Sayın Siirt Valisi:

Şapka Kanunu öldü, kılık-kıyafet yönetmeliği ile mi dirilteceksiniz?

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez geçenlerde din görevlilerine seslenirken 'Gençleri yargılamayın, yargılayıcı bir dil kullanmayın… Küpesine, dövmesine saçına, sakalına kıyafetine kotuna botuna asla müdahil olmayın” şeklinde açıklamalarda bulunmuştu.

 

Gün geçmiyor ki memleketin bir yerinden kıyafet zabıtalığına soyunan bir yetkilinin haberi gündemimize düşmesin. Bu aralar Siirt valisinin mevzuyu öncelikli bir memleket meselesi olarak ele aldığına dair haberler yayılıyor. Tüm kaymakamların konunun hassasiyetine istinaneden dikkatlerini çekmiş ve  valiliğin internet sitesinde verilen bilgiye göre sayın vali sık sık okulları ziyaret ederek denetimlerde bulunmakta ve kılık-kıyafet yönetmeliğine uymayan öğretmenleri de uyarmaktaymış.

 

Ankara’da referandum için halka seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan CHP zihniyetini eleştirmek için Tandoğan örneğini vermekteydi. Memleket meselesini kıyafet zanneden ve fi tarihinde oluşturulan kılık-kıyafet yönetmeliği üzerinden devletin ve çalışanının itibarını koruyacağını zanneden garip bir zihniyet ile karşı karşıyayız. Türkiye’de Osmanlı modernleşmesinden bugüne uzanan ve bir virüs gibi kendini yenileyerek devam ettiren şekilsel bir hastalık var. Görüntüyü kurtarma, şekli bozmama vs. gibi temelde “mış gibi yapma’ denilebilecek bu uygulamaların, hassasiyetlerin varlığı ülkemiz adına başlı başına talihsizliktir.

 

Kılık-kıyafet meselesinin modernleşme hikayemizin temel çatışma alanı olarak toplum hafızasındaki yeri hala canlıdır. Totaliter uygulamaların en kaba hali olan kılık-kıyafet düzenlemeleri 20. yüzyılın büyük bir kısmına damgasını vuran toplum mühendisliği uygulamalarından birisiydi. Bugün itibariyle anlamı, mantığı, işlevi kalmamış bir uygulamayı memleket meselesi şeklinde ele almak, devletin itibarını çalışanlarının şeklinde aramak başlı başına trajiktir. DMK ile çerçevesi çizilen yönetmelikle de ayrıntılandırılan kılık-kıyafet düzenlemesi söz konusu toplum mühendisliği çağından bugüne kalan bir fosil hükmündedir. Bu fosili canlandırma arayışı çalışanları tahkir olduğu gibi emek israfıdır. Devrim Kanunları adı altında korumaya alınan Şapka Kanunu bile meşruiyetini yitirmişken ne idüğü belirsiz bir yönetmeliğin yaşatılmaya çalışılması en hafif ifadeyle üzüntü vericidir.

 

Ülke tarihin utanç sayfalarında yerini alan başörtüsü yasağı başta olmak üzere insan onuruna ve kişiliğine saldırı olan kıyafet dayatmalarına karşı 4 yıl önce sivil kıyafet eylemi başlatan Özgür Eğitim-Sen olarak bu tip uygulamaları ve bu uygulamaları meşru gören zihniyeti şiddetle kınıyoruz. Konu ile ilgili daha önce yaptığımız açıklamalarda da belirttiğimiz gibi 15 Temmuz, Türkiye’de her mesele için artık bir milattır!  15 Temmuz gecesi tankların altına yatan, kurşunlara kafa atan bu millete hiç kimse kıyafet zabıtalığı yapmaya kalkmasın!  Devlet adına hareket ettiğini düşünen hiç kimse, 15 Temmuz gecesi devleti ve ülkeyi işgalden kurtaran bu millete kılık-kıyafet zorbalığı yapmasın!  Kendisine iş arayan bir mülki ve idari amir için bu ülkede yapılacak iş çoktur. Geçtiğimiz yıllarda kıyafetinden ötürü öğretmeni darp ettiren kaymakam, hakaret ettiği öğretmene kalp krizi geçirten vali haberlerini gördük. 15 Temmuz’da görüldüğü üzere kamu kurum ve kuruluşları işgal edilip devletin altı oyulurken kıyafet zabıtalarının ne işlerle meşgul olduğunu daha iyi anladık.

 

Hiçbir makul ve mantıklı gerekçesi kalmamış özellikle de eğitim alanında olması akla ziyan olan kılık-kıyafet yönetmeliğinin ülke gündeminden çıkarılması başlı başına bir seviye işareti olacaktır. Eğitim alanında hiçbir pedagojik anlamı olmayan resmi kıyafet uygulaması yukarıda belirtildiği gibi töre cinayeti hükmündeki bir gelenekten öte değildir.

 

O nedenle Özgür Eğitim-Sen olarak başta MEB olmak üzere İl ve İlçelerdeki tüm mülki ve idari amirleri uyarıyoruz: Devleti canını ortaya atarak daha dün kurtaran bu millet nerede, nasıl giyineceğini bilir. Dolayısıyla milletçe, bize kıyafet zabıtalığı yapacak vali ya da kaymakam haberi çekecek halde değiliz!  Bilinmelidir ki ikide bir kılık-kıyafet genelgesi yayınlayan her mülki ve idari amir, bir zamanlar 'Hırpani giyimlileri Ulus'a, Kızılay'a sokmayın!' diyerek kolluk kuvvetlerine emir veren Ankara Valisi Nevzat Tandoğan'ın varisidir. Kıyafetini beğenmedikleri Âşık Veysel’i dahi Ulus’a sokmayan bu zihniyetle dün nasıl mücadele ettiysek bugün de aynı kararlılıkta mücadele edeceğimizi tekraren hatırlatıyoruz.

 

 

04.04.2017

Abdulbaki DEĞER

ÖZGÜR EĞİTİM-SEN GENEL BAŞKANI