MEB, eğitimin reforme edilmesi ile ilgili temel hususları açıkladı.

Türkiye’nin eğitim davası, aslında kalkınma ve medeniyet davasıdır. Üç asırdırsüren bir davadır.

Eğitim, insan ve toplum ilişkisi üzerine inşa edilen beşikten mezara bir süreçtir.

‘Güneşi ceplerinin astarında kaybetmiş’ bir milletin arayışıdır. Bu arayışİsrailoğullarının çöl hayatına benzer.

“Nasıl bir insan, nasıl bir toplum?” sorusuna cevap verilmesi gerekir.

2019 Prof. Dr. Fuat Sezgin İslam- Bilim Tarihi Yılı ilan edildi.

İslam Medeniyeti üzerine yaptığı çalışmalarla bilim tarihi alanında yeni ufuklar açan Fuat Sezin: “ Batı Medeniyeti, İslam Medeniyeti’nin çocuğudur.” Derken ceplerimizin arasında kaybettiğimiz güneşi işaret ediyor.

“ İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” anlayışının terk edilip insanı üretim aracına dönüştüren, bireye vasilik taslayan yönetim, insanı köleleştirmekte, onu yaradılış gayesinin dışına itmektedir. Emperyalizm bunun bir sonucudur.

Eğitim, bir medeniyet tasavvuru olmalıdır.

“ Biz adam olmayız, bizi birileri adam etmelidir”i  ‘eğitim’le zihinlere zerk ettiler.

Yıllardır, geri kalmışlık dine, millî ve manevi değerlere bağlandı. Bu, ders kitaplarında beyin yıkama yöntemleriyle işlendi. Mesela, Kimya kitabında:  Osmanlı’nın akılcı olmadığı ifade ediliyordu.

Osmanlı’da herkesin köle olduğundan bahsedenler hangi eğitim sisteminden geliyorlar? 

Tarihi Kadim’i başucu eseri kabul edenlerin “ Zulüm 1453’te başladı.” ifadesiyle zuhur etmesi hiç de şaşırtıcı değildir.

Ebeveynlerin evlatları üzerindeki velayetini gasp ederek dinî ve kültürel tüm haklarını devletleştirenler, nesilleri izm’lerin kölesi yaptılar. Kılık-kıyafetleribelirlediler, tek tipleştirdiler. Bunun adına da medenileştirme dediler. 

Halbuki din, hayat, akıl, mal ve nesil; dokunulmazdır, mutlak korunmasıgereken hususlardır. Bu ilkeler, topluma, çağa, dine, bölgeye, ırka, mezhebe göre değişmez; evrenseldir.

‘Kul hakkı’ sadece insanın hakkı değildir: Yaratılmış olan her şey kuldur;hayvan, tabiat, hava, su vs. Hayvana hakkını vermeyen, suyu, havayı kirleten, dengeyi bozan, bir şeyi olduğundan farklı hale sokan, bir şeyin genetiğini değiştiren de kul hakkı yemiş olur; yeryüzünün bozguncusudur.

“Din, hayat, akıl, mal ve nesil” güvende ise insanlık güvendedir, huzur içindedir. Savaşın bile hukukunun olduğunu inkâr edenler, terörü meşrulaştırma çabasındalar; her şeyi paraya, kâr- zarar ilişkisine bağlamaktadırlar.

 Bu beş ilke eğitimde değişimin temeli olmalıdır.

Toplumuyla barışık, özgüveni yüksek bireyler, yeniden medeniyeti tesis edecektir.

Devletlerin terörize olduğu, hayatları yok ettiği, işgal ve kitle imha silahlarıylacanlıbombalarla kıtallerin yaşandığı şu çağın insanlık tarihinin en karanlık çağı olduğunu söylemek hiç de abartılı olmayacaktır.

Toplumun refah düzeyini yükselmek, mutluluğunu artırmak, hak ve adalet anlayışını hakim kılmakla mümkün. Farklılıkların birlikte yaşadığını bir halk hikâyesi olan Kerem ile Aslı’da da görmekteyiz. Bu tür eserler medeniyetimizin aynasıdırlar.

Bugün muhacirler/ mülteciler üzerinden nefret diliyle toplumu zehirleyenlerin beslendiği kaynak sorgulanmalıdır.

“Mazluma adı sorulmaz” diyen, Ensar olabilmeyi nimet bilen bir toplumda, mülteci düşmanları nasıl taraftar toplayabiliyorlar?

Özünü bilmeyen önünü göremez.

Ders sayılarının azaltılması önemli…

Yeni eğitim sistemine öneriler:

1-Prof.Dr. Fuat Sezgin’in Bilim Tarihi ile ilgili yaptığı çalışmalar, derslere derç edilmelidir: Matematikle olan matematiğe, fizikle olan fiziğe, kimya ile olanı kimyaya, sosyal bilimlerle olan sosyal bilimlere…

2-Sosyal bilimlerde, Kutadgu Bilig, Dede Korkut Hikayeleri, Yunus Emre Divanı, Safahat, ders olmalıdır. Bir öğrenci ortaöğretimden bunlar bilerek mezun olmalı,

3-Sosyoloji ve Sosyal Antropoloji dersleri konulmalı,

4-Meslek liselerinde eğitim-öğretim süreleri çeşitlendirilmeli,

5-12 yıllık mecburi eğitim 4+4 kademeli olmak kaydıyla 8 yıl olmalıdır.

Bayramla bayraklaşmak dileğiyle…

Yazıyı Kaynağından Okumak İçin TIKLAYIN

Behçet CANÖZ / MİLAT