Hemen yanı başında 85 bin çocuk açlıktan ölürken lüks otellerde keyif çatan ucubelere “Arap lideri” adı veriliyor!

Aslında onlar her petrol kuyusunun başına bağlanmış İngiliz ve Amerikan köpekleridir.

Batı Hristiyan dünyasına ait bir kavram olan “Kral” unvanına sahipler. Ne krallıkları kendilerine ait ne de ülkeleri.  

İslam dünyasının coğrafi, inanç ve düşünsel olarak kökten dönüştürülmesinin mazisi bir hayli hazindir. Yüz yıl önce İngiliz ve Amerikan emperyalizmi tarafından bu topraklar lime lime edildi. Ve başlarına birer bekçi köpeği bağlandı.

***

Arap Yarımadası’nda Hz. Muhammed'in torunlarının bin yılı aşkın zamandır devam eden yönetimi Aralık 1925'te son bulmuştu.

İngilizler Ocak 1926'da İbn Suud'u resmen yeni Hicaz Kralı olarak tanıdı ve birkaç hafta içinde öteki Avrupa ülkeleri de onları izledi. Yeni, birleşik Vehhabi devletine 1932 yılında Britanya İmparatorluğu tarafından “Suudi Arabistan Krallığı” adı verildi.

Yeni isme itibar kazandıran kişi de Londra'daki Dışişleri Bakanlığı'nın Ortadoğu masasında çalışan bir görevli olan George Rendel'di.

Evveliyatı biraz karışık ama anlaşılması bakımından kısaca özet geçelim.

1913 yılında Osmanlı’nın içinde bir subay olan henüz 25 yaşındaki genç Muhammed Şerif El Faruki aklı sıra Orta Doğu’nun geleceğinde rol oynamak arzusuyla İngilizlerle işbirliği yapmıştı.

Mayıs 1916’da Sykes-Picot’ın imzalanmasından bir yıl sonra İngilizler El Faruki’yi hemen kovdu. El Faruki, Musul’dan Şargat’a giderken bir eşkıya saldırısında karavan içinde ölü bulundu.

Şerif Hüseyin’e de malumunuz Osmanlı’ya ihanet etmesi karşılığında bir Arap imparatorluğu vaat edilmişti. Hüseyin’in oğullarından Abdullah’a da Ürdün adını verdikleri bir yer hediye edildi.

Ne var ki Şerif Hüseyin’in hayali, Türkiye’de halifeliğin kaldırılmasıyla birlikte Nejd emiri Abdülaziz Bin Suud’un Şerif’in halifeliğine karşı çıkmasıyla son buldu. Çünkü İngilizler Şerif’i çoktan satmıştı bile!

İngiltere Cidde Anlaşması ile(1927) Abdülaziz’i tanıdı. Ardından Hüseyin’in oğullarından Abdullah Kudüs’te Hz. Ömer Camii’nin önünde hançerlenerek öldürüldü.

Yerine geçen oğlu Tallal kısa bir süre sonra çıldırdı. Faysal ise Bern’de zehirlenerek öldürüldü. Yerine geçen oğlu Gazi ise suikast sonucu trafik kazasında öldü.

Gazi’nin oğlu II. Faysal ise vahşice öldürülerek cesedi sokaklarda paramparça edildi. Al, kullan sat! Kısacık hayatlarını ihanetle, şerefsizce sürdürdüler.

The Creation of Saudi Arabia (History and Society in the Islamic World(Suudi Arabistan'ın kuruluşu: İbn Suud ve İngiliz Emperyal Politikası: 1914-1927) adlı bir çalışmada mesele detaylı anlatılır. Buna göre;

Balfour Deklarasyonu'nun en fazla gözden kaçırılan boyutlarından birinin Britanya İmparatorluğu'nun “Yahudi halkı için ulusal bir yuva” kurulmasını “kolaylaştırmak için elinden gelen en iyi çabayı gösterme” sözü vermesidir.

***

Kuşkusuz bugün dünyadaki pek çok ülkeyi yaratan İmparatorluk olmuştur, ancak Suudi Arabistan sınırlarını ayırt edici kılan şey, bu ülkenin kuzey ve kuzeydoğu sınırlarının İsrail'in kurulmasını kolaylaştıran İmparatorluk'un ürünü olmasıdır.

Kısacası bugün Arabistan, İsrail kadar önemli Siyonist bir ülkedir.

ABD’den on milyonlarca dolar yardım alan Ali Abdullah Salih’in sonundan Kaddafi’ye kadar uzanan bir yığın hazin örneklerin yaşandığı bir bölgedir burası.

Mısır’ın eli kanlı diktatörü Sisi ve Siyonist krallığın şubesi konumundaki Arabistan başta olmak üzere satılmış Arap uşakları, Türkiye’nin terörle mücadele kapsamında başlattığı operasyonu, boyunlarına tasma takan sahiplerinin isteği üzerine kınadılar.

New York Times'ın Sykes Picot'ın 100. yılında yayınladığı haritadan da anlaşılacağı üzere hedefte hep Türkiye var.

Çünkü;

1975’te Bilderberg Toplantısı İzmir Çeşme’de yapılmıştı. Toplantıya dönemin İngiltere Muhafazakâr Parti'sinin başkanlığını yapan ve sıradan bir isim olan Margaret Thatcher de katılmıştı.

Thatcher, İskoçya'da yapılan NATO toplantısında; Karşımızda artık düşman kalmamıştır. Yeni bir düşman bulmamız lazım. Bundan sonra bu düşman İslam'dır!

Guardian'da yayınladığı bir makalede ise 'Yeni Bolşevizm İslam'dır' diyordu.

Şimdi içimizdeki Gladio’nun yerleştirdiği yapılarla Türkiye’nin karşısında olan tüm ülkeleri görün ve şu sorunun cevabını arayın; Neden Türkiye?

Ufuk COŞKUN / Milat