İlk olarak, bu yıl uygulanacak olan yeni yükseköğretime giriş sınavının yeni adı Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) olarak değiştirilmiştir.

YKS’nin Haziran ayının ilk cumartesi günü iki oturumda gerçekleştirilmesi; sabah birinci oturumun, öğleden sonra ikinci oturumun, dil sınavının ise aynı haftanın pazar günü yapılması planlanmaktadır.

Birinci oturum olan Temel Yeterlilik Testi’nde temel Türkçe ve matematik bilgisinin ölçülmesi amaçlanmıştır. İlk aşama sınavının puan hesaplaması şu şekilde yapılacaktır:

Temel Yeterlilik Puanı (TYT-Puanı): [Türkçe Testi (%50)] +[Temel Matematik Testi (%50)]

İlk aşama sınavı, önlisans programlarına yerleşme ve ikinci sınavın puanının hesaplanması için ön şart olarak konulmuştur. 150 puanın altında alanların ikinci aşama sınav puanı hesaplanmayacak, 150 puan ve üzeri alanlar önlisans programlarına yerleşmek için bu puanı kullanacaktır. İlk aşama sınavında 180 ve üzeri puana sahip olanlar lisans programı tercih edebileceklerdir. Buna ilaveten, ilk aşama sınavında 200 ve üzeri puan alanlar, bu puanı bir sonraki yıl da kullanabilecekler.

İkinci oturumda ise Türk Dili ve Edebiyatı-Coğrafya 1, Sosyal Bilimler, Matematik ve Fen Bilimleri olmak üzere, dört test yer alacak ve her bir testte toplam 40 soru sorulacaktır. Sözel alandan bir programa yerleşmek isteyenlerin Türk Dili ve Edebiyatı-Coğrafya-1 ve Sosyal Bilimler testlerini, sayısal alandan bir programa yerleşmek isteyenlerin Matematik, Fen Bilimleri testlerini, eşit ağırlık alanından bir programa yerleşmek isteyenlerin ise Türk Dili ve Edebiyatı-Coğrafya-1 ve Matematik testlerini cevaplaması gerekmektedir. Puan hesaplaması sürecinde her bir testin ikinci aşamanın puanlamasına katkısı yüzde 50 oranındadır.

Toplam yerleşme puanı hesaplamasında ilk aşama sınavının puanının yüzde 40 ve ikinci aşama puanının yüzde 60’ı dikkate alınacaktır. Ortaöğretim başarı puanının hesaplamaya katkısında bir değişiklik yapılmamış ve meslek lisesi mezunlarına alan odaklı ek puan uygulamasının devam etmesi kararı alınmıştır.

-Genel olarak değerlendirildiğinde, yükseköğretime geçiş sistemindeki düzenlemenin bir sadeleştirmeden ibaret olmayan önemli ve kapsamlı değişiklikler içerdiği, bazı alanlara önemli müdahalelerin yapıldığı görülmektedir. Bu tür değişiklilerin hem ortaöğretim hem de yükseköğretim sistemi üzerinde büyük etkilerinin olması muhtemeldir.

-Milyonlarca adayı, aileyi ve toplumun geleceğini ilgilendiren üniversiteye giriş sisteminde yapılacak değişikliklerin; eğitimin ilgili paydaşlarıyla görüş alışverişi yapılmadan, konunun hassas ve sıkıntılı noktaları tecrübeler ışığında değerlendirilmeden, dahası demokratik teamüller yerine getirilmeden Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından açıklanması, bir eksiklik olarak görülmektedir.

 

-YGS’ye ve LYS’ye göre yeni sınavın fiilen tek aşamaya indirilmiş olması ve toplam soru sayının azaltılmış olması, ölçme ve değerlendirme ilkeleri çerçevesinde değerlendirildiğinde, sınavın geçerliğini azaltmıştır.

YGS’de 40 Türkçe, 40 Sosyal Bilimler, 40 Matematik ve 40 Fen Bilimleri sorusu ile toplamda 160 soru sorulurken, yeni sistemde 40 Matematik ve 40 Türkçe sorusu sorulacaktır. LYS’de ise Matematik ve Geometri testlerinde toplam 80 soru, Fizik, Kimya ve Biyoloji testlerinde toplam 90 soru, Türk Dili ve Edebiyatı ve Coğrafya 1 testinde toplam 80 soru, Tarih, Coğrafya 2 ve Felsefe testlerinde toplam 90 soru sorulurken yeni sistemde her bir testte 40 soru sorulacaktır. Özetle, sınavdaki toplam soru sayısının azaltılması, ölçmenin daha az hassas yapılması anlamına gelmektedir. Soru sayısının azaltılması nedeniyle, aynı sayıdaki nette çok fazla sayıda öğrenci yığılabilecektir.

-Adayların girecekleri sınavların kapsamlarının daraltılmış olması, ortaöğretimi olumsuz etkileyecektir.

YGS’de tüm adayların Türkçe ve Matematik testlerine ilaveten Sosyal Bilimler ve Fen Bilimleri alanlarındaki temel bilgi ve becerilere sahip olması beklenmekteydi. Ancak, yeni sistemin ilk oturumunda Sosyal ve Fen Bilimleri alanındaki sorular tümüyle kaldırılmıştır. Bu kapsam daraltması, öğrencilerin daha tek yönlü bir şekilde yetişmesine, temel Sosyal ve Fen Bilimleri alanındaki dersleri ihmal etmelerine; ayrıca, özellikle sayısal ve eşit ağırlık alanında tercihte bulunacak öğrencilerin lise öğrenimlerinde temel Sosyal Bilimler derslerini ihmal etmelerine neden olacaktır. Özetle, öğrenciler sınavda yapmak zorunda olmadıkları ders gruplarını ihmal edeceklerdir. Bu ise lise eğitimini olumsuz etkileyecek bir husustur.

-İki sınavın aynı gün yapılması ve ilk aşama sınavın sonuçları açıklanmadan ikinci aşama sınava girilmesi, aşamalı sınav mantığına aykırıdır.

YGS Mart-Nisan aylarında, LYS ise Haziran ayında yapılmaktaydı. İlk aşama sınav sonucu belli olduktan sonra LYS’ye girmeye hak kazanan öğrenciler belirlenmekteydi. 1980’li ve 1990’lı yıllar boyunca başarılı bir şekilde uygulanan ÖSS ve ÖYS de aynı şekilde iki aşamalı bir mantığa sahipti. Yeni sistemde iki oturumun aynı günde yapılacak olması, fiilen aşamalı sistemin kaldırılması demektir. Böyle bir müdahale, öğrenciler üzerindeki sınav baskısının azalmasına değil, tam tersine artmasına neden olacaktır. Çünkü farklı günlerdeki oturumlarda yapılan sınavlarda öğrenciler, herhangi bir oturumdaki dezavantajlarını diğer günlerdeki oturumlarda kapatmaya çalışmaktaydılar. Ancak yeni sistemde bunun yapılması mümkün görülmemektedir. Öğrencilerin sabah oturumundaki sınav sonuçları belli olmadan (belki de yeterli puanı almadan) ikinci sınava girmeleri, sınavın kendisini ve sonuçlarını sürekli tartışmalı hâle getirme ihtimalini içinde barındırmaktadır.

-İlk aşama sınavından alınan 200 ve üzeri puanın bir sonraki yıl da kullanabilecek olması önemli bir değişikliktir. Bu durumda, ilk aşama testlerinde mutlaka test eşitlemesinin yapılması ve soruların yeterlilik düzeylerine göre hazırlanması gerekir.

Aksi takdirde, kamuoyunda, ilk aşama sınav puanlarının iki yıl kullanılması büyük tartışmalara neden olacak; bir önceki yılın sınavının daha kolay olduğu ve birinin bundan dolayı daha yüksek puan aldığı ama soruların sonraki yılda zor olduğu ve düşük puan aldıkları gibi tartışmalara kapı aralayacaktır.