Geçenlerde bir lise müdürü, öğrencilerinin karşısına okul forması giyerek çıktı. Sakalları uzamış, kot pantolonlu, taytlı öğretmenler içeride beklerlerken müdür, üniforma konusunda gençlere örnek olmak istiyordu. Haliyle gençler bu duruma gülerek karşılık verdiler. 

 

Eskiden elde makasla saç kontrolü yapılırdı. Şimdi ise hemen her gün okul bahçesi önlerinde üniforma yoklaması yapılır. Okula farklı renkte bir tişörtle gelen öğrencileri kaşları çatık, sert bir idareci karşılar. Bu çocuklar diğer öğrencilere de örnek teşkil etmesi adına hemen orada hizaya çekilir ve tehditler eşliğinde ya evlerine ya da rencide edilmek suretiyle sınıflarına gönderilir

 

Eğer sabahın erken saatlerinde bir okulun önünden geçiyorsanız hemen her sınıftan gelen “Sağ ol” nidalarını duyacaksınızdır. Geçenlerde bir öğrenci grubuna; “Düşünün, sabah vakti size günaydın diyerek kaldıran babanızın karşısında hemen hazır ol vaziyetine geçip ‘sağ ol’ mu dersiniz?’ diye sordum. Gülüştüler. 

 

“Peki, o halde neden bu durumu sınıfta normal karşılıyorsunuz?” dediğimde ise hep bir ağızdan ”Ama orası okul” diyerek cevap verdiler. Demek ki okulda işler başka türlü yürüyor.

 

Türkiye’de günaydın denildiğinde sadece iki kurumda sağ ol şeklinde cevap verilir. Biri TSK diğeri de MEB. Ve sadece iki kurumda üniforma ve nöbet sistemi vardır. Benzerlikleri çoğaltabiliriz. Öyle ki daha yakın bir zamana kadar sadece bu iki kurumun dış bina cephe boyaları bile aynı renkteydi.

 

Okul yönetimleri kıyafet konusunda velililere anket yaptırdıklarını söylüyor. Veliler ise üniformayı işaretlememiz konusunda telkinde bulunuyorlar diyor. Yoksa hemen her okulda üniforma olmasını nasıl izah edebiliriz.

 

Renkleri, modelleri belirlendikten sonra satışa çıkarılan formaların fiyatı ise dudak uçuklatacak cinsten. Bu satıştan da okul yönetimleri komisyon alıyor. Pazara bakın! 

 

Şaşırtıcı olan, dün kıyafet konusunda özellikle başörtüsü konusunda özgürlük mücadelesi vermekle övünen kesimler bugün birden üniformayı savunur hale geldi. Bahaneleri de hazır. Zengin fakir ayrımı… Efendim çocuklar okulda rencide olurlarmış. Sonra, serbest kıyafet olunca çocuklar okula neredeyse çıplak geleceklermiş gibi bir hava estiriyorlar.

 

Sanırsınız çocuklar okul dışında, mahallede, pazarda, çarşıda gecelikle geziniyor.  Sanırsınız çocuklar gerçek hayatta zenginliğin ve fakirliğin ne olduğunu bilmiyor. Engin Ardıç’ın dediği gibi sanırsınız Vehbi Koç’un torunuyla Irgat Mehmet’in oğlu aynı okula gidiyor. Sanki bu beslenmelerine, ayakkabılarına ya da babalarının otomobillerine vs. yansımayacak. İşte bunlar hep sınıfsız kaynaşmış bir kütle yaratma teşebbüsünün sonuçları.

 

İşin vahim tarafı, tek-tip kıyafet uygulamasına dindar muhafazakârların, öğretmenlerin ve koskoca aydınlanmış yazarların da destek veriyor olması. Akıl alır gibi değil.

 

2012 yılında yazdığım bir yazıda; Üniformacılığın, ulus devletçi sistemlerden kalma bir uygulama olduğunu başka bir deyişle kıyafet dayatmasının; ulus devletlerin, bireyin bedeni, aklı ve ruhu üzerinde kurduğu hegemonyanın bir çeşit ürünü olduğunun altını çizmişim.  Bugün de aynı noktadayım.

 

Çünkü bizim meselemiz aslında kıyafet değil özgürlük. Çünkü tekçi kıyafet dayatmasına her şeyden evvel bir zihniyet meselesi olarak yaklaşmak durumundayız. Kılık kıyafet tamamen bireyin tercihlerine bırakılmalıdır. Çünkü özgürlük her şeyden evvel insanların kendi eylemleri için plan yapmasını ve karar alıp vermesini mümkün kılar.

 

Çocukların kendi tercihlerini, karar alma süreçlerini, iradelerini, zekâlarını ve tecrübelerini kullanmaya ve kendi planlarını yapmaya engel olan ve “zor” kullanılarak bunu imkânsız hale getiren bir mekanizmaya karşı mücadele etmek durumundayız.

 

Buradan velilerimize ve öğrencilerimize sesleniyorum; bırakınız çocuklarınız kendi kıyafetlerini kendileri tercih etsinler. Bugün ne giyeceklerine, neyin doğru ve yanlış olduğuna onlar adına başkaları karar vermesin. Hayat dosdoğru bir çizgiden ibaret değil.

 

Çocuklarımız da programlanmış robotlar değil. Onlara yanlış yapma hakkı da tanıyın. Kendileri için doğru buldukları kararları bırakın kendileri alsınlar ve kendileri için planlar yapsınlar çünkü yetişkin olduklarında bu onları güçlü, dirençli ve özgüvenli yapacaktır.