Önce bir hatırlatma. 7 Haziran seçimlerinden hemen önce yine bu köşede “Kürt Kardeşlerimize Çağrımdır” başlıklı bir yazı kaleme alarak şöyle demiştim.

 

“Bildiğiniz gibi Kürtler, Malazgirt’te Türk kardeşlerini yalnız bırakmadı. Haçlı koalisyonunun tüm saldırılarına/operasyonlarına karşı Türklerin-Müslümanların yanında yer aldılar ve birlikte vatanlarını savundular.

 

Şah İsmail’in tehdidinde “Türk-Kürt ittifakı İstanbul’un fethi kadar mühimdir” diyen Kürt kardeşlerimiz, Yavuz Sultan Selim’in ordusunda savaştılar. Çanakkale’de, İstiklal Harbi’nde omuz omuza vererek, tek yürek olup düşmanlarımızı birlikte yendik.

 

Bu kadim birliktelik ve kuvvetli bağ, bin yıldır küresel çeteyi tedirgin eden, korkutan bir bağdı.

Çünkü kurduğumuz bu bin yıllık asil ve şerefli ittifakla/birliktelikle her defasında düşmanlarımızı mağlup ettik.

 

Ne var ki; İttihat ve Terakki eliyle bu kadim kardeşlik hukukuna ağır bir darbe indirildi.

Tarihin en kırılgan dönemlerinde birlikte hareket eden bu iki halka, tek parti döneminde çok büyük bir operasyon yapıldı. Asla karşı karşıya gelmesi mümkün olmayan Türk ile Kürd’ü birbirine düşman ettiler.”

 

Bu hatırlatmayı yaptıktan sonra; 7 Haziran’da, tarihi Kürt -Türk birlikteliğine dönük büyük bir oyun tezgâhlandığını, bin yıldır her türlü operasyonu/saldırıları nasıl tek yürek halinde bertaraf etmişsek bu büyük saldırıyı da aynı şekilde bertaraf edebileceğimizi haykırmıştım.

 

Daha 7 Haziran sabahında Vezneciler'de 11 kişinin yaşamına mal olan bombalı saldırı ile güne başlamıştık. Bir ay sonra 11 Temmuz’da KCK, hiçbir ikna edici bahane ileri süremeden ateşkesi sonlandırdı. 20 Temmuz’da Urfa Suruç’ta intihar saldırısı düzenlendi, bir saldırgan ve 33 kişi öldü, 100 civarında kişi de yaralandı. Bundan iki gün sonra PKK, Ceylanpınar’da iki polisimizi evlerinde uyurlarken şehit etti.

 

23 Temmuz’da DAEŞ, Kilis’te sınırdan ateş açtı ve bir astsubay şehit oldu. Diyarbakır’da da PKK bir polisimizi şehit etti. 20 Ağustos'ta ise Lice’de 4 şehit haberinin gelmesinden bir gün sonra bu sefer Siirt’te yola döşenen patlayıcılar askeri aracın geçişi sırasında patlatıldı ve 8 askerimiz şehit oldu.

 

PKK, 5 Eylül'de Cizre’de bazı mahallelere hendek kazarak özerklik ilan ettiğini açıkladı. Sokağa çıkma yasağı ilan edildi. 20’ye yakın sivil çatışmalarda öldü. PKK, bir gün sonra 6 Eylül'de Dağlıca'ya saldırdı, 16 askerimiz şehit oldu. 8-9 Eylül'de ise Iğdır’da gümrük kapısını koruyan polislere yönelik saldırıda 13 polisimiz şehit oldu.

 

Sonra, hendek kazarak Kürtlerin evlerini başına yıkmanın, anaokuluna bomba tuzaklamanın, evlere atılan roketlerin, 400 tane okulu kundaklanmanın, camileri yakmanın, Yasin Börü’yü paramparça etmenin adını “barış” koydular.

 

Belediyeleri, yollara bomba tuzaklamaktan, halkın parasını Kandil'e yollamaktan hizmet üretemedi. Ne zaman Kürtler rahat bir nefes almaya başlasa PKK-FETÖ işbirliği ile Kürtlere inanılmaz cezalar kestiler.

 

Hiç şüpheniz olmasın Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kürtler bu ülkenin asli unsurudur onlar da birinci sınıf vatandaştır” dediği için oldu bunlar.  Çünkü bu dönemde; “Red ve inkâr politikaları tarih oldu. OHAL kalktı, JİTEM tasfiye edildi. Kürtçe serbest oldu. Bugün her şey özgürce konuşulabiliyor. 2002 yılından beri sırf turizmde yüzde 84'lük bir artış oldu. Kürtler, cumhuriyet tarihinin en huzurlu günlerini yaşamaya başladılar.”

 

Erdoğan her türlü riski alarak yıllardır bizi birbirimizden uzaklaştıran, çatıştıran, kardeşlik hukukumuzu zedeleyen bu kirli/zehirli zihniyete karşı çetin bir mücadele verdiği için ona “diktatör” dediler.

Bu seçimlerde de aynı uyarıyı yapıyorum. Bakınız, PKK eliyle kadim Kürt halkından Selahaddin Eyyubi'nin intikamını almaya çalışıyorlar.

 

Süleyman Soylu bu seçimlerde 299 PKK’lının CHP listelerinden belediye meclis üyeliklerine aday gösterildiğini söylüyor.

 

Ey Kürtler! Bugün “başkasının kimliğini taşımak zorunda değiliz” diyenler işte bu bin yıllık kadim birlikteliğimizi bozmak isteyenlerdir. 

Yazının Devamı İçin TIKLAYIN