27 Mayıstan,12 Marta,12 Eylülden,28 Şubata,15 Temmuzdan günümüze Türkiye tarihi adeta bir darbeler tarihi oldu.17-25 Aralık, 27 Nisan e-bildiri ekonomik krizlerin olduğu ayları da hesaba katarsak yıl oniki ayın hemen hepsinde darbeler yapıldı. 1923 yılında kurulan cumhuriyet milletin meclisinden ilan edilerek kurulmuştu.Ana egemenlik kaynağı millettir. “Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir.” Esası üzerine kurulmasına rağmen milleti esas alan hükumetler ya hiç görevde bırakılmamış ya da belirlenen bir alan içinde hareket etmeleri sağlanmıştı.Halk kendi hür iradesiyle seçtiği yöneticilerin güç sahipleri tarafından değişik yöntemlerle ala aşağı edilmesine 15 temmuz akşamı dur diyerek yeni bir sayfa açtı.Bu kahramanlık abidesi asil duruş ve mücadele dünyanın diğer mazlum milletlerine de örnek olacaktır.Bu vesile ile gençliğimizin zannettiğimiz gibi milli ve manevi bir ruhtan yoksun yetişmediğini gözlerimiz yaşararak gördük çok şükür.

Suyun akışına müdahale edenler, tarihin tozlu raflarındaki yerlerini elbette alacaktır. Geçikmeler olsa da su yolunu bulacak ve akmaya devam edecektir.Tarihimizden,kültürümüzden ve medeniyetimizden aldığımız moral değerlerle kurmaya çalıştığımız yeni dünya düzeninde külllerimizden doğmaya hazırlanmalıyız.Her gelecek tasavvuru, her uzak hedef bizde yeni azim ve çabalar oluşturmalıdır.Tarihte 16 devlet kurmuş çağ açıp kapamış, yaklaşık 7 asır üç kıtaya hükmetmiş bir ecdadın torunlarıyız.Bu gün dünya teknik gelişmede altın, insalıkta karanlık çağını yaşıyorsa bu bizim geri kalmışlığımız, uykuya dalmışlığımızdandır.Artık uyanma ve çağa özne olma zamanı gelmektedir.İnsanlık masumların göz yaşlarında,gariplerin akıttığı kanda boğulmak üzeredir.Nuhun tufanı gelmeden yaraları sarma, gönülleri kazanma, olmazları oldurma zamanıdır. İnsanlık kendi üretttiği mal ve hizmetlerin kölesi olmuş, mal ve sahibi biribirine karışmıştır.Hani derler ya sahip olan malını verebilir, köle olan nesneleşir ve hiç bir yaptırımı olamaz.

1997-2003 yılları arasında yaşanan ve siyasi literatura postmodern darbe olarak geçen 28 şubat zorunlu eğitimi 8 yıla çıkarırken, imam-hatip okullarının orta kısmını kapatan, başörtüsünü laikliğe aykırı göstererek okullardan, devlet dairelerinden çıkaran uygulamalar ortaya koymuştur.Binlerce kişi üniversiteleri terk etmek zorunda kalmış ve öğrenimini tamamlayamamıştır.Meslekten atılanlar, her türlü baskı ve zorbalığa maruz kalanlar yılmadan,usanmadan çalışmaya devam etmiştir.Millet hissiyatta kendine en yakın gördüğü kesimleri iktidara taşımada her dönem çok mahir davranmıştır.Tepeden bakanlar, millete ayar vermeye çalışanlar her zaman sandıkta ayara uğramıştır.Ülkemizde 15 temmuzdan sonra özellikle milleti hesaba katmadan hiç bir şeyin değişmeyeceği bütün kesimlerce iyi anlaşılmalıdır.Esas olan millettir ve milletin kararıdır.”Siz nasılsanız, öyle yönetilirsiniz” ilahi mesajı ümmetin geleceğini yine ümmetin göstereceği tavır belirleyecektir.Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır sözü bizim hayat bakışımızı özetleyen bir gerçektir.

28 şubat malesef bitmedi.Başörtüsü zulmü çözülmedi mi diyeceksiniz?İnanan kesimler için kamuda ibadetlerini rahat yapabilme imkanı verilmedi mi? Diyeceksiniz.İmam-hatipler tekrar açılmadı mı? Okullara seçmeli Kuranı kerim,peygamberimizin hayatı, temel dini bilgiler dersleri getirilmedi mi? Diyebilirsiniz evet bütün bunların hepsi hayaldi gerçek oldu.Ancak 28 şubatın riyakarlığı, ikiyüzlülüğü, hayasızlığı, ahlaksızlığı, kumarı, ihanetçileri, sözde vatanseverleri, satlık kalemleri, ihale magandaları, edep yoksunları, makam düşkünleri, bölücüleri, toplum mühendisleri, taşaron örgütler, maalesef henüz bitmedi.Hak batıl savaşında bunlar hiç bitmeyecek kıyamete kadar bu kavga sürüp gidecek diyorsanız benimde size sözüm var.Evet işin aslı öyle biz imtihan olduğumuz şeylere bakalım.Eskiden yoklukla sınav edilirken şimdilerde varlıkla sınanıyoruz. Mekke’yi fethettik küçük zaferi kazandık, büyük zaferi kazanmamız için nefsimizle şavaşmaya devam ediyoruz.Muzafferiyetler diliyorum.Gazanız mübarek ola...([email protected])