Konuşmanın sonunda salondan bir hanım kalkıyor, “Size bir anı vermek istiyorum” diyor. Sonraki diyalog şöyle:

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk: “Bu güzel anı için çok teşekkür ederim. Siz nerede görev yapıyorsunuz?”

Berna öğretmen: “Efendim ben Diyarbakır’ın Kulp ilçesine 60 kilometre mesafedeki Yuvacık köyünde birleştirilmiş sınıflı ilköğretim okulunda öğretmenim.”

Öğretmen Berna Yılmaz, bu sözleri öylesine büyük bir sevgiyle tane tane söylüyor ki...

Yani o kuş uçmaz dağ köylerinden bir öğretmenin dert değil, çocuklara olan sevgiyi anlatması... Ve şu sözleri: “Köy öğretmeniyim. 12 tane öğrencim var...”

O kadar gururla söylüyor ki...

“12 kalbim var” der gibi...

Bakan Selçuk, Berna Yılmaz öğretmene dönüp aynen şöyle diyor:

“Sevgili öğretmenim siz bir cengâversiniz. Köylerimizde çocuklarımıza siper oluyorsunuz. Önünüzde saygıyla eğiliyorum.”

Ve ardından salondaki öğretmenlerin alkışları.

Arkadaşlar Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un 40 civarında ilde yaptığı “öğretmen toplantıları”nın Diyarbakır bölümünden aktarıyorum bunları.

Bakana öğretmenler “Ziya öğretmen” diyor. Dikkat ettim, o salonlarda her görüşten insan var... Sağcısı, solcusu... Muhafazakarı... Ama tartışma yok... Çünkü hepsinin üzerinde “çocuk sevgisi” var.

 

Bakan Selçuk’un yarattığı bu manzara Türkiye için bir örnek olmalıdır.

Çünkü “Ziya öğretmen” aynen şöyle diyor:

“Bazen bir öğretmen, bir yönetici dokunarak her şeyi değiştirebilir.”

Evet, en büyük ihtiyacımız “insana dokunmak” değil midir?

Birbirimizi anlamak değil midir?

Çocuklarımıza verilecek en önemli eğitim de zaten bu değil midir?

“Ötekini anlamak. İnsana dokunmak... Ve sevgi... Birbirine saygı...”

Dikkat ettim bütün öğretmen toplantılarında Ziya öğretmenin konusu bu başlıklardan oluşuyor.

Bir şey daha dikkatimi çekiyor:

Diyarbakır’ın en büyük salonunda merdivenlere kadar tıklım tıklım dolduran öğretmenlere Bakan Selçuk soruyor:

“Hepiniz buraya kendi isteğinizle mi geldiniz, yoksa sizi zorla mı getirdiler?”

İşte bu soru salonu kahkahalara boğuyor.

Niye?

Çünkü sahici bir soru. İçten bir soru...

Arkasında devlet gücü olan bir bakanın sorusu değil... “Ziya öğretmen” olmanın sıcaklığıyla gelen bir soru...

Ankara’nın Seyranbağları’nda iki göz oda gecekondudan ve dolmuş şoförlüğünden gelip dünyanın sayılı eğitim insanlarından biri olmanın verdiği özgüvenin sıcaklığı.

İşte “Ziya öğretmen”nin hayat hikâyesi de böyle başlamış.

Seyranbağları’nda iki gözlü bir gecekondudan...

Ben böyle hayatları seviyorum arkadaş.

Çünkü içinden şiir geçiyor. İçinden macera geçiyor...

O yüzden de karşısında bir heyecan, bir fedakârlık görünce, “Önünde saygıyla eğilirim” diyebiliyor.

Ben de eğilirim...

Şırnak’ın Silopi’sindeki dağ köyü Özgen’de ayakları soğuktan donmuş çocuklara yardımla ayakkabı bulup, o ayakkabıları da kendisi giydiren Emine öğretmenin de, Berna öğretmenin de ve daha nicelerinin de önünde eğilirim.

Buna ihtiyacımız var...

KAYNAK:HÜRRİYET