Milli Eğitimde köklü, etkili ve yenilikçi bir döneme girildiğini görüyoruz. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk,  göreve geldiği ilk günden beri verdiği demeçlerle yüreklere su serpiyor. Hemen her kesimden takdir gören bu açıklamaların icraata geçirilmesini bekliyoruz. Zira yetenekleri olup da çeşitli güç odaklarıyla ilişkileri olmayan nice yönetici adayı boşta ve sitemkâr bir halde kenarda duruyor.  
Ankara’daki “Eğitimde Yönetim Süreci Çalıştayı”nda konuşan Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk,  “Biz ilişkileriyle değil, yeteneğiyle, becerisiyle bir yere gelmiş insanlar öne çıksın istiyoruz. Eğer bunu yapamazsak Milli Eğitim Bakanlığına dünyanın en iyi yöneticilerini getirin oradan bir şey çıkmaz. Üretim yeri mutfak, sizin bulunduğunuz yerlerdir” dedi. 
Bu açıklamalar doğrultusunda atılacak adımları bekliyoruz. MEB, yönetici atama konusunda çok problem yaşayan bir bakanlık. Çoğu yönetmelik mahkemeden döndü. Çoğu uygulama mahkemelik olmuştu. Hemen her dönem ayrı bir yönetici atama mevzuatı geçerli. Sürekli değişen, duruma göre güncellenen ve bazılarına yarayan, bazılarını da mağdur eden bir anlayış hüküm sürmektedir. MEB, öncelikle ve bir an önce yönetici atama mevzuatını Bakan Ziya Selçuk’un belirttiği ölçütler ışığında revize etmelidir. Sayın Bakan’ın “yetenek” konusundaki hassasiyetini takdirle karşıladı her camia. Şimdi uygulama zamanı.
Yeteneklerin öne çıktığı yönetim anlayışının tesisi için en başta “mülakat” sisteminin acilen kaldırılması gerekir. Sayın Bakan da biliyor ki yetenekleri olan değil, adamı olan yönetici oluyor. İşte mülakat sisteminde o adamlar devreye giriyor. Bu adamlar ne yazık ki referans oldukları yöneticileri ellerinde tutuyor, minnet duygularıyla hareket edildiği için de atanan yönetici, kendisini yönetici yapan iradenin emrinden çıkmıyor. Bu zihniyet tam da FETÖ zihniyetidir. Devletin memuru, amiri olan bir kişi kimin emrinde olacak? Bu zihniyet devrimini gerçekleştiremediğimiz içindir başımıza gelenler. Yazık, memleket kaybediyor. 
Burada yeri gelmişken bir dostun bizzat yaşadığı bir yönetici atama hikâyesini aktarmak istiyorum. Bir proje okuluna müdür aranıyor. Tüm güç odakları kulis içinde. Müdür olacak şahsın özellikleri konuşuluyor. Alanına hâkim, üretken, yüksek lisanslı, okuyan-yazan yani kariyer sahibi birisi aranıyor. Özellikler çoğaldıkça müdür olacak kişi bulmak da zorlaşıyor güya. Bu özellikleri fazlasıyla taşıyan hatta daha ileri derece eğitimi, birikimi, eserleri olan, bir lisans değil iki lisansı olan ve doktoraya başlamış birisini öneriyorlar. Bu şahsın, dediklerine göre hemen müdür olması lazım ama tam bu sırada ilişkiler ağı çalışıyor ve filanca STK’nın adamı müdür oluyor. Ahvalimiz budur!
MEB, bu memleketin göz bebeğidir. Kirli ilişkilere kurban edilmemelidir. Sayın Ziya Selçuk, söylevleriyle her kesimi rahatlatıyor. Umarız uygulamada da dediklerini başarır. Sayın Selçuk’un başarılı olması için herkesin, her kesimin destek olması farzdır. Hepimiz şahsî isteklerimizi bir tarafa bırakıp çocuklarımız, ülkemiz ve geleceğimiz için adımlar atmalıyız. Bu ülke falan sendikanın, filan partinin, falan STK’nın değildir! Önce liyakat diyoruz, sadakat değil!
Şimdi şöyle seslenmek gerek: Sayın Bakan’ım, yeteneğim var ama adamım yok! Bize sahip çıkın lütfen! Sahipsizlerdir aslında bu ülkenin gerçek sahipleri ve fedakâr insanları. Vesselam!
 Ali BAL / MİLAT