Hürriyet Yazarı - Gazeteci Astrolog Aygül AYDIN Ek öğretmen ataması konusununu ele aldığı o yazı Yeryüzünde 40 bin ek atama bekleyen yıldızlar, gökyüzünde işler yolunda!

Günaydın yıldız savaşçıları; Yüzyılın pandemisi ile birçok noktada engellendiğimizi düşünsek de hayatın insanı engellendiği yerden yürüttüğünü gördük aslında. “Çocuklarımız okula gidemedi, eyvah ne olacak?” derken Satürn Kova burcuna giriş yaptı, bizim dahiyane öğretmenlerimiz krizi fırsata çevirip yemek masalarını yazı tahtası yaptı ve yeni bir eğitim modeliyle tanıştık. Çocuklarla anne-babalarından daha çok ilgilenmek durumunda kalan öğretmenlerimiz, bu sürecin gizli kahramanlarından oldu.

Kahraman olmak sizin onayınızla olabilecek bir şey değildir. Çünkü kimsenin amacı kahraman olmak değildir. Zorlukları kolaylaştıran insanlara kahraman deriz. En zor zamanlarımızda “öğretmenlerimiz ve sağlıkçılarımızın” kahramanlıkları ile ilerledik. Bu süreçte bilmediğimiz ya da görmediğimiz neler yaşadılar acaba. Dün twitter'da gezerken #40binEkatama etiketine rastladım. Seslerini duyurmak isteyen yalnız kahramanlar birbirlerine tutunmuş uğruna inandıkları meslekleri için haklarını istiyorlardı. İnsan onurlandırılmayınca kendini yalnız hissediyor ve takdir görmek istiyor. Bu ne olursa olsun hayatın her noktasında böyle oluyor.

Öğretmenler EK ATAMA taleplerinin Haziran bitmeden sonuçlanmasını istiyor!

Çok sık soruldu, merak edildi, umut edildi ve üzerine bir araştırma yaptım. Bunu Ocak ayında sosyal medya hesabımdan paylaşmıştım. Öngörülerim, Şubat-Mart ayında atama konusunda bir ivme yakalanacağı yönündeydi ve Mart’ın ilk haftasında, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından bir duyuru yapılarak 20 bin öğretmen alımı için takvimi hazırlandığı müjdesi paylaşıldı. Tahmin ettiğimiz gibi, yine Mart ayında başlayan ve yeni eğitim-öğretim yılı öncesinde öğretmenlerin görevlerine başlamasını öngören takvim şu an işlemeye devam ediyor. Konuya çok hakim olmamakla birlikte burada da bazı eksiklikler olduğunu Twitter da yazmışsınız.

Öğretmenlerim soruyor, daha fazla atama olacak mı?

Açıkçası olacağı yönünde umudum da var. Mevcut atama takvimine ek olarak, pandemi sürecinin etkilerinin azalması ve açığın daha hızlı kapanması adına Ağustos ayı içerisinde yeni bir takvim ile adaylar müjdelenebilir. Ağustos’un ilk günleri bu konuda güzel gelişmeler öngörülebilir. Bu süreç Eylül ayına da kapsayacak. 1-10-20-25 Eylül gibi önemli tarihlerde de öğretmen atamalarıyla ilgili gelişmeler yakalayabilirsiniz.

28 Temmuz Jüpiter’in gerileyerek Kova burcuna geçmesi ile bu konularınız çok hızlı bir şekilde sonuç bulacak denilebilir.

Sayın Cumhurbaşkanımızın bu konuyla ilgili güzel cümlelerinin ve müjdelerinin olduğundan eminim. Yıldızlar öyle diyor, ben sadece tercüme ettim. Konun sonuna kadar takipçisiyiz. Bazı şeylerin zamanı vardır. Elbet ki bu durum en iyi şekilde ulaşacak ve gerekli çözümler bulunacaktır. Sizler elinizden geldikçe var gücünüzle bu durumda iyi organize olarak çalışın. Bende zamanında sözleşmeli bir memurdum.2010 yıllarında 5393 sayılı sözleşmeli personelin kadroya geçmesi durumu vardı. Öyle güzel organize olmuştuk ki 2013 yılında gerçekten bu yaşandı. Kadro hakkını devlet verdi. Sonra mı ne oldu? Başka mücadeleler ile konular hep devam ediyor.

Aynı şeyler bedelli askerlik içinde oldu. Herkes tek yürek oldu ve gayret gösterdi. Seslerini duyurdular. Şimdi sıra sizde. Bugünler gelip geçer önemli olan bu süreçte karşılaştığınız güzel insanlar, dostluklar ve tecrübeleriniz olacak. Atanma işleminiz olunca tüm sorunların biteceğini düşüneceksiniz ama bu öyle olmayacak. Allah her şeyin hayırlısını versin. Hakkınızda hayırlıysa inşallah hepinize nasip olsun.

Pazar günü saat 13:00’da RADYO D “astromatik cevaplıyor” programımımda bu konuyu tekrar gündeme taşıyacağım. Belki de şu an buna nasıl çözüm bulacağını yetkililer konuşuyor olabilir. Çok az daha sabır ve sükûnet. Nezaketinizi asla bozmayın öğretmenlerim…

Sizler sabırla bunu da aşacak ve güzel günlere yürüyeceksiniz.

O zaman güzel bir kıssadan hisseyle tamamlayalım;

Hintli bir yaşlı usta, çırağının her şeyden sürekli şikayet etmesinden bıkmıştı. Bir gün çırağını tuz almaya gönderdi. Yaşamındaki her şeyden mutsuz olan çırak döndüğünde, yaşlı usta ona, bir avuç tuzu, bir bardak suya atıp içmesini söyledi.

Çırak, yaşlı adamın söylediğini yaptı ama içer içmez ağzındakileri tükürmeye başladı. “Tadı nasıl?” diye soran yaşlı adama öfkeyle “Acı!” diye yanıt verdi.

Usta kıkırdayarak çırağını kolundan tuttu ve dışarı çıkardı.

Sessizce az ilerideki gölün kıyısına götürdü ve çırağına bu kez de bir avuç tuzu göle atıp, gölden su içmesini söyledi.

Söyleneni yapan çırak, ağzının kenarlarından akan suyu koluyla silerken aynı soruyu sordu: “Tadı nasıl?” “Ferahlatıcı.” diye yanıt verdi genç çırak.

“Tuzun tadını aldın mı?” diye soran yaşlı adamı, “Hayır.” diye yanıtladı çırağı.

Bunun üzerine yaşlı adam, suyun yanına diz çökmüş olan çırağının yanına oturdu ve şöyle dedi: “Yaşamdaki acılar tuz gibidir ne azdır ne de çok.

Acının miktarı hep aynıdır.

Ancak bu acının acılığı, neyin içine konulduğuna bağlıdır. Acın olduğunda yapman gereken tek şey, acı veren şeyle ilgili duygularını genişletmektir.

Onun için sen de artık bardak olmayı bırak, göl olmaya çalış.”

Bugünler gelip geçici ve siz atanacaksınız. Ama sadece ihtiyacınız olan şey bu sürecin sizi bardak değil göl yapmaya çalışması… Unutmayın sizin bir hikayeniz var…Onların yok…

Mutlu günler dilerim…

Hürriyet