Başkan Erdoğan, BM adını verdikleri küresel sistemin parlamentosunda tarihe geçecek bir konuşma yaptı. Açıkçası insanlara “insan” olduklarını bir kez daha hatırlattı.

“Tanrının iradesi” diye diye dünyayı her geçen gün felakete doğru sürükleyen, hukuk tanımaz bir avuç azgın azınlığın karşısında evet,  bir kez daha “Dünya beşten büyüktür” dedi.

En son Davos’ta İsrail’in zalim yüzünü dünyaya göstermiş; “Öldürmeye gelince siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz” diyerek meydan okumuştu.

Dün de BM’de elinde haritalarla “İsrail nerede?” diye sordu. “İsrail insanlığın tüm değerlerini ayaklar altına alıyor" diyen Erdoğan, "BM kürsüsünden soruyorum; İsrail devletinin sınırları neresidir?

1948 mi, 1967 sınırları mı geçerlidir? Yoksa başka bir sınır var mıdır?"

                "Yüzyılın Anlaşması denen girişimin amacı Filistin'i tamamen ortadan kaldırmak mı?” diye sordu.

Boa yılanı bile yiyeceğini yedikten sonra tekrar acıkıncaya kadar uyur. Ancak İsrail elli yıldır durmadan çocuk öldürerek sınırlarını genişletti. Ve bu zalimlik karşısında BM hiçbir şey yapmadı.

Muhalefet içeride IMF temsilcileriyle otel odalarında gizli saklı buluşurken Erdoğan, BM kürsüsünden tüm dünyanın mazlumları adına işte bu soruları soruyordu.

Mısır’da işkence altında şehit edilen ve cenazesinde ailesine bile izin verilmeyen Mursi’nin hakkını arayacağını söyledi Erdoğan.

Söyleyin bana, Erdoğan olmazsa Mursi’nin hakkını arayacak tek bir insan evladı var mı dünyada? Mısır delegesi, Erdoğan’ın bu sözleri üzerine alkışlayanları kayıt ederek, sinsice sırıtıyordu.

Utanmaz herifler!

Sisi gibi uzaktan kumandalı, Amerikan kuklası bir diktatöre lider diyorlar!

Ve Türkiye’nin tavrı net!

Türkiye, mazlum Filistin halkının yanında olmaya devam edecektir.  Yahudilerin devlet kurması için iki büyük savaş çıkarıldı bu dünyada. Bir üçüncüsünü “Büyük İsrail” bahanesiyle çıkarmayı planlıyorlar.

3. Dünya Savaşı'yla Türkiye'yi haritadan silmek istiyorlar. Bu 1. ve 2. Dünya Savaşı'ndan eksik kalan enerji ve nüfuz alanlarının yeniden taksimi değildir. Yeni bir dünya hükümeti kurma savaşıdır bu.

İsrailli Bakan Naftali Bennett, “Bu topraklar bize Kutsal kitapta vaat ediliyor, vazgeçersek canımız çıksın” derken, Türkiye’deki adamları da “Bu topraklar vaat edilmiş topraklardır, yedirmeyiz!” diyor.

 Bu büyük tezgâhı ve küresel düzeyde adaletsizliğin yol açtığı sancıyla, dünyamızın yüz yüze olduğunu sadece Erdoğan haykırıyor.

1 milyarı aşkın insanın açlık sınırının altında yaşaması Türkiye’den başka kimin umurunda?

Bu yüzden Erdoğan'dan nefret ediyorlar. Çünkü Erdoğan, küresel yapının, Yeni Dünya Düzeni çarkına çomak sokan bir liderdir.

Davutoğlu, Babacan ve Gül işte bu gerçeği haykıracak cesarete sahip olmadıkları için ayrıldılar. Erdoğan’ın sorduğu soruları asla soramayacak kalitede ve ahlakta olamadıkları için terk ettiler.

Ülkenin muhalefeti de işte bu adaletsizlikleri, zalimlikleri sineye çekecek kadar kendi küçük dünyalarına hapsolmuş zavallı bir kesimdir.

Ülkenin ekonomisini IMF’ye, güvenliğini NATO’ya, politikalarını da Amerika’ya teslim edecek kadar basiretsiz ve korkak bir tayfadır bu.

Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan ve bunların kuyruğuna takılan siyasetçi, yazar, aydın tayfası da Amerikan emperyalizminin yol açtığı zulme sessiz kalan bir tayfadır.

Bunlar, zoru değil kolayı, mücadele etmeyi değil teslim olmayı, Erdoğan gibi Hakk’ı, adaleti, özgürlüğü haykırmak yerine sessizce kaçmayı tercih ettiler. Çünkü onların “Türkiye” yükünü omuzlayacak sağlam omuzları yok.

Yüz yıldır Orta Doğu'yu kan ve gözyaşı ile sulayan Amerika ve İsrail’in dünyasında, lügatinde insana yer yoktur!  Yıllardır çocuklarımızı öldürüyorlar. PKK, dağa kaçırıyor, Avrupa ise 15 ila 150 bin dolar arasında değişen fiyatlarla satıp onlara tecavüz ediyor!

Buna sessiz mi kalalım? İşte tam da bu yüzden mücadele etmeliyiz. Bu yüzden dünyayı uyandırmalıyız. Bu yüzden Erdoğan'a sahip çıkmalıyız. Bu sapkın topluluğun tezgâhını boşa çıkarmalıyız.

Bağımsız, güçlü, özgür bir Türkiye’yi inşa edeceksek eğer en az Erdoğan kadar cesur olmalıyız. Öyle “ölümüne ölümüne” diyerek parsa peşinde koşmayı kastetmiyorum tabi ki.

NOT: Karunlar Ligi, Rahmetli Ömer Lütfi Mete’nin tanımlamasıdır.