Değişen eğitim sistemi, sınav sistemi, yenilenen müfredatlar, eğitime yapılan yatırımlar, çağ atlayan teknolojik sınıflar ve her şeyin merkezindeki öğretmenler.

Bir sohbette konu eğitime geldiğinde söylenen en hazin cümle şu oluyor; “Ne olacak bu eğitim sisteminin hali?” Sadece eğitim camiasının sorunu değil elbette bu. Her evde okula giden çocukların olduğu düşünülünce konu herkesi ilgilendiriyor.

Olumlu örneklerin görmezden gelindiği ama olumsuz örneklerin ayyuka çıkarıldığı bir camiadan bahsediyoruz.

Öğretmen cinayeti gibi bir kavram hayatımıza girmiş oldu son yıllarda. Sadece teröre kurban verdiğimiz öğretmenlerden bahsetmiyorum; bir velinin ya da öğrencinin kurşunlarına hedef olan öğretmenlerden söz ediyorum.

Birçok nedenden dolayı soluğu okulda alıp öğretmenin canına kastedenler var artık aramızda. Kız arkadaşının yanında rencide olduğunu iddia eden ya da aldığı disiplin cezasını hazmedemeyen öğrencinin kurşunlarına hedef olan öğretmenler derin bir yara gibi içimizde duruyor.

Azarlanan ya da kulağı çekilen bir öğrencinin bozulan psikolojisi kadar gündem olmuyor öldürülen öğretmenler.

Elbette dayak olmamalı, eğitim ve dayak kavramları yan yana bile gelmemeli. Bozulan psikolojilerin yönünü de iyi tayin etmek gerekiyor.

İzmir’de yaşanan olayda öğrencilerin pompalı tüfekle öldürdükleri okul müdürünün haberinin altındaki yorumlara bir bakın. “Müdür ne yaptı ki çocukları bunu yapacak duruma getirdi?”, “Müdür kesin hak etmiştir.” Ve daha neler neler.

Disiplin kurullarıyla uzaktan yakından ilgisi olanlar bilirler ki hiçbir okul idaresi öğrencilere ceza vermek için yarışmaz. Ceza verilmeye kalkılsa ceza almayan öğrenci kalmaz.

Çocukların bozulan psikolojisi, rencide olan çocuklar derken öğretmenlerin durumu nedir bu konumda diye düşünen var mı acaba?

“Bizim zamanımızda böyle değildi.” diye başlayan hiçbir cümlenin kıymeti harbiyesi yok nazarımda.

Şımartılan, el bebek gül bebek hale getirilen bir nesil yetiştirenler öğretmenler değil anneler ve babalar. Ödev verilince soluğu okulda alıp çocuk ödev yapmaktan gözünü açamıyor diyen, ödev vermeyince okuldan hiç ödev verilmiyor ki böyle eğitim mi olur diyen, ödev yapmayınca benim çocuğuma kızmayın rencide oluyor diyen veliler ordusu ile karşı karşıya öğretmenlerimiz.

Elleri kolları bağlı öğretmenler. Attıkları adım uzaktan ve yakından izlenen öğretmenler ne yazık ki kendilerini yaptıkları işe veremiyorlar. Robot gibi öğretmenler isteniyor. Okula gelip de “Benim çocuğuma kızım demeyin.” diyen bir velinin karşısında öğretmenin nasıl davranış göstermesi bekleniyor acaba? “Benim çocuğum parmak kaldırmadığı zaman ona söz hakkı vermeyin, soruyu bilemeyince rencide oluyor.” diyen veliye öğretmen ne diyebilir ki. Çocuğum neden bilmiyor, neden öğrenemedi diyerek gidip çocuğuna bunun sebebini sormak yerine kolay yolu seçiyor ve öğretmeni köşeye sıkıştırıyor ilgili (!) veliler.

Anne ve babaları tarafından ablukaya alınmış öğretmenleri gören çocuklardan olumlu bir davranış beklemek de çok hayal ürünü geliyor bana.

Öğretmenler kurşunların hedefinde yaşamaya devam ediyor. İlla ki silahtan çıkmasına gerek yok kurşunların. Büyük fedakârlıklarla işini yapmaya çalışan öğretmenlere bazen haksız yere söylenmiş bir söz de kurşun kadar tesir ediyor.

Yönetmeliğe, kanuna gerek yok. Değişmez kıstas şudur; Eğitim ailede başlar.

İzmir Ödemiş’te öğrencileri tarafından öldürülen Ayhan Kökmen’e Allah’tan rahmet diliyor, bir daha böyle olayların yaşanmamasını temenni ediyorum.

Mustafa UÇURUm / MİLAT