Geçen hafta; “Bütün bu iyileştirmeler öğretmenlere de yapılmalıdır. Öğretmene şiddet uygulayan da tutuklu yargılansın. Öğretmene kurşun sıkanlar da ilk duruşmada en ağır cezayı alsın ve televizyonlarda haber olsun.” demiştim. Eğitimciye şiddet konusunda alınacak önlemlerin ne kadar hassas ve acil olduğunu, aradan bir hafta geçmeden bir kez daha üzülerek gördük.

Öğretmenler günü etkinliklerinin yapıldığı bir günde bile öğretmene şiddet hız kesmiyor. Tuzla’da, daha mesleğinin ilk yıllarında olan idealist bir meslektaşımız, kendini bilmez bir saldırganın şiddetine maruz kalıyor. Kulak zarı yırtılacak kadar darp ediliyor.

Olayın kendisi kadar acı olan bu saldırganı tutuklu yargılayacak ve hak ettiği cezayı hızlıca verecek bir hukuk sistemimizin olmamasıdır. Tutuklu yargılanması bile yürekleri soğutacakken ilk anda verilen kararlar bizi daha da üzmüş ve umutsuzluğa kapılmamıza sebep olmuştur.

Hâkim tarafından, yargılamanın tamamlanmasına kadar olsa da verilen ceza, yaşanan olayı basitleştirerek, adalet sistemimizi komik duruma düşüren bir ceza olmuştur. Bize göre belli sayıda kitap okuma, özet çıkararak mahkemeye sunma, para cezası ve okula kitap alma yaptırımları, yaşanan olayı karikatürize etmekten başka bir anlam taşımamaktadır.

Saldırgana, kitap okumanın ceza olarak verilmesi ise eğitim adına çok büyük sakıncaları içeren bir karar olmuştur. Bizler, öğrencileri kitap okumaya teşvik ederiz, onları kitap okumakla cezalandırmayız. Bu saldırganın, kitap okumaktan ziyade tedaviye ihtiyacı olabilir.

Devletin ilçedeki en üst amiri olan kaymakam, ilçe milli eğitim müdürü, emniyet müdürü, sivil toplum temsilcilerinin anında müdahale ettiği bir olayın sanığı, ertesi günün akşamı evine rahatça elini kolunu sallayarak gidebiliyorsa, şiddetin önleneceğini kim söyleyebilir?

Öğretmene uygulanan şiddetin, toplumsal duyarlılığın artırılması ile önleneceğine inanarak yasal düzenlemeleri geciktirmek, sadece zaman kaybı olacaktır. Acilen bir eylem planı yapılmalı, cezaların artırılması başta olmak üzere çok yönlü önlem alınmalıdır. Sağlık çalışanları için yapılan düzenlemeler, eğitimciler için neden yapılmıyor anlamış değilim.

Öğretmeni baş tacı eden insanımız nasıl bu hale geldi? Hangi ruh hali, öğretmenliğin kutsiyetini bir kenara bıraksak bile, bir bayanın yüzüne vuracak kadar alçalmaya izin veriyor? Anadolu’da yaşarken, öğretmeni baş tacı eden insanımız, büyükşehirlere gelince nasıl bu kadar acımasız ve ruhsuz olabiliyor?

Öğretmenlere karşı bilinçaltında var olduğunu gördüğümüz bu saldırganlığın kaynağı nedir? Bu sorulara acilen cevap aranmalı ve gerekli adımlar atılmalıdır.
Çıkarılacak Öğretmenlik Meslek Kanunu ile öğretmene şiddet, terör suçu kapsamına alınmalıdır. Öğretmenin dokunulmazlığı düzenlenmelidir. Okulların güvenliği artırılmalıdır. Öğretmene şiddet uygulayanların, eğitim kurumlarına girmeleri yasaklanmalı, kamudan birçok konuda hak mahrumiyeti uygulanmalıdır.
Tuzla’da, öğretmenler gününde saldırıya uğrayan arkadaşımıza geçmiş olsun diyoruz.

Olaya hemen müdahale ederek öğretmen olan eşini yanına alıp önce hastaneye sonra da okula giderek öğretmenine sahip çıkan kaymakam beyi kutluyorum.

Emniyet müdürü, il milli eğitim müdürü, belediye başkanı, ilçe milli eğitim müdürü, muhtar, sendikalar ve öğretmenler, Cuma günü çok önemli bir dayanışma ile görevlerini yerine getirmişlerdir. Şimdi, öğretmenlerimize sahip çıkabilmek için yasal düzenleme yapmakla sorumlu kişi ve kurumlarımızı, Tuzla’daki bu dayanışmayı anlamaya davet ediyorum.

Öğretmenler gününde acımasız bir saldırının hedefi olan arkadaşımıza tayin hakkı verilerek, ailesinin yanına gitmesi sağlanmalı, olması muhtemel saldırılara karşı korumaya alınmalıdır, sonradan suçlu aramanın kimseye faydası olmayacaktır. Geçmiş olsun ve umalım ki bu son olsun.

Talat YAVUZ
Eğitim Bir Sen İstanbul 4 No’lu Şube Başkanı
[email protected]