AFRİN IŞIĞINDA SURİYE

          Ülkemizin ve milletimizin birlik içerisinde destek olduğu bu çok önemli harekatın her aşaması için ordumuz, siyasi liderlerimiz ve tüm gönül birliği eden fikir sahibi öncü şahsiyetlere en kalbi şükranlarımızı sunarken;

          Afrin sadece Münbiç öncesi bir bölgesel stratejik çalışma alanımıdır yoksa zaten Abd ve Rusya ile İranı‘ın da razı olduğu bir üçe bölme kararının neticesi midir diye sormak gerektiği kanaatindeyim. Şöyle ki İran ve Rusyanın en büyük derdi Esad. O bir yönüyle Alevi bir yönüyle Sosyalist olarak değerli bu ikisi açısından. Abd için ise sadece bölünme ve Kürtler açısından bir oluşumun oluşturulması en büyük ilk plan hedefidir. Öyleyse ülkede sonradan angaje edilmeye çalışılan Deaş için ideal yeni bölge Afrika çölleri olduğuna göre geriye üç temel unsur kalıyor. Sünni Suriye ki toplam nüfusun yüzde seksenini (Kürtler ve Araplar ayırıştırılmadan) oluşturuyor. Arap ve Kürtlere birer devlet arkasından Alevi & Sosyalist kesime bir devlet ile işi neticeye bağlanmış olacaktır.

          Burada bizim bilemediğimiz ya da fikir yürütemediğimiz tek alan hangi şehirler hangi kısımda olacak ile ilgili bölümdür. Aslında az çok o da belli haldedir. Lazkiye & Şam bölgesi Rejime, Halep & İdlib bölgesi Sünni Arap, Kuzeyden Iraka kadar olan kesim Deyr Ezzor bölgesi dahil (Sünni) Kürtlere. Burada ince bir noktaya işaret etmek isterim. Kritik ve stratejik bölgeler konusunda ki ihtilaf mutlak surette Esed kısmına bırakılmak istenecek ancak Abd’nin Türkiye ile ortak bir tavrı olursa o belirleyici olacaktır. Hedefin aslında Büyük İsraile hizmet olduğunu bilmeyen de söylemeyen de yok zaten ancak günlük hareketlerden arda kalanı bilmek ya da bulmak meselesi vardır. Tek başına iken bile İsrail’e karşı bir varlık gösteremeyen Suriye’de kurulacak olan üç kesim ya da kısım hiç birisi Üniter Suriye kadar dahi esamesi okunmayacaktır. O da eğer birbirlerini yemeden bir kaç yıl durabilirler ise.

          Afrin ve Münbiç bölgesi İdlib ile birleşince aşağı yukarı sınırlar da çizilmiş olacaktır. Ve bu işe ses çıkarmayan Abd ile Rusya’nın bize hak verdiği ya da kara kaşımız için bunu yaptığını düşünmek aşırı safdillik olur. Hatta bizden korktuklarını iddia edenler bile olabilir ki bu diğerlerinden daha farklı bir şey olur ki o na da komik deriz biz kendi aramızda. (Aslında derin korku olsa da zaten birebir savaşmıyor olmalarıdır daha çok etken olan burda. Yani yürütülen vekalet savaşlarıdır bir miktar da.) Sadece ülkesel korunma ve kendi menfaatimiz için bile olsa orada bulunmak konusunda en hakiki hak sahibi biz olsak ta oraya ekilecek düşmanlık ve nefret tohumları açısından biraz daha dikkatli olmamız gerekecektir. Bu gün coşku ile karşılayanların çocukları Kıbrıs’ta olduğu gibi bizi işgalci ve rahat kaçırıcı olarak görecek hale gelebilir ileriki yıllarda. Bu ise iç savaşın çıktığı anlar olan en başından beri hiç istemediğimiz bir sonuçtur.

          Ülkemizde barınan üç küsür milyon Suriyeli bizim iyiliklerimize karşı minnet duyarken ve Afrin operasyonuna katılıp ilk şehit olan genç ve Urfa da yaşayan Suriyeli futbolcu akılda daha çok kalabilir. Bir yandan Mehmetçik şehadete koşarken bir yandan her kafadan bir ses çıkarak neden Türkiye’ye sığınanlar cepheye götürülmüyor diye eleştirenlerin tesiri ile Türkiye Hükumeti yıpratılmak istenebilir. Öyleyse oraya giden ne kadar Suriyeli genç varsa bu bilginin düzenli ve güvenilir olarak halka duyurulması da önem arz etmektedir. Aksi halde ülke ve ulusal güvenlik amaçlı bir müdahale ya da mücadele kendi içimize düşecek bir zahmetin kapısını aralamasın.

          2019 seçimleri neden önemlidir sorusunu sormaya lüzum yok biliyorum. Ancak bunun yapılış biçimi ve aşamaları konusunda istihbari bir zaafiyet oluşturmayacak kısımlarının paylaşımı çok büyük bir önem arz ediyor. Yani kim nerede nasıl mücadele etmiş olduğu hakkında ki haberler şehit haberlerinden önce gelmelidir bolca. Hem milli maneviyatın yüksek tutulması için hem gelecek günlerde yaşanabilecek olumsuz yorumların önünü almanın en kolay yolu bu olsa gerektir diye düşünüyorum.

          Bu arada eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un '' ABD ile Rusya aralarında anlaşmış olabilir ’’ dediği mesele işte tam da burada kritik bir önem kazanıyor. Eğer ikisi az önce bahsettiğim dörtlü anlaşmanın dışında anlaşmış iseler durum biraz daha karmaşık bir hal alır. Maalesef evimize kurdukları ağlarla herşeyi en hızlı öğrenen yerler yine bu yapılar oluyor doğal olarak / doğal olmayarak. Doğal olmamalı böyle bir durum ki iç güvenlik zaafiyeti anlamına da gelebilir. O halde bir an evvel herkes (bireysel ve toplumsal) gerekli güvenlik tedbirini almalıdır. Aslında aralarında böyle bir anlaşma olmasa da biz her zaman şu ata sözünü unutmamalıyız.

          '' Su uyur Düşman uyumaz…’’

          Eğer aralarında hususi bir anlaşma yoksa ve bahis konusu dörtlünün de bir anlaşması söz konusu değilse Afrin operasyonu bir zaferdir sonucuna bakılmaksızın. İkinci olarak daha kötü bir senaryo devreye girer ki o da ülkenin yani Suriye’nin beşe bölünmesi ki o zaman mantıklı bir bölünme de söz konusu olamayacaktır. Daha doğrusu sessizce bekleyen İngiltere devreye girecektir demektir bu. Akabinde Almanya ve Fransa söz sahibi ya da pay sahibi olmak isteyecektir. Ki bu çoğu zaman savaş sonrası işgal şeklinde olur. Yeniden imar bahanesiyle yeniden ve daha derinden soygun ve zulüm için olacaktır.

          Allah küfre ne zaman fırsat verdi de ortaya adalet ve insani bir haslet çıktı ki. Daha dün bizde değiller miydi bunlar. Hem göz göre göre Pyd, Pkk yı besleyen bir Abd var hem onunla savaştığı halde hala stratejik ortaklığı devam ettirmek isteyen bir Türkiye var. Bu çelişki değilse en basitinden oryantalist bir Abd karşısında farklı bir oyun çıkarma heyecanı vardır ki Allah yardımcımız olsun. Cephelerde kazanılanların korunması süreci ise ayrı bir meşgale ama o konuda Mevlüt Çavuşoğlu bayağı iyi bir imtihan verdi. Başarısını devam ettireceğini umuyorum. Artık hem İran hem Rusya hem de Abd her an düşman olmaya müsait birer dost (!) durumundadır. Umuyor ve dua ediyoruz ki ülkemizde ve Suriye topraklarında yaptığımız hayırlı çalışmalar dolayısıyla Mevla bizİ Muvaffak ve Muzaffer kılar. Düşmanın gözünü kör kılar ve neticede Hakk’ın Batıl’a galebesi gerçekleşir inşaallah.

          Zafer İnananlarındır ve zafer yakındır…

          '' Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Allah kafirler istemese de nurunu tamamlamaktan asla vaz geçmeyecektir (ve tamamlayacaktır da.)'' Tevbe 32.

Vesselam

Cevat YEK

23.01.2018 02:00