Mektebim Okulları’nın kurucusu Ümit Kalko’nun konkordato ilan etmesi, İzmir’de maaşlarını alamadığı için derse girmeyen öğretmenler gibi haberleri daha sık duyar olduk. İstanbul’daki durumu biraz araştırdım. Buna göre özel okul tablosu pek parlak değil. Özellikle yeni açılan bazı 1-2 yıllık okullar kapanma tehlikesi ile karşı karşıya. Bu sayının şimdilik 100 civarında olduğu söyleniyor. Türkiye genelinde 200’ü geçtiği de söylentiler arasında.

Her gün birkaç okulun sıkıntı yaşadığı, ortak bulmak için arayışta olduğu ve bunun için Türkiye Özel Okullar Derneği’nin kapısını çaldığı kulağıma geliyor. Peki tüm bunların nedeni ne? Öncelikle, hızla büyümek isteyen sektöre yeni giren okul sahiplerinden bazıları başka okullardan yüksek ücretle öğretmen transfer ediyorlar; öğrencilerini de kurumlarına cazip tekliflerle alıyorlar. Ve en önemlisi kademeli değil, aynı anda bütün sınıfları doldurarak ya da birkaç kampus açarak işe başlıyorlar. “Hormonlu büyüme” olarak nitelendiren bu yöntem sonunda, büyümeye çalışırken batıyorlar. Sadece yeni açılanlarda değil, bazı zincir okulların “franchise” şubelerinde bile ciddi sorun yaşanıyor. Onlarca okulda öğretmenler maaşlarını aylardır alamıyor. Bazı okullar nasılsa kazançlı diye yüksek fiyata bağladıkları okul binalarının kirasını ödeyemiyor, yemek firmaları borç listeleri ile kurucuların kapısını çalıyor.

Tabii sermayesi iyi olup yavaş yavaş büyümeyi tercih edenlerde sıkıntı olmadığının, sağlam altyapıları nedeniyle köklü kurumlarda finansal sorun yaşanmadığının altını çizmekte fayda var.

 

SON İKİ YILDA İKİ KATINA ÇIKTI

Geçen yılki 2 bin 700 okul açılışı aslında bu tabloyu net olarak ortaya koyuyor. Son durumu Türkiye Özel Okullar Derneği Başkanı Nurullah Dal’a sordum. Dal da sadece İstanbul’da 100’e yakın okulun zor durumda olduğunu ve kapanma tehlikesi içinde bulunduğunu belirterek, şunları söylüyor:

“Bize de birçok okul sahibi geliyor. Ortak arıyor, okulunu devretmeye çalışıyor, kuruma kiraya veren bina sahibi yardım istiyor. Biz bunları isim isim biliyoruz. Köklü okullarımız dimdik ayakta, çünkü finansal yapıları sağlam. Türkiye zor bir dönem geçiriyor, kurumların da bundan etkilenmesi normal. Ancak sektörü zora sokan şey arz-talep dengesinin bozulmasıdır. Son iki yılda açılan kurum sayısı ikiye katlandı, şu anda 11 bin kurum var. Öğrenci sayısı sabit. İki senede iki katına çıkan bu kurumların öğrenci bulması zor. Teşvikler kalktı, veli önünü görmek için daha titiz davranıyor. Eskiden okul açanlar her yıl sınıflarına kademeli olarak öğrenci alırdı, şimdi aynı anda tüm sınıflar doldurulmak isteniyor. Bu da kurumların iflasına neden olabiliyor. Eskiden dört senede okul dolarken, şimdi bir senede tüm kademeler doldurulmaya çalışılıyor. Sektörün bu durumda olmasının temel nedeni okul sayısındaki aşırı artıştır.”

 

 

METREKARE YERİNE FİNANS ARAŞTIRILSIN

Bir diğer neden olarak kurucuların finansal durumunun iyice araştırılmaması gösteriliyor. Yani okul açılış izni için kapı-pencerenin nereye açılacağı, sınıfın kaç metrekare olacağından çok, kurucunun mali yapısına bakılması, teminat istenmesi, binanın kira olup olmadığının iyice araştırılması gerekiyor. Aynı semtte neredeyse 100 metre arayla ya da karşı karşıya onlarca okul açıldı. Bu mağduriyetin yaşanması bekleniyordu. Tabii ki serbest ekonomi girişimcilerin de önünü kapatmamalı, ama şimdi olduğu gibi birtakım sorunlar nedeniyle yüzlerce öğrenci kapı önünde kalacaksa bu konuda artık daha sağlam çalışmaların olması şart.

ÖZEL OKUL ZAMLARI NE OLACAK?

ÖZEL okullar her yıl zam oranlarını TEFE+TÜFE ortalamasının yarısı kuralına göre belirler ve genellikle üst limiti kullanarak zam oranlarını açıklar. Bu da bu yıl yüzde 30’u geçiyor. Erken kayıtların yavaş yavaş başladığı bu günlerde zamlarla ilgili de bir nabız yokladım. Veliler hemen telaşlanmasın. Öncelikle şunu söyleyeyim, hiçbir okul bu oranda artışı öngörmüyor. Düşünülen artış yüzde 15-20 bandında. Burada kuşkusuz en önemli neden, aynı orana yakın bir zammı çalışan öğretmene de yansıtmak zorunda olmaları.

Geçen yıl mayıs ayında fiyatları belirleyen ve yüzde 15-16 artış yapan okullar, haziran sonrası dövizdeki yükseliş nedeniyle bir hayli zorlandılar. Özellikle yabancı öğretmen çalıştıran okullarda ciddi sorunlar yaşandı. Ancak şu anki resmi rakamlarla öngörülen artışın velinin ödeyebileceği bir artış olmadığının da farkındalar. Ayrıca öğrenci teşviklerinin bitmesi ve ciddi öğrenci kaybı yaşamaları nedeniyle ücret artışları beklenenin çok altında da kalabilir.

Bu arada özel okul derneklerinin “enflasyonla mücadele” ile ilgili olarak Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri ile görüştüklerini, bakanlıktan bu konuda destek alarak artış oranını düşük tutmak istediklerini duydum. Hem okulları zor durumda bırakmadan, hem de velileri rahatsız etmeden kurumların da ayakta kalacağı bir formülün bulunacağına inanıyorum. Gelişmeleri öğrendikçe aktaracağım.

Nuran Çakmakçı

HÜRRİYET