Başlık birçoğunun uykularını kaçıracak cinsten biliyorum. Lakin Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun yüzüncü yılına yaklaştığımız şu zaman diliminde Orta Doğu da yeniden çizilmeye çalışılan haritaları görünce pek de yabana atılır bir fikir gibi görünmüyor.

           Konuyu açacak olursak; Osmanlı Devletinin –ki resmi adı Devleti Aliyye’dir_ içerden ihanet şebekleri (İttihat ve Terakki) dışarıda Siyonist ve İngiliz devleti ve avaneleri tarafından 2. Meşrutiyet ile birlikte Abdulhamid Han Cennet Mekan’ın tahtan indirilmesi akabinde Trablusgarp, Balkan ve Birinci Dünya savaşları ile parçalatılması ile ortaya çıkarılan irili ufaklı devletlerin sınırlarının çizilmesindeki cetvel yönteminin aceleye gelmesinin arızalarını Günümüz global güçlerinin gidermeye çalıştıkları ortada.

           Bu çabanın başlangıcı olan Irak –İran savaşı, sonrasında Irak’ın Kuveyte saldırması, onbinlerce kilometre öteden Kuveyt’i kurtarmaya gelen Demokrasi Havarisi (!) ABD ve koalisyon güçlerinin körfeze çöreklenmesi, 11 Eylül saldırıları, Afganistan ve Irak’ın işgali, en son Arap baharı ve Suriye iç savaşı. DEAŞ(İŞİD) ve israilin Ortadoğu’daki mikser –karıştırıcı- rolü.

            Hatırlarsınız , körfez savaşı esnasında Rahmetli Özal’ın bir koyup üç almak ile ilgili bir fikri olmuş ancak o günkü kojöktürde bunu yapmayı başaramamış hatta dönemin genelkurmay başkanının istifasına neden olmuştu.  Hatta Özal’ın yakın çevresine doğu sorunun çözümünün eyalet sistemine geçmek olduğu , bu nedenle devletin isminin önce Anadolu cumhuriyeti olması gerektiği, eyalet sistemi ile birlikte bunun Anadolu Birleşik Devletleri olabileceğini söylemiş bu bazı yazarlar tarafından dile getirildiğinde ise kıyametler kopmuştu. Yaşı uygun olanlar hatırlayacaklardır.

Buraya kadar başlığın nereden geldiğini en baştan Osmanlı’nın yıkılmasının saiklerinden başlayarak anlattık. Şimdi ise bunun nasıl gerçekleşebileceğini, günümüz Türkiye’sinde bunun pratiğinin olup olamayacağına bir bakalım.

           Altmışlı yıllardan bu yana Kıbrıs adasının dolayısı ile o adada bulunan Türk kardeşlerimizin yaşadığı sorunlar malumunuzdur. Rahmetli Denktaş tarafından ilan edilen KKT Cumhuriyeti’ni Türkiye Devletinden başka tanıyan olmaması oranın pratikte bir vilayet olarak görülmesine, batı tarafından ise işgal edilmiş olarak addedilmesine neden olmuştur.

            Yine Kuzey Irak ve Suriye’nin kuzeyinin yapılacak refarandumlar neticesinde Türkiye ‘ye bağlanmak isteyeceği aklı başında herkesin öngördüğü bir durum.

           Misak-milli göz önüne alındığında Kuzey Irak konusunda aslına bakılırsa itiraz edeceklerin olmayacağı, hatta bölgenin yönetiminin de bunu seve seve kabul edeceği, Sünni olan kuzey Irak’ın şii olan Irak yönetiminden ziyade yine Sünni olan Türkiye Cumhuriyeti’ni tercih edeceği öngörülebilir.

           Hem Kıbrıs hem Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’nin hangi koşullarda Türkiye’ye katılacağı ise malumdur. Bilindiği üzere Osmanlı kırktan fazla etnik grubu beylerbeyliklere (Rumeli ve Anadolu ) , sancaklara, vilayetlere kazalara ayırarak yönetmişti. Yani eyaletlere ayırmış ve öyle yönetmişti.

            Aslında birçok kişinin aklında olan “ama bölünebiliriz” endişesinden dile getirilemeyen bu ihtimal; Lozan Barışı’nın  -ki barıştan ziyade Anadolu’yu kurtarmak için tavizler manzumesi olarak addedilen-  gizli maddelerinin ortadan kalkacağı söylenen 100. yıl ile 2023’e kadar  yüksek sesle dillendirilecek, sonra ve belki bunun bu gün yapılamaz görülen bu ihtimalin belki başlıktaki isim altında Türkiye Cumhuriyeti’nin lokomotifliğinde yirmi birinci asrın yıldızı olacak bir Anadolu Birleşik Devletleri ortaya çıkacak.

           Bunun farkında olan çok uluslu şirketler ve devletler bunun önüne geçmek için Türkiye’yi de Ortadoğu’daki savaşın içine çekmeye çalışacak. Ve o halkların muhtemel desteğini kesmek isteyeceklerdir. Çok üst düzey taktisyen ve stratejist olan Erdoğan, Davutoğlu ve ekibinin burada ne gibi bir taktik ile Türkiye’yi 2023’e taşıyacağı son on üç yıllık iktidarda işaretlerini verdi.

Ömrü olanlar, bu zaman dilimini yaşayacak ve görecek.

Bu necip Türk Milleti tekrar bölgesel, ardından küresel güç olmayı hak etmektedir.

Bekleyelim ve görelim

Kalın  sağlıcakla.