Uzun zaman Önce:

Çakallar sürüsü birleşerek, çok büyük emekler verdikten sonra…

Aslan Kral’ı parçalamayı başardılar.

Sonra da postundan kırk tilki yaparak, ortalığa saldılar…

O gün bu gündür büyük bir iştahla diledikleri gibi, dilediklerini avlayıp duruyorlar.

Hem de yüz yıldan fazladır!

Hatta bazen hızlarını alamayıp av partileri bile düzenliyorlar, her bir tilkiyi vurup, ardından tedavi edip yeniden vurmak üzere salıveriyorlar.

Tilkileri bu darbelerle oyalarken bir yandan da Aslan Kral’ın zenginliklerle dolu geniş coğrafyasını talan edip kendi çorak ülkelerine taşımaya devam ediyorlar.

İşte bizim vaziyet…

Ümmet-i Muhammed’in, batı hegemonyası karşısındaki temsili durumu…

Osmanlı parçalandığından beri bu toprakların nasibine kan ve gözyaşından başka ne düştü söyler misiniz?

Ümmetin var olduğu her yer savaş alanı değil mi?

Kendisini dünyadan büyük gören “beşli”nin av alanı değil mi bu coğrafya?

Postundan başka hiçbir şeyi bize ait olmayan, her biri süslü bir biblo gibi bir köşeye konmuş devletçiklerin başına koydukları kuklalar sayesinde kendileri görünmeden her şeyimizi hortumlayıp durmuyorlar mı?

Bizi sadece futbolla mı uyutuyorlar sanıyorsunuz? Gruplaşmalar, bölünmeler, kamplaşmalar ve çatışmalar doğal mı gibi geliyor size?

Her sömürge ülkesinde ortalama on yılda bir yapılan darbeler, av partilerinin nişanesi değil mi?

Ya patlayan bombalar?

Onlar da av partilerine hazırlık naraları değil mi?

Hep umutsuzluk mu?

Hayır asla!

Son dönemlerde işler değişmeye başladı. Aslan Kral’ın ruhu yeniden dolaşmaya başladı ortalıkta. Nefesini enselerinde hissediyorlar.

Bu da uykularını kaçırıyor bitirim “beşliler”in.

Kırk tilkiden biri zannettikleri baş postu, farklı kımıldanıyor bu ara, emirlerine tam itaat etmiyor gibi. Her on yılda bir yaptıkları av partisinde onu istedikleri gibi avlayamadılar zaten.

Var bir huzursuzluk yani. Bütün güçleri ile ve bütün silahları ile onu tekrar yaralayıp av malzemesi yapmaya çalışıyorlar.

Hem de bütün güçleri ile…

Ama bir türlü başaramıyorlar!

Olmuyor, olmuyor, olmuyor işte!

Bir kavrayabilseler bir tarafından, paramparça edecekler öfkelerinden ama olmuyor işte!

Yapamadıkça; sinirleniyorlar, kuduruyorlar, çatır çatır çatlıyorlar öfkelerinden. Yapamadıkça; kafaları karışıyor, hata üstüne hata yapıyorlar.

Yıllardır karşıt göstermeyi başardıkları ve av partilerine renk katan maşalarını hep bir hedefe yönlendirerek çok büyük açık verme riskini bile göze alabiliyorlar.

Gerek dini görünümlü ve gerekse etnik süslemeli maşaları artık alenen aynı hedefe yöneliyorlar. Hem de el ele, kol kola…

Ne yapsalar diledikleri gerçekleşmiyor, Aslan Kral’ın başı farklı oynuyor bu sefer:

Dünya beşten büyüktür.” diyor, “One minute!” diyor, “Ümmet!” diyor, “Bu eğitim sistemi değişmeli!” diyor…

Ve karış karış geziyor bütün dünyayı, her yerde heyecanla karşılanıyor, her yerde bir muştu sayılıyor gelişi…

Bir uyanış, bir diriliş durmadan bütün bedene yayılıyor için için. Müthiş bir kaynama var alttan alta.

Bir uyanabilse ümmet!

Bir farkına varsa tilki, aslında özünde Aslan mayası olduğunun!

Ah bir olsa bu ikisi…

İşte bütün bombaların sebeb-i hikmeti bu.

Burası Aslan Kral’ın baş kısmı. Burayı iyice ezmeden rahat edemezler. Onun için emirlerindeki bütün terör örgütlerini buraya kanalize ediyorlar. Hep birlikte büyük bir darbe ile son kozlarını oynamak istiyorlar.

Ama

“Ne yapsalar boş!

Göklerden gelen bir karar vardır.”

Ve bu sefer karar onların aleyhinedir.

Uyan ey ümmet, diriliş vaktidir!