı;

Milli Eğitim Bakanlığı’nda Soruşturmalar Nasıl Yapılır?

28 Şubat'ın bir yıldönümünü daha geride bıraktık.

Bu güne kadar 28 Şubat ağırlıklı olarak Rahmetli Erbakan, Refah Partisi, başörtüsü ve İsrail ile ilişkiler bağlamında ele alındı. O kara günler ne kadar tartışılırsa tartışılsın eksik kalan bir yön her nedense her zaman pas geçildi.

Devlet memurlarının özelde Milli Eğitim Bakanlığı personelinin ahlaki zafiyetleri.

Bir gün önce selamlaştığı, birlikte öğretmenler odasında sohbet ettiği meslektaşını düşman gibi görüp aleyhinde kumpasın içinde yer alma ahlaksızlığına bilmem hangi psikoloji laboratuvarı teşhis koyabilir.

28 Şubatın o kara günleri darbecilere lanetle anılırken onlara çanak tutan, fırsat bulmuşken masum kamu görevlilerini cezalandırmak için harekete geçen şahsiyetsiz idareci ve memurlar her nedense hiç konuşulmadı.

Elime bu güne kadar kırkın üzerinde öğretmenlerle ilgili soruşturma dosyası geçti. Bunlardan en az onunu doğrudan takip ettim. Taraflarla görüştüm. Konuştum.

Dosyalarda ilginç olan neydi biliyor musunuz?

Okul idaresi veya okulda bulunan personelden üst düzey arkası olanlar kimin yanında ise ifade veren öğretmenlerin tamamı o meyanda ifade veriyor.

Öylesine iğrenç bir durum var ki ortada bir tarafta olayı bildiği halde susanlar diğer tarafta olayı çarpıtıp iftira edenler öbür tarafta haksız olanları haklı çıkarma adına pazarlayanlar…

İftiraya uğrayanlar taraf bulamazken siyasi, mezhebi veya sendikal hırsla meslektaşının ayağını kaydıranlar ise dürüst olanların korkaklığı ve vurdumduymazlığından çok rahat istifade ediyor.

Gelen denetmenler olaya tek noktadan yaklaşıp ifade ifadedir deyip geri planda var olan kumpası çözme gayesinden oldukça uzaklar.

Sendikaların siparişi ile olumlu yada olumsuz sonuçlanan soruşturmaları söylemeye gerek bile yok!

Denetmenler eğer mesleklerinin başında vakur ve kararlı tutumlarını göstermiş Teftiş Kurulu Başkanı dahil kimseyi dinlemeden var olan delil ve ifadelere göre soruşturmayı sonuçlandırıyorsa kimsenin ona emir verme hak ve yetkisi olmuyor.

Ama yuları kaptıran denetmen sendika ve siyasilerin müdahil olduğu soruşturmalara özel olarak seçilip gönderiliyor. Kendine fısıldanan talep doğrultusunda deliller topluyor. Bu sırada kurulan kumpas ağı ise dikkat çekici. İlgili bilgiler bir şekilde denetmenin bağlı olduğu sendikaya, sendikadan o okuldaki temsilciye, temsilciden de yalan söylemeye hazır personele doğru akıyor. Gerisi malum…

 Atanan Rehberlik Daire Başkanı hele bir de sendika, vakıf veya dernek aracılığıyla koltuğuna oturmuşsa ilgili kuruluşun üyeleri yönetime muhalif değiller, dokunulduğunda piyasada ses getirecek çevreye sahiplerse haklarında açılan soruşturma yüz kızartıcı fiilde olsa bir şekilde kurtuluyorlar.

Aynı suçu işleyen bir öğretmen güçlü delillere rağmen kurtulurken hakkında hiçbir fiziki delil bulunmayan diğer bir öğretmen cezalandırılmaktan kurtulamıyor.

Memura suç isnat eden ve isnat ettiği suçu ispat etmeyen şahısla ilgili olarak memurun bağlı olduğu valilikçe Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunması anayasal hakkı lakin bu hakkı işleten Rehberlik Denetim Başkanlığı ile valilik örneği pek görülmüş değil.

 “Tanık ifadesinden dolayı sorgulanamaz” anlayışının olduğu yerde bu durumdan istifade ile karakter zaafiyeti içinde olanlar her tür yalan ifadeyi vermekten, öğrenci ile velileri yönlendirmekten geri durmuyor.

Odun değil insan şekillendiren bir öğretmenin değil iftira, kuşku ile verdiği ifadenin dahi denetmenlerce dikkate alınmaması gerekir.

 Bir tarafta kararan bir hayat varken diğer tarafta bir meslektaşının hayatını karartanların “şahit ifadesinden dolayı sorgulanamaz” anlayışı adalet duygusuyla bağdaşmıyor.

İftira atanlar ile yalancı şahitlik yapan öğretmenler hakkında Milli Eğitim Bakanlığı adli birimlerce verilen cezaya paralel meslekten ihraç edilme yaptırımına başvurmalıdır.

Ayrıca bir soruşturma esnasında herhangi bir idari baskı ile karşılaşma riski olan öğretmenin yalan ifade vermektense olayı ayrıntılı bilmediği için susma hakkını kullanması gerektiği öğretmenlere hatırlatmalı.

Bunun yanısıra öğretmenler idare ya da başka unsurlardan gelecek baskılara karşı korunmalı ve bu tür soruşturmalarda denetmenler idare başta olmak üzere tüm öğretmenleri ikaz etmelidir.

Bırakın başka şeyi iftira ve yalan beyanda bulunan idareci ve öğretmenin meslekten ihracı sonrasında bir çok soruşturmanın farklı sonuçlanacağı, şikayetlerin azalacağı, kurum içinde huzur ve barışın hakim olacağı ortadadır.

Seyit Mehmet DENİZ / MİLAT

 

Kamudan haberleri ve gelişmeleri  Ajanskamu farkıyla aktarmaya devam edeceğiz.

Ajans kamu Haber/ www.ajaskamu.net