2012-2013 eğitim yılı itibariyle 12 yıllık zorunlu eğitim uygulamasını başlatan Milli Eğitim Bakanlığı, ilk, orta ve lise kademelerini dörder yıl olarak belirledi. Bu süreçte okulda geçirilen süre ile birlikte seçmeli ders saatleri ve çeşitleri de artırıldı. Öğrencilerin hızla değişen dünyaya ayak uydurmalarını sağlamak ve yaşam becerilerini artırmak isteyen MEB, bu bağlamda seçmeli derslere önemli bir misyon yüklemişti. Seçmeli derslerin öğrencileri hayata hazırlamasını, ilgi ve yeteneklerini ortaya çıkarmada faydalı olmasını, okul programlarının ayrılmaz bir parçası olarak öğrencilerin gelişimlerine destek olmasını, ayrıca bilişsel (bilgi, beceri), duyuşsal (ilgi, tutum) ve sosyal gelişimlerine katkı sağlamasını bekliyordu.

Aradan geçen yedi yıllık uygulamalarda MEB’in arzuladığı sonuçların alındığını ve seçmeli derslerden gerekli verimliliğin sağlanabildiğini söylemek pek mümkün gözükmüyor. Yapılan saha çalışmaları, tanıklıklarımız ve görüşlerine başvurduğumuz öğretmenlerin beyanları, örneğin ortaokullarda derslerin yüzde 17’sini oluşturan ve her sınıf için 6 saat olan seçmeli ders uygulamasının beklenen verimin çok gerisinde olduğunu gösteriyor. Bunun nedenlerini sahadaki uygulamaları örnekleyerek irdelemek gerekiyor.

MEB, belirlediği derslerin, çocukların akademik başarılarının yanı sıra ilgi ve yeteneklerini keşfetmelerini ve geliştirmelerini sağlamasını amaçlıyor. Bu nedenle seçilecek derslerin öğrencinin ilgi, istek ve yetenekleri doğrultusunda ve velisinin rehberliğinde öğrenci tarafından seçilmesini istiyor. Yani seçmeli ders tercihlerinde temel ölçütün öğrencinin ilgi ve yetenekleri olması gerektiğini vurguluyor.  

Seçmeli Derslerin Amaçlarıyla Sonuçları Örtüşüyor mu?


Peki okullarda uygulama nasıl gerçekleşiyor? Amaçlar ve uygulama ile sonuçlar örtüşüyor mu? Yoksa kağıt üzerindeki amaçlar ve arzulanan sonuçlar ile yaşanan gerçeklik taban tabana zıt olarak mı cereyan ediyor?

Okutulan seçmeli dersler büyük oranda okul idaresi tarafından, okulun fiziksel yeterliliği ve okuldaki öğretmen durumu dikkate alınarak belirleniyor. Veli bilgilendirmesi yapılmadığı gibi öğrencilerin rehberlik servisinden yardım almaları da söz konusu olmuyor. Dolayısıyla öğrencilerin ilgi, istek ve yetenekleri dikkate alınmadan dersler seçiliyor. Gereği gibi yapan ve uygulayan okullar olmakla birlikte genel olarak okul idaresi tarafından öğrencilerden alınan tercih dilekçesi göstermelik boyutta kalmakta, her şubeye sabit üç seçmeli ders belirlenerek, ayrıyeten sınıf oluşturma külfetine bile girilmemektedir. Böylece derslerin belirlenmesi aşamasında ne bireysel, toplumsal ve kültürel gereksinimler dikkate alınmakta ne de çocuğun ilgi ve isteği…

Seçmeli dersler öğrenciler tarafından boş ders, gereksiz ders olarak algılanırken öğretmen tarafından da ana dersin takviye edildiği dersler olarak kullanılıyor. Zira çoğu dersin ders kitabı olmadığı gibi konular ve kazanımlar bile belli değildir. Son yıllarda seçmeli derslere yazılı yapma zorunluluğunun getirilmesi ve not kaygısının oluşturulması; yeteneklerini geliştirmek ve ilgilendiği alana dair eğlenceli ders işlemek isteyen öğrenciye dersi ciddiye aldırmaktan çok derslere sıkıcılık, katılık ve ruhsuzluk katmaktan öteye gitmedi. Zaten istemediği dersi dayatıldığı için alan öğrenci, zorunlu seçmeli hale getirilen dersten not kaygısı nedeniyle iyice soğutulmuş oldu. Oysa seçmeli derslerin zorunlu olan derslerden ve sınav stresinden bunalan öğrenci için nefes alma, dinlenme, eğlenme işlevi görmesi, okula karşı olumlu tutumlar geliştirmesine yardımcı olması gerekirdi. Resim, müzik, tiyatro, enstrüman kullanımı, sinema gösterimleri, yaratıcı drama, tamirat, sportif faaliyetler, takım çalışmaları, zeka oyunları gibi eğleneceği, kişiliğini geliştireceği, yaratıcılığını güçlendireceği, keyifli anlar geçireceği derslerden ibaret kılınmalıydı. Ancak öğrenciler adına seçilen derslerde birinci sırayı %84,5 ile Matematik Uygulamaları’nın aldığını görüyoruz.


Üniversitede seçmeli dersler nasıl ki öğrenciler tarafından; devam zorunluluğu olmaması, öğretim görevlisinin notunun bol olması gibi kriterler gözetilerek seçiliyorsa ilk ve orta öğretimde de okul idaresinin inisiyatifiyle, öğrencinin fikrini bile almaya gerek duymadan zorunlu akademik derslerin takviyesi amacıyla veya norm fazlasına düşecek öğretmene ders saati üretmek amacıyla seçiliyor. Yani ilk 12 yıllık süreçte de üniversitede de seçmeli ders olgusu benzer ciddiyetsizlikte ele alınıyor ve öğrencilerin saatleri hoyratça boşa harcanıyor. Çocuğu 6 saat daha fazla okulda tutmaktan başka bir işe yaramıyor. 
Seçmeli dersler son yedi yıldır sistemin vazgeçilmezi olarak görülüyor ve her yıl ders çeşitliliği artırılıyor. Fakat bir şey uygulanırken sonuçlarına bakılarak, amacına matuf olarak yapılıp yapılmadığına bakılarak uygulanması gerekir. Bir uygulamayı sonuçlarından ve maksadın hâsıl olup olmadığından bağımsız olarak vazgeçilmez görmek bizim MEB’e özgü bir tuhaflık olsa gerek.

Bekir Birbiçer – Özgür Eğitim-Sen MYK Üyesi