Dün konuştuğum vakıf üniversiteleri mütevelli heyet başkanları oldukça tedirgin. 

Nedenine gelince mütevelli heyet üyeleri ve yakınları çok sıkı mali denetime tabii tutulabilecek. Yeni yasayla malı satın alan da, satan da “Neden aldın, kaça aldın?” gibi sorularla karşılaşacak. Maliye Bakanlığı dışında, YÖK de mal-hizmet alışverişini sorgulayabilecek. Mütevelli heyeti üyesi, üniversitede yöneticinin yakınlarıyla iş yaptığında YÖK onlara da gidip aynı soruyu sorabilecek. Bilgi, belge isteyebilecek. 

Yani kısaca üniversiteye hizmet veren firma ve üniversite yönetimiyle, idarecileriyle bağ varsa hesapları sorgulanacak. Mütevelli heyet üyesinin neredeyse bütün sülalesine “Nereden buldun?” sorusu sorulabilecek. Bu durumda çok prestijli olan mütevelli heyet üyeliğini artık pek kimsenin isteyeceğini sanmıyorum. 

Vakıf üniversiteleri arasında; kaynakları istediği gibi kullanan, yakınlarına şirket kurdurup mal alım-satımı yapanların olduğu hep konuşulur. 

Denetim gerekli, tasarruf ve hakkaniyeti sağlar, usulsüzlükleri önler. Öğrenciden alınan paraların nerelere kullanıldığı ve nasıl harcandığı sorgulanmalı. 

Ama yasal güvenceyle üniversite kuran girişimcilere yönelik bu kanun çıkarken, kamu kaynaklarını kullanan ve birçok soruşturma geçiren devlet üniversitelerindeki rektör ve dekanlara nasıl bir denetim olacak? Yasa, denetleyiciye haksız güç kullanma yetkisi vermez mi? Hızlı yatırım yapmak, büyümek isteyenlerin ‘onay’ sürecinde sıkıntıları olmaz mı? 


‘GELİŞME VE YENİLİĞE ENGEL OLUR’
Vakıf üniversitelerini rahatsız eden bu kararın nedeni açıklanmadı. YÖK’ün haklı gerekçeleri olabilir ancak kamuoyuyla da paylaşılmalı. 
Dün görüştüğüm MEF Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Muhammed Şahin, şunları söylüyor:

“Bizim üniversitede sorun olmaz. YÖK’ün tüm üniversiteleri denetlemesi, kamu hizmetlerinin devamı ve sağlığı açısından önemli. Ancak bu yetkinin sınırsız kullanılması suistimale yol açar. Özellikle kanun tasarısında bir hukuka aykırılık iddiası veya idari soruşturma olmadan, YÖK’ün ilgili diye kurumla alakası olmayan kişi veya kuruluşların özel bilgilerini alması hukukun temel prensiplerine aykırı. Bu bilgilerin kötüye veya bir baskı aracı olarak kullanılması riski, elde edilmek istenen menfaatten çok daha yüksektir. Sıkı bir mali denetimin daha çok, kamu kaynaklarını kullanan devlet üniversitelerinde olması beklenir. Uzun yıllardır tartışılan ve herkesin beklediği özel üniversite yasası neden halen çıkarılmıyor? Cezalandırıcı önlemler; vakıf üniversitelerinde gelişme ve yeniliği engelleyebilir. Devlet dışında yükseköğretim hizmeti verecek kuruluşlar, ayrı bir kanunla, uygulama dikkate alınarak yapılandırılmalı. Bu, günlük ihtiyaçlarla değil, geleceği öngörerek ve istikrar gözetilerek düzenlenmeli. YÖK kararı ile geçtiğimiz Şubat 2018’de yürürlüğe giren vakıf yükseköğretim kurumları ‘İhale İşlemleri Uygulama Usul ve Esasları’ ile evrak işlerinin yoğun olduğu, devlet bürokrasisiyle eşdeğer, güvene dayanmayan ve işlerin hızlı yapılmasına engel bir düzenleme getirildi.”


DÜZENLEME NE DİYOR?
YÖK, gözetim ve denetim görevi kapsamında, vakıf yükseköğretim kurumlarının ilişkili kişilerle yaptığı mal veya hizmet alım-satımlarına, parasal hareketlerle ilgili bu kişilerden bilgi ve belge isteyebilecek, inceleme talep edebilecek. ‘İlişkili kişi’ kurucu vakıf, mütevelli heyet üyeleri ve yöneticilerinin ilgili bulunduğu gerçek kişi veya kurum ile idaresi, denetimi veya sermayesi bakımından doğrudan, dolaylı bağlı olduğu ya da nüfuzu altında bulundurduğu gerçek kişi veya kurumları ifade edecek. Mütevelli heyet üyesi ve yönetici eşleri, mütevelli heyet üyesi ve yöneticinin veya eşlerinin üstsoy ve altsoyu ile üçüncü derece dâhil yansoy ve kayın hısımları da ilişkili kişi sayılacak. YÖK, bu üniversitelerin yurtdışı mali ve finansal ilişkilerinin denetimini, ilgili kamu kurumlarından isteyebilecek. Vakıf üniversitelerinin satım, kiralama, mal-hizmet alımı, yapım işinde uyacakları usul ve esaslar, YÖK’ün çıkaracağı yönetmelikle belirlenecek.

Nuran Çakmakçı / Hürriyet