“Gösterilene değil, gördüğünüz Türkiye’ye itibar edin. Algıya teslim olmayın, gerçekleri görün. Biz dünyanın neresinde olursak olalım; aynı dili, emeğin dilini konuşuyoruz. Emeğin hakkını vermeyen kapitalist bir patronun dini ve dili önemli değil. Biz ortak mücadele alanına odaklanmalıyız” dedi.

 

Memur-Sen Konfederasyonu ve Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü (TODAİE) öncülüğünde gerçekleştirilen, “Uluslararası Sendikacılık ve Sosyal Politika Sertifika Programı”nın ikincisi, düzenlenen sertifika töreniyle sona erdi. 3 hafta süren eğitim sonucu sertifika almaya hak kazanan katılımcılara sertifikalarını, Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın ve TODAİE Genel Müdürü Prof. Dr. Onur Ender Aslan verdi. Yalçın burada yaptığı konuşmada; küresel düzen, emeğin değeri ve Türkiye hakkında yapılan karalama kampanyalarına değindi. Emek Dünyasının Daha Fazla Harekete İhtiyacı Var

Dünya için, “şuan adaletli olduğunu söyleyemeyiz” ifadelerini kullanan Yalçın, “Şuan dünyada 3 ailenin serveti 43 ülkenin toplam gelirinden daha fazla. 7 milyara yaklaşan bir dünya nüfusu var ve bu nüfusun nerdeyse yarısı günlük 1 dolarla yetinmek zorunda kalıyor. Kapitalist yaklaşımlar son derece acımasız ve emek her zaman irtifa kaybediyor” diye konuştu.

Sermayenin örgütlenmesinin, emeğin örgütlenmesinden daha fazla ilerleme kaydettiğini aktaran Yalçın, uluslararası örgütlenmelerin rutin bir düzlemde faaliyetlerini gerçekleştirdiğini belirtti. Emek dünyasının daha fazla harekete ihtiyacının olduğunu belirten Yalçın, “Uluslararası emek örgütlerinin tarafsız ve bağımsız olmaları çok önemli” değerlendirmesinde bulundu. Çağın değiştiğini ve yeni çalışma alanlarının ortaya çıktığını belirten Yalçın,  “Bununla birlikte yeni çalışma alanları, tartışma alanları başlıyor. Bunlar emek dünyası için derinlikli bir şekilde tartışılması gereken alanlar. Bunları bir yandan tartışırken, diğer yandan adalet sistemi oturmayan, gelir eşitliğinin sağlanamadığı ülkeler var, bu tip toplantılar işte bu yüzden fikir paylaşımı ve gereken danışma sisteminin oluşturulması bakımından önemli” ifadelerini kullandı. Londra Ne Kadar Güvenliyse İstanbul da O Kadar Güvenli

İstanbul’da gerçekleştiren ILO 10.Avrupa Bölge Toplantısı hakkında konuşan Yalçın, bazı örgütlerin toplantıya katılmadıklarını belirterek, “Bu toplantıya katılımın önemli olduğunu söylediğimiz halde, siyasi bir karar alarak toplantıya katılmadılar. Amaç nedir bilemiyoruz ama Türkiye’nin güvenliksiz bir ülke olarak lanse edilmesinin bir sonucu olarak görüyoruz. Ancak düşüncemiz o ki, İstanbul ne kadar güvenliyse Londra o kadar güvenli, Cenevre ne kadar güvenliyse Ankara o kadar güvenli, Washington ne kadar güvenliyse Diyarbakır o kadar güvenli” şeklinde konuştu. “Bazı ülkelerin bir başka ülkeler üzerine planlamaları olabilir ama sendikalar ve emek örgütleri buna alet olmamalı” diyen Yalçın, “Geride bıraktığımız 2 hafta içerisinde Amerika dâhil birçok ülkede terörist saldırılar oldu. Bu bize, terörün her bölgede her an gerçekleşebileceğini gösteriyor, terörün yerel bir sorun değil, küresel bir sorun olduğunu anlamamızı sağlıyor. Terörün dini, dili yoktur, her türlü terör saldırısını kınıyoruz” diye konuştu. İnsanı Merkeze Alarak Çalışmalarımızı Sürdürüyoruz

Yalçın sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Türkiye olarak diğer ülkelere nazaran işimiz daha zor. Çünkü yanı başımızda savaş cereyan ediyor. Buna rağmen ülke olarak, STK’lar olarak, insanı merkeze alan eylemlerimizi gerçekleştirmeye devam ediyoruz. Gerçekleştirilen programlar kapsamında gittiğim yerlerde bazı TV kanallarında Türkiye’ye ilişkin haberler gördüm. Sizlere şunu söylemek istiyorum; Gösterilene değil, gördüğünüz Türkiye’ye itibar edin. Algıya teslim olmayın, gerçekleri görün. Biz dünyanın neresinde olursak olalım aynı dili, emeğin dilini konuşuyoruz. Emeğin hakkını vermeyen kapitalist bir patronun dini ve dili önemli değil. Biz ortak mücadele alanına odaklanmalıyız. Ten renklerimiz farklı ama alın terimizin rengi aynı, göz renklerimiz farklı ama gözyaşımızın rengi aynı. Bir adam mazlumsa onun dili, dini, ırkı sorulmaz. Dünyada yoğun bir gözyaşı sorunu var çünkü savaş teknolojileri gelişiyor, kapitalizm güçleniyor. Bunu dindirecek olan bizim alın teri mücadelemizdir. Eğer bu mücadeleyi kol kola verirsek karşımızda kimse duramaz.” Genç sendikacıların sendikal hayata bakışının önemli olduğunu kaydeden Yalçın, “Uluslararası Genç Sendikacılar Sempozyumu’ yapmayı planlıyoruz. Burada esas kaynak sizlersiniz, sizlerin belli başlı konularda sunumlarla katkılarda bulunmanızı isteyeceğiz. Genç sendikacılar dünyayı nasıl görüyor? İleride nasıl görmek istiyor? Bunları konuşacağız. Artık yeni çözüm önerileri gerekiyor, işte o toplantıda bunları tartışacağız” ifadelerini kullandı. Aslan: Bu Programlar Sivil Toplum Alanında Milattır

Türkiye’de sendikal anlayışın değiştiğine dikkat çeken TODAİE Genel Müdürü Prof. Dr. Onur Ender Aslan, ücret merkezli sendikacılığın yerini, vizyoner sendikacılık anlayışının almaya başladığını belirtti. Dünyanın farklı yerlerinden bu programa katılımın olduğunu ve bunun çok memnun edici olduğunu sözlerine ekleyen Aslan, “Bu kadar farklı coğrafyalardan gelen katılımcıların arasındaki dostluk bağı beni çok etkiledi. Koridorda dolaşırken, kahvaltı yaparken bu kardeşlik ortamının farkına varabiliyorsunuz. Bunun bir sonrası da inşallah yapılacak. Bu bütün dünya için müthiş bir proje, artık bu tüm STK alanı için milattır” değerlendirmesinde bulundu.