Yalçın, ' Biz, artık güvenli yol alan; istikrarla demokraside, ekonomide, diplomaside zirveye adım atan bir Türkiye hayal ediyoruz. Bu yüzden ‘Evet’ diyoruz' dedi.

 

İşte 'Yeni Akit Gazetesi'nde yer alan o söyleşi: 

Türkiye’nin 81 il 100 ilçede “Memur-Sen’e Davet Tercih Evet” programları gerçekleştiren Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, yeni anayasa paketi ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle ilgili Yeni Akit’e açıklamalarda bulundu.

*Bir emek örgütü olarak, yeni anayasa teklifine hangi gerekçelerle ‘Evet’ diyorsunuz?

Güven ve istikrar barındıran siyasal sistem; güçlü ekonomi, üreten ekonomi, büyüyen ekonomi demektir. Yatırımların arttığı, kazancın çoğaldığı, refahın arttığı bir ekonomik sistemin inşası demektir. Sendikalar, sosyal politika partneridir. Kazanda, tencerede bir şey yoksa tabağı uzatmanın; benim payımı ver demenin bir anlamı yok. Türkiye, güven ve istikrar bunalımı yaşadığı dönemlerde nimeti değil külfeti yaşadı. Güven yokluğu, terörü; istikrar yokluğu ihaneti azdırdı. Terörle mücadeleye harcanan milyar dolarlar, terörle mücadele nedeniyle yapılamayan yatırımlar, gelmeyen dış yatırımcılar nedeniyle yoksun kaldıklarımız, 15 Temmuz ihaneti nedeniyle ekonomide yaşanan gelgitler; cebimizde olanın azalmasına, kazanma imkânımız bulunanların kaybolmasına neden oldu. İşte bu yüzden biz, külfeti değil nimeti paylaşmak istiyoruz artık. Biz, artık güvenli yol alan; istikrarla demokraside, ekonomide, diplomaside zirveye adım atan bir Türkiye hayal ediyoruz. Bu yüzden ‘Evet’ diyoruz.

 ‘Evet’ Vesayetin Defin, Millet İradesinin İnşa Ruhsatıdır

*Ekonomik gerekçelerin yanında vesayetin bitirilmesi konusunu da önemsiyorsunuz sanırım…

Tabi. Çünkü, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde yürütmeyi seçen de, görevden alan da milletin kendisi, milletin sandıkta yaptığı tercih. Milletin kararına güven duymama garabetini barındıran güven oylaması, milletin kararını hükümsüz kılan gensoru kumpası yok bu sistemde. Millete; sen seçeceksin, sen göndereceksin diyor bu sistem. Cumhurbaşkanı onayından geçen Bakanlar Kurulu, Meclis onayından geçen Hükümet programı mekanizmalarının birer vesayet tezgâhı olduğunu geç anlamının bedelini ağır ödedik. Bu düzenlemeyle, vesayet sisteminin komuta merkezine, kozmik birimlerine açık bir taarruz yapılıyor. “Evet”i, vesayet sisteminin defin, millet iradesinin inşa ruhsatı olarak görüyoruz.

*Peki bu noktada mevcut sistemi nasıl görüyorsunuz?

 Mevcut hükümet sistemimiz; Meclis içi ayak oyunlarıyla, Meclis dışı kirli kurgularla, tehditlerle Hükümetin görevi bırakmasına, istikrarın tesadüflere, izinlere, icazetlere bağlı olmasına neden oluyor. Böylesi bir sistem, Türkiye’nin tarihi büyüklüğüyle de gelecekle ilgili büyük hedefleriyle de örtüşmüyor. Mevcut sistem; millete ve kararına itibar etmeyen, güven ve istikrar noktasında teminat içermeyen bir sistem. Biz, bu yüzden “güven” ve “istikrar” diyoruz. Bu yüzden, kamu görevlilerini Memur-Sen’e davet etmenin yanında hem kamu görevlilerine hem de milletimize yönelik “Tercih Evet” çağrısı yapıyoruz.

Yakamızı Bırakmıyorlar

Memur-Sen olarak 81 il 100 ilçede programlar gerçekleştiriyorsunuz. Konuyu biraz açar mısınız?

 Gezi, 17/25 Aralık, 6/8 Ekim kalkışmalarının tamamında istikrarın bozulması, güvenin sarsılması hedef alındı. Bütün bunlardan sonuç alınamayınca ihanetin zirvesi FETÖ’nün 15 Temmuz terörist darbe girişimi gerçekleştirildi. O akşam da Memur-Sen bütün unsurlarıyla, başkanları ve üyeleriyle meydanlarda ihanete had bildirmenin, darbe, cunta ve işgale geçit vermemenin sivil alandaki öncülerinden biri olarak meydanlardaydı. 15 Temmuz, sadece cemaat görünümlü bir ihanet şebekesinin kendini kurtarma operasyonu olarak görülemez. Böyle bir tarafı var evet, fakat asıl amacı Türkiye’nin istikrar ve güven yolculuğunu bozmaktı ve bu küresel bir operasyondu.

Avrupa Çöküşte

Batı’nın düşmanca tutum göstermesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Evet, halk oylamasından Batı rahatsız... Bildiklerini okuyan, kendi kurallarını dayatan, ekonomik ve siyasi müktesebatını ulaşılmaz sanan Avrupa çöküş eşiğine geldi; 16 Nisan’da Türkiye’nin ‘Evet’le kendi kritik eşiğini almasıyla muhtemelden mümküne belki de kesine doğru evrilecek. O zaman Avrupa sadece çözülmekle sınırlı kalmayan devrilmekle sonuçlanan bir yıkılışı yaşama riskini taşıyacak. AB ve özellikle de Almanya ve Hollanda Türkiye’ye yönelik tavırlarıyla, referanduma ilişkin ‘Evet’i engelleyen, ‘Hayır’a destek veren tarzlarıyla, yıkılış sürecini avazlarının çıktığı kadar nara atarak ilan ettiklerini fark etmiyorlar. Yeni sistemle, bizim kazanacaklarımız, onların kaybedecekleri olacak.

Batı’yı Çok Rahatsız Edeceğiz

Batı bunu sorun etmiyor mu?

AB ülkelerinin hantallaşması, kamplaşması hatta İngiltere’yle birlikte hızlanan kopmalar yaşaması AB’nin, AB ekonomik açıdan ve finans noktasında sarsılmasına, telaşa kapılmasına aracılık etti. AB, bu anlamda sadece ‘Evet’ çıkmasını engellemek için değil kendisinin mali açıdan çöküşünü, siyasi açıdan çözülmesini engellemek için de ‘Hayır’ kampanyalarının büyük ve gönüllü ortağı olmaktan çekinmiyor. Yeni ve güçlü bir rakip olarak Türkiye’nin vücut bulma imkanının, Avrupa ülkelerini rahatsız etmesi çok doğal.

Onlar için siz ne görüyorsunuz?

16 Nisan’dan sonra Türkiye, büyümenin sancılarını, Avrupa ise çökmenin acılarını yaşayacak gibi gözüküyor. Yani, bırakalım da o kadar feveran etsinler. Avrupa’nın demokrasi yorganının altında gizlemeye çalıştığı faşist yatağı, yaşadığı telaşın etkisiyle bütün garabetiyle bu yüzden ortaya çıktı. AB müktesebatının AB’nin faşist yönelimli müesses nizamına dönüştüğü günleri görebiliriz…

 Yeni Akit / Mehmet Özmen
YENI_AKIT_20170404_17