Kendimi bildim bileli dindar insanlara karşı algı operasyonları her an ve hız kesmeden devam eder. Yaratılmak istenen algı zaman zaman değişse de figürler hep aynı…

Şöyle bir çocukluğuma baktığımda zihnimin arka yerlerinde yerleşmiş bir sürü sehtekar, düzenbaz, ahlaksız “din adamı” tiplemesi var.

Elbette ki din adamları öyle değil.

Gerçek hayatta tanıdığım en zayıf din adamı bile bu algıyı yaratmak isteyenlerin en iyisinden ölçülemeyecek derecede üstündür. ,

Ama nedense arka planda din adamları ile ilgili bir sürü olumsuz düşünce yerleşmiş durumda

Sürekli ve sistematik biçimde sunulan filmler, diziler, tiyatro oyunları… Her biri özel olarak hazırlanmış efektler ve albenili esprilerle bütün bir milletin körpe beyinlerini istismar etti yıllarca, on yıllarca…

Konuyu uzatmak gereksiz, mesele açık zaten…

Günümüze geldiğimizde ise işin boyutu değişti ama savaş aynı savaş.

Hayatımızın neredeyse kahir ekseriyetinde hüküm süren sosyal medya ağları bütün dünyayı çekip çeviriyor.

Üstelik eski iletişim sistemlerine göre son derece kontrolsüz ve özgür…

Ancak bu sefer ülkenin milli ve manevi değerlerini aşağılayarak yok etmeye çalışan güruhun karşısında milletin kendisi de var.

Hem de gittikçe güçlenen ve büyüyen bir değerler dizisi ile…

Örnek binlerce ama şu anda aklımda olan üç örnekle arz edeyim:

1.

Bir iki yıl önce, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki bazı yerleşim yerlerinde terörist yandaşlarının yaptıkları eylemlerde yüzü gözü kan içinde, ayakları tutmaz halde bir yaşlı amca iki kolunda iki polis ile görüntülenmiş ve yine terörist yandaşlarının sosyal medya hesaplarında “İşte Polis Şiddeti”  diye hızla yayılmıştı.

Eskiden olsa bu olay polisin üzerine kalır, belki de o amcanın kolundan tutan iki polisin ekmeğine mal olurdu. Ama dedim ya, artık durum değişti.

Kısa bir süre sonra, hem amcanın beyanatı hem de orada bulunanların şahadeti ile anlaşıldı ki, o yaşlı amca eylemci terör yandaşları tarafından dövülmüş, hatta öldürülmek üzereyken imdadına yetişen kahraman polislerce kurtarılmış, ambulansla hastaneye kaldırılmıştı…

Üstelik o amca da sözüm ona etnik milliyetçilik yapan o terör yandaşları ile aynı mahallenin insanı idi.

Bu durum bu ilkenin evlatları tarafından deşifre edilip sosyal medyada hızla yayılınca gerçek anlaşılmış ve kamu vicdanı rahatlamıştı. 

Kuran-ı Kerim’de Müslümanlar işte tam da bunun gibi olaylar için uyarılmıyor mu?

“Ey iman edenler! Eğer bir fasık size bir haber getirirse onun aslını araştırın. Yoksa bilmeden bir kavme sataşırsınız da yaptığınıza pişman olursunuz.” Hucurat-6)

Yine birkaç gün önce terör yandaşlarınca Batman ve Diyarbakır’da güya Kutlu Doğum Programları organize edilmiş ancak daha düne kadara lgbti propagandası yapan bu kişilerin davetine icabet eden olmamıştı.

Hemen bir iki gün sonra Peygamber Sevdalıları platformunca düzenlenen Kutlu Doğum programına ise yüz binlerce kişi katılmış ve bütün algı operasyonlarına rağmen halk dinine, devletine sahip çıktığını göstermişti.

Ama gelin görün ki uyanık bazı terör yandaşları biri boş alan bir de insan kaynayan iki fotoğrafı yan yan koymuş: “Dincilerin programına kimse katılmazken, bizim programımıza halk yoğun ilgi gösterdi.” Diye yazmıştı.

Bu sefer çok acemice hazırlanan propaganda, kısa sürede deşifre olmuştu. Çünkü onun “bizim program” dediği fotoğrafta Peygamber Sevdalıları Platformunun afiş ve bayrakları biraz dikkat edilince açıkça görülüyordu.

….

3

Daha ilkokula yeni giden küçücük bir çocuktum. Bir seçim zamanı köyümüze sarıklı, cübbeli ve son derece dindar görünümlü tipler gelmiş ev ev gezerek logosu “kelebek” olan bir el ilanı dağıtarak “İnşallah şeriatı getireceğiz” diye oy istemişlerdi.

Normalde din düşmanı olan bu parti o zamanki imkânlar içinde pek bilinmediğinden herkes inanmıştı. Dindar olan halk el ilanları üzerine tartışıp duruyor, şeriat gelecek diye seviniyordu.

 Üstelik elinde defter kalem olan biri de köylülerin taleplerini yazıp yardımcı olma sözü veriyordu.

Allahtan iki gün sonra köyün çobanı taleplerin yazılı olduğu kâğıdı köyün çıkışında yol kenarında çamurlar içinde bulmuştu da sahtekârlıkları anlaşılmıştı.

Sosyal medya ve algı operasyonları karşısında dinimizi, maneviyatımızı, gençlerimizi, ülkemizi ve milletimizi muhafaza etmek için bizim de bu mecraları iyi kullanmamız ve son derece uyanık olmamız gerekiyor.

Aksi takdirde son on üç yılda ülkeye çağ atlatan insanları bize “kötü”, on yıllarca bu milletini iliğini kurutan yamyamları da “demokrat” diye yuttururlar da sonra pişman oluruz.

Bu konuya devam edeceğiz. Selametle…