Eğitim sistemimizde öğretime ağırlık verilmesi, eğitim boyutunun ihmal edilmesi, aktör olması gereken öğretmenin ikinci plana itilmesi, bunun sonucunda meydana gelen şiddet olayları; öğretmenlerin alaya alınması, darp edilmesi ve öldürülmesi, geleceğimizi karartacak bu erozyonu ciddi bir şekilde düşünmenin zamanının geldiğini, hatta geçtiğini net bir şekilde göstermektedir.

Sosyal medyaya düşen, Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde bir lisede öğrencilerin öğretmenleri ile alay ettiği görüntüler, eğitimi, gençliğimizin durumunu, toplumsal yapımızın uğradığı yozlaşmanın hangi aşamaya geldiğini gözler önüne sermektedir. Bu durum, başta ahlak olmak üzere, eğitim, öğretmen, saygı, hürmet gibi çok önemli meseleleri yeniden konuşmaya, bu konularda gerekli adımları atmaya mecbur olduğumuzu zorunlu kılmaktadır.

Öğrenme ve öğretme aşkıyla ders yapılması gerekirken; trajik, hüzünlü orta oyununa dönüştürülen sınıf ortamında kimi öğrencilerin öğretmenlerine karşı saygısız, ahlaksız, edepsiz tutumları, en vasat duygularla bile bu ülkeye ait olan herkesi derinden etkilemiştir.

Görüntülerde, hayata dair hiçbir amacı olmayan, öz güvenleri terbiyesizliğe dönüşmüş ve sırf zorunluluktan geldikleri hareketlerine ve görünüşlerine yansıyan öğrencilerin öğretmenlerine karşı sergiledikleri adap ve hayâdan uzak tavırları ülkemizin geleceği konusunda endişe duymamıza neden olmuştur. Bu olay öyle klasik söylemlerle geçiştirilecek bir olay değildir. Aksine eğitimimizin nereye gittiğini göstermesi açısından üzerinde önemle durulması gereken bir vaka olarak, hakkında bilimsel ve pedagojik çalışmalar yapılması gereken örnek bir olaydır.

Bu talihsiz olay bizce kendiliğinden gelişmiş basit bir olay değildir. Bu vaka bizim yıllardır altını çizdiğimiz, ancak yetkili iradelerin de üstünü çizdiği kulak arkası edilmiş, duymazlıktan gelinmiş, artık kendi kabına sığmayan sorunların taşmış hâlidir.

Formel veya informel, örgün veya yaygın eğitim alanlarında olsun, tarihin her döneminde bilgiye, ilme, insani ve ahlaki değerlere her zaman önem vermiş, bütün bu değerleri insanımıza taşıyan öğretmenleri örnek alınacak rol model olarak bilmiş, baş tacı etmiş, onlara saygı ve hürmette kusur etmemiş bir medeniyetin mensuplarıyız. Tarihte değişen konum ve durumlarına göre ‘âlim’, ‘müderris’, ‘arif’, ‘hoca’, ‘fakih’ gibi birçok güzel isimle anılan öğretmenlerimize olan saygı, ait ve bağlı olduğumuz inancımızdan, kültürümüzden, örf ve adetlerimizden, irfanımızdan, medeniyet değerlerimizden, insan olarak kendimize saygımızdan kaynaklanmıştır. ‘Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum’ diyen yüksek idrak, en kudretli makamlarda bile olsalar hocalarına hürmeti eksik etmemiş, bir görüşme gerektiğinde onların ayaklarına gitmiştir.

Öğretmenlerin uğradıkları saldırılar, değersizliğin yönsüz boşluğunda gençliğimizin hangi karanlık uçuruma doğru yuvarlandığının ibretlik örneğidir. Bir an önce aranıp bulunması ve hayata aktarılması gereken çözüm ve çarenin ilk sorumlusu elbette Millî Eğitim Bakanlığı’dır. Gerek müfredat içerikleri gerek öğretmenin saygınlığını artıracak uygulamalar, birbirini tamamlayıcı tarzda yeniden düzenlenmelidir. Öğretmeni aktörlükten figüranlığa düşüren uygulamalar, can sıkıcı ve insan olan hiç kimsenin kabul edemeyeceği olaylara davetiye çıkarmaktadır.

İnsan yetiştirmeyi amaçlaması gereken eğitim sistemimiz, gençlerimizin bozulmasına, savrulmasına imkân verecek bir zemine dönüşmemelidir. Bunun için Millî Eğitim Bakanlığı yakın vadede benzer hadiselere mahal vermemek için acil önlemler almalı ama kalıcı olarak da öğretmen odaklı ve değerleri öne çıkaran bir eğitim düzenine geçmelidir.

Bu hadise, Bakanlığın öğretmen istihdamındaki sorunlu yaklaşımını, öğretmen yetiştirme gibi temel bir sürecin yeterli verimliliği sağlamadığını, hizmet içi eğitim gibi tamamlayıcı unsurların amacına hizmet etmediğini bir defa daha göstermiştir.

Öğretmenin itibar görmesi, evvela bağlı olduğu Bakanlığın ona itibar etmesiyle mümkün olacaktır. Yarınlarımızın teminatı ve ülkemizin geleceği olan çocuklarımızın bu milletin değerlerini benimsemiş, insani yönü gelişmiş, millî ve manevi değerleri içselleştirmiş bir şekilde yetişmesi için, başta yetkililer olmak üzere, herkes üzerine düşeni yapmalıdır.

Eğitime ve öğretmene yönelik politikalar yeniden sorgulanmalı ve revize edilmelidir. Öğretmene saygı, bu ülkenin geleceğine saygıdır. Öğretmene saygı, 2023, 2053 ve 2071 hedeflerine saygıdır. Hababamlaşmış bir eğitimin bizi götüreceği yer kargaşadan başka bir şey değildir.

Eğitim-Bir-Sen olarak, bu ve benzeri olayları şiddetle kınıyor, meslekleri aynı zamanda samimiyet, sabır ve tahammül ustalığı olan, olması gereken öğretmenlerimizin her zaman yanında olduğumuzu bir defa daha ifade ediyoruz.