Zor günlerden geçiyoruz. Uzun bir aradan sonra tekrar enflasyon canavarıyla karşı karşıyayız. Son dönemde fiyat artış hızı frene bastı. Bu, ağustos ayında yaşadığımız kur şokunun etkilerinin zayıfladığını gösteriyor.

Dedik ya! Kolay bir süreç geçirmiyoruz. Meyve ve sebze fiyatlarını gördükçe adeta donup kalıyoruz.

Bunların elbette farklı sebepleri var. Döviz kurundaki yükselişe bağlı maliyet artışları, hava şartları, tarımsal hastalıklar, fırsatçılık vb…

Ancak hep sorunları konuşuyoruz. Şimdi ise çözüm üretme zamanı.

Suçlayıcı ifadelerden kaçınarak çözüm aramaya çalışalım. Suçlu aranırsa herkes birbirini suçlar. Ancak çözüm üretilmedikçe toplum olarak herkes zarar görmeye devam eder.

Çünkü enflasyon hepimizin problemidir.

***

Enflasyonun talep ve maliyet kaynaklı olmak üzere iki ana sebebi vardır.

Döviz kurundaki artış sonrasında talep enflasyonundan ziyade maliyet enflasyonu ile karşı karşıya kaldık.

Şimdi yapılması gereken şey maliyet enflasyonunu azaltıcı projeler üretmek.

Özellikle tarımsal ürünlerin fiyatlarını artıran en önemli maliyetlerden biri sürekli belirtildiği gibi aracı sayısının fazla olmasıdır.

Hâlihazırda borçlu olan çiftçiler geliri garanti altına almak için ürünlerini henüz tarladayken ucuza satıyor, aracılar da bir sene öncesinden faize yatırdıkları paralarından ödemelerini yaparak tarımsal ürünleri düşük fiyattan satın alıyor. Oradan büyük şehirlere ulaşan tarımsal ürünler hale, oradan pazarcılara giderek her seferinde üzerine fiyat ve vergi yükü biniyor.

Fiyatların düşmesi için aracıların azaltılarak üreticiden nihai tüketiciye en kısa yoldan ulaştırılması gerekiyor.

Bir diğer yol da üretimin tüketiciye yaklaşmasıdır. Bu konuda yeni projelere ihtiyaç var.

Tarımsal üreticilerin ortak hareket etmeleri sağlanmalıdır. Makinelerin ortak kullanımı sağlanırsa daha az yatırım ile daha fazla verim elde edilebilir. Aynı şekilde çiftçilere eğitim konusunda çalışmalar yapılmalıdır.

Gübreleme, ilaçlama ve daha farklı giderler ortak hareket edilerek maliyetleri düşürülmelidir.

Yerli tohum, gübre, yem vb. kullanımı artırılmalıdır. İthal gübre, ilaç, yem gibi girdiler döviz kurundaki yükselişten etkilendiği için maliyetleri artırmakta ve tarımsal ürünlerin fiyatlarını artırmaktadır.

Çiftçilerin üretimden kaynaklı borçları yapılandırılarak borçluluktan kurtarılmalıdır. Böylece aracılardan kurtarılarak ürünlerin doğrudan pazara gelmesinin önü açılabilir.

Tarımsal üretim maliyetlerin azaltılması için yeni projelere ihtiyaç var. Elektrik ve mazot maliyetlerinin azaltılması için yasal düzenlemelere ihtiyaç var. Örneğin; tarımsal üretimde kullanılan mazotta ÖTV en alt seviyeye indirilmelidir mümkünse bu dönemde kaldırılmalıdır. Ancak böyle bir desteğin kullanımı konusunda da denetimler artırılmalı ve suistimal edenler ağır bir şekilde cezalandırılmalıdır.

Geçen yıl mayıs ayında açıklanan tarımsal teknoloji kapsamında verilecek desteklerin alanı genişletilerek teknolojinin yanında yerli tohum, gübre, ilaç üretimi de kapsama dâhil edilmeli.

Özellikle büyük şehirlerde Organize Sanayi Bölgeleri gibi Organize Tarım Bölgelerikurulmalıdır. Büyük şehirlerde hayata geçirilecek böyle bir proje tarımsal ürünlerin fiyatlarını düşürürken tarımsal üretim verimliliği de artacaktır.

Üretim sürecinde tarımsal ürünlerin hastalıklardan ve hava şartlarından korunması konusunda da teknolojik yatırımlar da yapılmalıdır. Örneğin; bölgede hava şartlarını izleyen, analiz eden bu doğrultuda yapılması gerekenleri haber veren yapay zekâ ile yazılmış yazılımlardan faydalanılmalıdır.

Ülkemizi kalkındıracak olan yüksek katma değerli üretim elbette hayatidir ve önemlidir. Ancak tarımsal üretimlere de gerekli hassasiyetin gösterilmesi gerekmektedir. Bunun için ise devlet millet el ele hep birlikte çalışılması ve gayret gösterilmesi gerekiyor. Herkes sorumluluğu bir başkasının üzerine attıkça hep birlikte zarar görmeye devam ederiz.

Yusuf Girayalp Atan / MİLAT