Ne kâhiniz ne de keramet gösteriyoruz.

Süreci gözlemliyor ve mevcudun yarattığı yozlaşma içerisinde Türkiye’nin sayıca en kalabalık meslek grubu olan öğretmenlerin içinde bulundukları duruma bakıyoruz.

Gördüklerimiz sadece bize değil herkese aşikâr.

Öğretmenlerin sayı ve örgütlülükleri ile hiç de doğru orantılı olmayan bir konuma itilmişlikleri artık trajik bir noktada.

Konfederasyonların siyasi aidiyet hisleri ile blokaja aldıkları bir meslek grubu olarak öğretmenler, bugünleri ve yarınları için bir karar vermek zorundalar.

Eğitim çalışanları bu blokaja teslim olacaklar mı?

Kendilerini siyasi duyguları üzerinden kelle hesabı ile sayıya indirgeyen küstahlığa direnebilecekler mi?

Kaldı ki siyasi aidiyet hislerinde samimilerse, mevcut örneklikte de gördüğümüz gibi böyle bir sendikacılığın hangi siyasi harekete, oluşuma bir hayrı olabilir?

Hakkaniyeti, liyakati ve adaleti ayaklar altına alan ne Allah’ın ne de kullarının rıza gösterebileceği bir pratik ile hangi dava hangi siyaset ihya olabilir?

Öte yandan bu anlayışla hangi meslekî kazanım temin edilebilir? Mesleğin hangi talep ve beklentileri karşılanabilir?

Bu açıdan 2013 Toplu İş Sözleşmesi ibretlik bir örnek olarak önümüzde durmaktadır. Hükümetin teklifinin bile altında bir oran talebiyle hükümeti de şaşırtan bir sendikal pratiğin, getirisi olacağı düşünülen hiçbir pratik faydası da olmayacaktır.

Siyasetin gölgeliğinde ikbal avcılığı yapmak sendikacılık olmadığı gibi bugün içinde bulunduğumuz durumda eğitim çalışanları açısından varoluşsal bir kriz yaratmaktadır. 

Milli Eğitim Bakanlığı’nın 1 tane (yazıyla bir) İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü vardır. Milli Eğitim Bakanlığı personelinin iş ve işlemlerinde kendisini “yetkili” göstermeye çalışan bir sendikanın (!), kendisini öyle tanımlamakta hicap duymasa da yetkisi hukuksuz, sendika olma iddiası ise gülünçtür. Hukuksuz nüfuz kullanımının hesabı ise dünya ve ahirette er ya da geç mutlaka sorulur.

Alın terinin tarihi mücadelesinde en büyük kazanım olarak ortaya çıkan Sendika, namusuyla helal lokmanın kavgasını veren yüzbinlerce insanın siyasi ikbal uğruna manipüle edilme aracı kılınıyorsa, durup düşünmenin vaktidir. Bilinmelidir ki böyle bir yapıya destek olmanın kazanılmış hak bildiklerini de yitirme noktasına gelmiş, ekonomik anlamda gözden çıkarılmış, itibarsızlaştırmanın günlük rutinine kadar sızdığı bir mesleğin mensuplarına vadedeceği hiçbir şey yoktur!  

Yetkili sendika belirleme yarışının birileri için kızıştığı şu günlerde insanları üyesi oldukları sendikalardan istifa ettirerek türlü rüşvetlerle kendilerine çağıranlar, kötüye kullanılacak bir yetkiyi alsalar ne olur almasalar ne olur?

Ama bu arada çok önemli başka bir şey olur: Omurga yara alır, muhtaç olduğumuz kişilik, aradığımız karakter heder olur!

Var olan omurgayı kırdıktan, kişiliği, karakteri yerlere serdikten sonra, olsanız ne olur olmasanız ne olur?

İlahî ikaz apaçık önümüzde durmaktadır : “Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir.”

Her ne kadar kıymetini bilmeksek de 15 Temmuz milletimiz için bir ibret levhasıdır.  Öncesiyle de sonrasıyla da böyledir. 15 Temmuz öncesi içinde, yanında, yakınında olmak için insanların sıraya girdiği bir yapının bugün terör örgütü olarak kendisiyle mücadele edildiği günlere geldik. Hizmet diyerek, himmet diyerek insanların duygusal dünyalarını istismar eden bir yandan da bürokratik imkânlarını onları kendine çekmek için rüşvet olarak kullanan FETÖ, böyle FETÖ oldu işte!

Türkiye’de STK’ların temel misyonu topluma nefes aldırmak, devletin iş ve işlemlerinde vatandaşın mağdur edilmemesi ve adaletin herkese ulaşabilecek bir konumda kalmasını sağlamaktır. Bu misyonun tam aksi istikamette toplumu ifsad eden bir sendikacılığın da STK’cılığın da ne topluma ne bu aziz millete bir katkısı vardır.

Özgür Eğitim-Sen olarak kurulduğumuz günden bugüne, inanç hürriyeti başta olmak üzere toplumun her kesiminin hak ve adalet talebi için mücadele ediyoruz.

Özgür Eğitim-Sen, “Başka seçenek yoktu!” mazeretinin altına ilkesizlik istifleyenlerin maskesini indirmek için var!

Özgür Eğitim-Sen, bu ülkenin kök değerlerine sahip çıkmasını bildiği kadar kendisi dışındakilerin inanç ve düşünce hürriyetlerinin teminatı olmak için de var!

On yılı aşkın bir süredir, Aliya’nın “Bizde zalimlerden olursak zulme karşı direnişimizin bir anlamı olmaz.” sözünü özümseyen insanların sendikal mücadelesine, dost düşman tanık oluyor!

Bu yüzden Özgür Eğitim-Sen Türkiye’nin yarınında olacak, Türkiye’nin yarınında olmaya yüzü olacak!  

Ali Aydın

ÖZGÜR EĞİTİM-SEN GENEL SEKRETERİ

15.05.2015