“Halkın ne sözü vardı ne oyu / Mutlak hâkim idi padişah soyu / Uyutulmuş idi asırlar boyu / Uyandı, silkindi durdu bu millet”

Üç kıtaya asırlar boyu adaletle hükmetmiş Osmanlı padişahlarını birer zorba ve diktatör olarak gösteren, ecdada hakaret eden bu dörtlük var ya dini ve mili değerlere körü körüne muhalif olan “Odatv’de” değil, Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2017 yılı ilköğretim 4. sınıf Türkçe ders kitabının 31. sayfasından alıntılanmıştır. Kitap tamamıyla toplatılmış diyenler de yalan söylüyor çünkü 4. sınıfa giden oğlumun sınıfında işlenen ders kitabı!Çocuğumun hem de okuyup, ezberlediği bir şiirmiş! 600 yıl dünyaya adaletle ve merhametle hükmetmiş bir imparatorluğun padişahlarına bu ülkenin okullarında 80 yıl boyunca aralıksız hakaret eden, Abdülhamit için “Kızıl Sultan” Vahdettin için “Vatanı Satan Hain” diyen zihniyet 2017 yılındaki ders kitaplarında nasıl tekrar hortladı? Belli ki karanlık eller, Milli Eğitim içerisindeki Fetö kırıntıları, hükümetin özellikle Fetö mücadelesini, devlet-millet kaynaşmasını haince sabote etmeye çalışıyor.

YILLARCA HİKÂYELERLE UYUTULMUŞUZ

Aslında şiirde geçen “Uyutulmuş idi bu millet” sözü Osmanlı döneminden ziyade son yüzyıl için söylenmiş olsaydı tam yerinde olacaktı. Çünkü son yüzyılda Kurtuluş Savaşı’nda cephede kazanılan savaşa rağmen, Lozan’a atılan imzayla masa başındaki kayıp başarı diye yüceltilerek bu millet resmen uyutuldu. Allah aşkına tarih cahili Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayed'in yaptığı açıklamalar sonrası büyük merak konusu olan ve tarihin adını altın harflerle yazdığı Medine kahramanı Fahreddin Paşa “kimdir, nerelidir” kaçımız biliyorduk? Osmanlı Ordusunun Irak'ın Kut bölgesinde İngilizlere karşı kazandığı büyük bir zafer olarak tarihe geçen Kutü’l-Amare Zaferi neden unutturuldu? Tarih kitaplarından hangi zihniyet sildirdi? 10 yaşındaki oğlum bile defalarca bana baba “Kitaplar sadece Atatürk’ten bahsederken, Kurtuluş savaşının gizli kahramanlarından neden hiç bahsetmez?”diye sorar olmuştur. Tarihsel geçmişimizi, kültürel birikimimizi layıkıyla anlatmayan, reddi miras eden batı hayranı resmi tarihimizi artık özüne döndürmeliyiz.

28 ŞUBAT KIRINTILARI HALEN DE MEB’DE

Maalesef yaşadığımız bu günlerde dahi 28 Şubat’ın vesayetçi İslam düşmanı zihniyetlerinin tekrar eski 90’lı yıllara, kirli sulara dönüş sevinçlerine ara ara üzülerek şahitlik etmekteyiz. Tekirdağ’ın Saray ilçesindeki İmam Hatip Ortaokulunda din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenliği yapan Cihad Ç. sosyal medya hesabından “Ergenlik yaşına ermeyen kızın rahatlıkla sevgilisi olabiliyor ve bu durum normal karşılanıyor. Ama bu kıza mademki bu haltı yiyebiliyorsun o zaman evlenebilirsin dediklerinde nedense yaşının küçüklüğü ortaya atılıyor. Zina ederken yaşı büyük oluyor da evlenmeye geldi mi yaşı küçük?”şeklindeki bir paylaşım yaptı, bu paylaşım hükümete muhalif gazeteler tarafından manşetlere çekildi, öğretmen linç kampanyalarına tabi tutuldu ve bunun üzerine Tekirdağ İl Milli Eğitim Müdürü tarafından açığa alındı. Yine Konya’daki bir kız imam hatip lisesi felsefe öğretmeni Ercan Hamamcı sosyal medya hesabından “vücut hatlarını belirginleştirecek daracık eşofmanların beden eğitimi derslerinde kız öğrencilere giydirilmelerini ve bu dersin zorunlu olmasını eleştiren” bir paylaşım yaptı, kıyamet koptu, hedef tahtasına kondu. Adamcağız şahsen tam olarak katılmasam da; sadece fikrini ifade etmişti, şiddet ve terörü teşvik etmemişti. Adamın ne sapıklığı kaldı ne de yobazlığı. Ahmet Hakan’lı Kanal D Televizyonu başta olmak üzere Hürriyet ve Sözcü gibi muhalif gazeteler olayı manşete çekip linç kampanyası başlatınca hem bu öğretmen hem de sosyal medya hesabında bu öğretmene destek veren başka bir din kültürü öğretmeni de açığa alındı. Laikliği din düşmanlığı, insanların fikirlerini ifade etmelerini ise yobazlık ve çağdışlılık olarak dayatan bu zihniyetlere adeta diz çöken, öğretmenleri derhal açığa alan Milli Eğitim Bakanlığı’na neler oluyor? Tek kalemde terör gerekçesi dışında bir gerekçeyle insanları açığa almak bu kadar mı kolay? Hani hukuk?

DEVLET VE MİLLETİ KARŞI KARŞIYA GETİRİYORLAR

Kamu görevlileri ve tüm vatandaşlar hakaret içermeyen “en aykırı, en şok edici hatta kurulu düzeni sorgulayıcı” görüşlerini terör ve şiddete başvurmadan açıklayabilir derken; bu demokratik ölçü sadece ulusalcı, solcu, Kemalist geçinen güruhlar için mi geçerli olacak? Dini hassasiyeti olanlar, ulusalcı ve Kemalist olmayanlar, kendi din ve dünya görüşlerine göre kimseye hakaret etmeden düşüncelerini açığa vuramayacak mı? “Türkiye’de 7. Yüzyılın Arap yasaları uygulanamaz, o yasalar artık geçerliliğini yitirmiştir”diyerek İslam’a hakaret eden Emekli Orgeneral Çetin Doğan’a, “Bizim yalancı Muhammed’e ve onun uydurduğu dine inancımız yoktur” diyerek göz nurumuz Peygamberimize hakaret eden CHP Seyhan Belediye Meclis üyesi Av. Ali Aydoğan’a gelince şikâyet ettiğimiz adli merciler düşünce özgürlüğü dediler, ceza almaktan bu kişileri kurtardılar. Dini hassasiyeti olan insanların kendi dünya görüşüne ve inancına göre yaptıkları yorumlara ise bu kadar sert, bu kadar baskıcı şekilde yaklaşılması dindar camiada büyük rahatsızlık yaratmaktadır. Dindarların ağızları daha ne zamana kadar bantlanacak?Başta Milli Eğitim Bakanlığı’nda olmak üzere bürokraside yapılan her yanlış bir doğruyu götürmekte, devlet ile milleti karşı karşıya getirilmekte, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Ak Partiye de bu tutumlar büyük zarar vermektedir. Vesselam!

Av. Ercan EZGİN / MİLAT