12-13 Nisan günleri Çanakkale 18 Mart Üniversitesi ev sahipliğinde Atatürk Kültür Merkezi’nin desteğiyle Çanakkale 18 Mart Üniversitesi ve Türkiye Yazarlar Birliği tarafından ortaklaşa düzenlenen önemli bir sempozyuma davetliydim.

“Türk Düşüncesinde Yerlilik ve Millilik” konulu sempozyuma bu alanda gayret sarf eden, derdi olan, vizyon sahibi akademisyenler seçilerek davet edilmişti. Medyadan Milat adına sadece benim davet edilmem de ayrıca gurur vericiydi.

Sempozyuma ev sahipliği yapan ÇOMÜ Rektörü Sayın Yücel Acer, ülkemizin yerli ve milli duruş sergileyen, vizyon sahibi, kaliteli hocalarından biri. Bizi çok iyi ağırladılar. Öncelikle bu nazik davetlerinden ötürü kendilerine çok teşekkür ederim. Allah gayretlerini arttırsın.

Sempozyuma, Türkiye Yazarlar Birliği Başkanı Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan, Prof.Dr. Kurtuluş Kayalı, Dr. Mehmet Doğan, Prof. Dr. Bedri Gencer, Prof. Dr. Bilal Kemikli, Memiş Okuyucu gibi isimler katıldı. Türk sağı ve İslamcılığın yerlilik ve millilik meselesi, Türk solunun yerlilik ve millilik meselesi, edebiyatta yerellik, yerlilik ve millilik ve tabi ki maarifte yerlilik ve millilik gibi önemli konu başlıkları masaya yatırıldı.

*

Bilindiği gibi “yerlilik ve millilik” bugün tartışılan ve gündeme gelen bir mesele değil. Osmanlı imparatorluğu’nun yeniden canlanması için 100 yıl evvel de tartışılan kavramlardır bunlar. Cumhurbaşkanımızın dilinden düşürmediği, liberal camianın alay konusu ettiği, sol-sosyalist kesimin sert bir biçimde eleştirdiği, FETÖ yayın organlarının ise gündeminden hiç düşürmediği yerlilik ve millik kavramları belki de ilk kez bu denli geniş bir platformda ele alındı.

Hatırlayın Eser Karakaş, “Yeni anayasa tamamen yerli ve milli olana kapalı olmak zorundadır” diyordu. Ali Bulaç'a göre, millilik bizi despotizme yerlilik ise köylülüğe götürecekti.

2017 yılında katıldığım bir programda Talim Terbiye Kurulu Başkanı yeni müfredatı tanıtırken Milli Eğitimin 2016 yılına kadar dünyayı Batı/Avrupa üzerinden okuduğunu artık bundan vazgeçildiğini ifade etmişti. Düşünün başında “milli” olan bir kurum, dünyayı Avrupa üzerinden okuduğunu iddia ediyordu.

Yerlilik ve millilik kavramları tam da bu noktada önem arz etmektedir. Çünkü yerlilik ve millilik, Avrupa merkezci düşünce sistematiğine karşı bir duruştur, harekettir. Ve elbette küresel, kapitalist, sömürgeci sistemin yol açtığı tahribatı, zarar ziyanı telafi etmek ve içeride bir ortak akıl inşa etmek için ortaya atılmıştır.

Çünkü, batı kendini bilginin kaynağı olarak görüyor ve diğer kültürleri görmezden gelerek tek bir düşünce kalıbını dünyaya empoze etmeye çalışıyor. Yerlilik, bu noktada küresel çapta yürütülen bu operasyona karşı bir kalkandır ve içeride de ortak aklın inşa edilme sürecidir.

Harf inkılabıyla birlikte yabancı kelimelerin dilimizi istila etmesi yerliliğin önünde ciddi bir engeldi. Haliyle uydurma kelimelerle yerli bir edebiyat da yapılamadı. Hala yapılamıyor. Düşünün TDK’da 2010 yılına kadar “yerlilik” adlı bir kavram yoktu.

Necip Fazıl’ın “Büyük Doğu Kavramı” yerli bir duruşun kavramsal ve düşünsel açıdan özgün bir örneği olarak karşımızda dursa da Prof. Dr. Kurtuluş Kayalı’nın da ifade ettiği gibi, yerlilik ve millilik üzerinde duranlardan daha çok eleştirenler bu konuda fikir yürüttüler ve çalışma yaptılar.Mesele, sağ cenahta hamasete varan görüşlerle ele alınırken; solda, menfi de olsa mesele daha kavramsal ve entelektüel çerçevede ele alınmıştır.

Eğitim meselesi ise her ne kadar başında “milli” kavramı eklense de maalesef yerli ve milli değildir. 2016 yılına kadar dünyayı Avrupa merkezli okuduğunu ifade eden ve Avrupa merkezli pozitivist düşünce ekseninde tamamen batı kültürüne hizmet eden bir müfredatla işlev gören eğitimin yerli ve milli olduğunu söylemek haksızlık olur.

Oysa Memiş Okuyucu’nun da ifade ettiği gibi; maarifte yerli ve milli olmanın temel hedefi devletler kuran, medeniyetler vücuda getiren milletimizin ruh ve fikir cephesini yeniden ve zamanın ruhuna uygun olarak inşa etmek olmalıdır. Ülkemizi ve insanlarımızı, kendi tarih ve medeniyetinin kaynaklarından beslenerek; önce kendini, sonra da dünyayı tanımak suretiyle değer, kavram ve bilgi üretecek bir misyonun adamları haline getirmektir.

Yerli bir düşüncenin inşası için taklitten uzak, orijinal yerli fikir üretme müesseselerinin yeniden hayat bulması gayesiyle bu tür etkinlikleri sıklaştırmalıyız.

Ufuk COŞKUN / MİLAT