Geçenlerde Maliye Bakanlığı MEB’e, bütçesini %3 oranında küçültmesini önerdi. Malum kaynak arayışı… Benim önerim ise; ‘’Toplu Sözleşme İkramiyesi” adı altında milletin vergilerinden tahsil edilen sendika aidatlarının kaldırılmasıdır. Bilindiği gibi devlet, herhangi bir sendikaya üye olan memura “Toplu Sözleşme İkramiyesi” adı altında yılda dört kez ödeme yapmaktadır. Sendikacıların pek hoşuna gitmeyecek fakat bunu yazmak durumundayım. Çünkü memurların sendika aidatlarının devlet tarafından ödenmesini adil bulmuyorum.

Mevzu, 2005 toplu görüşmelerinde sendikaların, hükümetten üyelerinin aidatlarını devletin ödemesini talep etmesiyle başladı. İlginçtir bu talep, kabul gördü(!) 2009 yılından sonra yeni bir düzenleme yapıldı. Buna göre devlet, sendika aidatlarını “Toplu Sözleşme İkramiyesi” adı altında ödemeye devam etti.

4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Ve Toplu Sözleşme Kanunu’nun “Toplu sözleşmenin kapsamı” başlıklı Madde 28’de: “Toplu sözleşme ikramiyesi hariç olmak üzere toplu sözleşme hükümlerinin uygulanmasında sendika üyesi olan ve sendika üyesi olmayan kamu görevlileri arasında ayrım yapılamaz” hükmü gereğince “Toplu sözleşme ikramiyesi” sadece sendika üyesi olan kamu görevlilerine ödenen bir paradır ve sendikasız kamu görevlisine ödenmez” denildi.

2016 yılında yapılan toplu sözleşmede alınan karar gereğince de 375 sayılı KHK'daki sabit ifade kaldırılarak yerine gösterge rakamı getirildi. 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 4. Maddesinde; 25/6/2001 tarihli ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu hükümleri uyarınca kamu görevlileri sendikalarına üye olup, aylık veya ücretinden üyelik ödentisi kesilen kamu görevlilerine ocak, nisan, temmuz ve ekim aylarında aylık veya ücretleri ile birlikte kırk beş Türk Lirası toplu sözleşme ikramiyesi ödenir” hükmü yer almaktaydı.

Bu ödeme, memura sendika üyesi olduğu için yapılan bir ödemedir. Kısacası sendika aidatı memurun maaşından değil devletin sendikalı memura yatırdığı sendika ödeneği içinden alınıyor. Yani bu parayı devlet vermiş oluyor. Bakınız bu miktarlar; 2014 yılında 45, 2015 yılında 60, 2016 yılında 66, 2017 yılının Ocak ve Nisan aylarında 71, Temmuz ve Aralık ödemelerinde ise bu rakam 74 TL’dir.(Küsuratları yazmadım)

Durum böyle olunca, 2017 yılında ülkemizde sendika üyesi memur sayısı 1.684.323’e ulaştı. Şimdi yuvarlak bir hesap yapalım. En son 74 TL ödenen sendika aidatı yılda yaklaşık 300 lira yapıyor. Bunu toplam sendika üyesi ile çarptığımızda ortaya 505 Milyon(eski parayla 505 trilyon) gibi devasa bir rakam çıkıyor.

Sendikalar bu rakamı sorgulamak yerine daha da arttırılmasını talep ediyor. Kimse bu değirmenin suyu nereden geliyor diye sormuyor. Oysa bu paralar milletin vergilerinden tahsil edilerek ödenmektedir. Genel Merkez’den şubelere gönderilen paraların ciddi anlamda denetlenip denetlenmediğini de bilmiyoruz.

Sendikaların bu konudaki savunması ise bir hayli ibretlik. Onlar mücadele verdikleri için kendilerini ayrıcalıklı görüyorlar ve dolayısıyla devletin ödediği bu parayı hak ettiklerini düşünüyorlar!

Oysa bu paralar, varlıklarını yılda bir kez hatırladığımız, eğitim meselesinden uzak, ders kitaplarındaki vahameti göremeyecek kadar kör, okullarda küçücük çocukların nöbet tutmasından bile rahatsız olmayan, üyeleri namına ciddi kazanımlar elde edemeyen sendikalara ödeniyor. Düşünün, geliri kamu maliyesi tarafından karşılanan bir sendikal anlayışın hak elde etmede direnme ve pazarlık gücü olur mu?

Daha da vahimi milletin değerleriyle kavgalı, ömrünü başörtüyle ve dindar Anadolu insanının fakir evlatlarıyla çatışmaya harcayan sendikacıların aidatını bile milletin vergilerinden tahsil ediyoruz!

Hükümet, ülkemize ciddi anlamda katkısı olmayan sendikalara ödediği bu devasa rakamları gözden geçirmeli ve bu uygulamayı iptal etmelidir. Kaldı ki bu tür devlet destekli bir sendikal anlayışın kaliteyi düşüreceği ve mücadele azmini körelteceği de bir gerçektir. Devlet kesesinden sendikacılık yapılmaz. Sendikalı olarak mücadele etmek isteyen memurlar 10 ile 20 TL arasında değişen aidat parasını fevkalade cebinden ödeyebilir. Böylelikle her üyesi bilinçli, kaliteli bir sendikacılığın da önü açılmış olur.

Ufuk COŞKUN/MİLAT