Şube Başkanı Rıfat Kavak’ın açılış konuşmasının ardından söz alan Genel Başkan Yardımcısı Hasan Yalçın Yayla, Eğitim-Bir-Sen’in kuruluş aşamasında ve sonrasında yaşananları anlatarak, çekilen sıkıntılara, verilen mücadeleye, yapılan çalışmalara ve elde edilen kazanımlara değindi.



Geçmişte yaşadıklarını ve bugünlere nasıl geldiklerini unutmadan çalışmalarını sürdürmeleri gerektiğini ifade eden Yayla, “Başarı; sıkıntı çekmeden, zorluklara göğüs germeden, mücadele vermeden, emek harcamadan gelmez. Bugün zirvede bulunmamızın, yetkili sendika ve Türkiye’nin en etkili sivil toplum kuruluşu olmamızın nedeni, zorluklar karşısında pes etmeden, hak ve özgürlük mücadelesinden taviz vermeden, gecemizi gündüzümüze katarak medeniyet değerlerimiz doğrultusunda yürüttüğümüz kararlı çalışmalar; milletin, millî iradenin yanında yer almamız, kamu görevlilerinin, eğitim çalışanlarının dertlerini dert edinmemiz, sorunlarına çözüm bulma arayışımız, çözüme giden yolları göstermemiz, sorunun parçası değil, çözümün paydaşı olmamızdır” dedi.



 

Bugünlere ilkelerimizden, ideallerimizden ve dik duruşumuzdan taviz vermeden geldik

Kemiyetin, keyfiyetle daha anlamlı ve etkili hale geldiğini kaydeden Yayla, sorunların çözümüne giden yolun örgütlenmeden geçtiğine dikkat çekerek, şunları söyledi:

“Bunun farkında olarak, teşkilat eğitimine önem ve ağırlık veriyoruz. Biz ilk günkü ideallerimiz üzerinden sendikacılık yaptığımız için bugün zirvedeyiz. 28 Şubat’ı hep beraber yaşadık. Sayımız azdı, ancak ilkelerimizden, ideallerimizden ve dik duruşumuzdan vazgeçmediğimiz için bugün Eğitim-Bir-Sen olarak 500 bin, Memur-Sen olarak bir milyon üye sayısından bahsediyoruz. Rahmetli Akif İnan, ‘Hocam bu iş bize göre değil, biz neden böyle bir şey yapıyoruz ki’ diye sorulduğunda, ‘Biz iki şey için sendikacılık yapacağız. Birincisi, ne kadar vesayet odağı varsa, hepsini deşifre etmek, onlarla mücadele etmek, kökünü kazımak; ikincisi, ayırım gözetmeksizin kamu görevlilerinin emeğinin karşılığını alması için mücadele vereceğiz’ demişti. Bizler de, öncülerimizin açtığı yoldan gidiyor; bir yandan kamu görevlilerinin daha iyi hayat şartlarına erişmesi, diğer yandan vesayetin sona ermesi için çabalarımızı sürdürüyoruz.”



 

Olçum: On yılda bir iradesine ipotek konulan ülke olma ayıbından kurtulmalıyız

Genel Başkan Yardımcısı Atilla Olçum, çeyrek asırlık bir mücadele olan Eğitim-Bir-Sen’in Türkiye’nin, milletin çimentosu, ümmetin geleceği olduğunu belirterek, “Eğitim-Bir-Sen, ideali, birikimi ve donanımı olan, gücünü ve birikimini de 450 bin üyesinden alan, Türkiye’nin gerçek manada en güçlü sivil toplum kuruluşudur. İnsanı merkeze alan, ‘önce insan’ anlayışıyla sendikacılık yapıyoruz. Bizler, Necip Fazıl’ın ‘Çile’sini kuşanmış, Nuri Pakdil’in ‘Klas Duruş’unu sendikacılığa uyarlamış, Sezai Karakoç’un ‘Diriliş Muştusu’nu gençliğe miras bırakma kaygısıyla yoğrulmuş olan Mehmet Akif İnan ırmağının çağıltılarıyız, bu ülkenin öncü kuşaklarıyız. Ufkumuz, yeniden büyük Türkiye ve adil bir dünyadır” şeklinde konuştu.

Milletin, ümmetin yanında yer alan, yasakların kaldırılması için mücadele veren, özgürlük alanlarının genişletilmesi için emek harcayan, bedel ödeyen bir teşkilat olduklarını dile getiren Olçum, yetkiyi aldıkları 2011 yılından bu yana hayal dahi edilemeyen onlarca kazanıma imza attıklarını, kayda değer çalışmalar gerçekleştirdiklerini ifade etti.



 

10 yılda bir iradesine ipotek konulan, balans ayarı çekilen bir ülke olma ayıbıyla daha fazla yaşamak istemediklerini vurgulayan Olçum, “1960 cuntasının sınırlarını kalın kırmızı çizgilerle tayin ettiği bugünkü yönetim sistemimiz, yaklaşık olarak on yılda bir yapılan modern ve postmodern darbelerle tamamen tıkanmış ve kördüğüm halini almıştır. Halka rağmen ve halka karşı bir düzenin kurulamayacağını anlayamayanlar inatla 1971, 1980 ve 1997’de devleti yönetmeye devam ettiler ve anayasayı istedikleri gibi değiştirdiler. En son 15 Temmuz 2016’da bir kez daha millete darbe yapma gafletinde bulundular ama bu sefer sert kayaya çarpıp parçalandılar. Adeta ordunun belli periyotlarla müdahalesine açık olacak şekilde dizayn edilen, her daim despotluk ve vesayet üreten bu kısır döngünün sona erdirilmesinin vakti gelmiştir. 1960’tan 70, 80, 97, 2007, Sarıkız, Ayışığı, Balyoz, Ergenekon, 17-25 Aralık ve 15 Temmuz’a kadarki süreçte, küresel baronların içerideki işbirlikçileriyle bu ülkenin her 10 yılda bir vesayet aparatlarıyla iradesi üzerindeki oyunlarını görerek, sorumluluk aldık. Bu nedenle, gezdiğimiz illerde neden ‘evet’ dediğimizi anlatıyoruz” ifadelerini kullandı.



 

Kavak: 15 Mayıs’a kadar çalışmalarımızı aralıksız sürdüreceğiz

Eğitim-Bir-Sen İstanbul 2 No’lu Şube Başkanı Rıfat Kavak ise, sendikal faaliyetler hakkında bilgi verdi. Yoğun bir çalışma sürecine girdiklerini ifade eden Kavak, “Belirlediğimiz hedefe ulaşmak için 15 Mayıs’a kadar durmadan çalışacağız” diye konuştu.