Bir Dergâh Projesi

Tam da “icat çıkarmayın” dedirtecek bir gelişme.

Birileri kendilerine vazife ittihaz edinmişler cami ile cem evi aynı mekânda olacaklarmış.

Böyle bir proje kuvveden fiile geçmiş bile.

Ankara Tuzluçayır’daki temel atma törenine hükümet adına Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Cem Vakfı Genel Başkanı Prof. Dr. İzzettin Doğan, CHP Milletvekili Sinan Aygün’ün yanı sıra kalabalık bir vatandaş topluluğu katıldı. Taraflar açıkça beyan etmeseler de bu projeye ben bir dergâh projesi diyorum. Esin kaynağı da Hacı Bektaşi Veli Dergahı’dır.

 

Yönetim Alevilerde

3 bin 264 metrekare alan üzerine inşa edilecek Cami- Cemevi ve Kültür Merkezi kompleksinin içinde, cami ve cemevi yan yana olacak. İçinde dede odası, imam odası, 350 kişilik konferans salonu, 350 kişilik aşevi, cenaze hizmetleri için gasilhane ve morg, kurban tığlama alanı, çocuklar için okuma salonu, misafir kabul salonları, çay ve sohbet salonları olacak. Proje, Hacı Bektaşi Veli Kültür Eğitim Sağlık ve Araştırma Vakfı ile Cem Vakfı tarafından yürütülecek. Projenin finansmanını ise Alevi ve Sünni iş adamları üstlenecek. Projenin bir yıl içinde bitirilmesi planlanıyor.

 

Projenin fikir babası ve yöneticisi olan İzzettin Doğan konuyla ilgili açıklamasında dikkati çekecek bilgiler verdi:

Fethullah Gülen ile görüştüğünü aktaran Doğan, “Fethullah Hoca Efendi, bir müşterek dostumuz aracılığıyla mesaj yolladı; ‘Hocam, camiyi de cemevini de artık aynı bahçede yapsak olmaz mı?’ diye. Bizim açımızdan niye olmasın ki. Zaten bizim İslam anlayışımızda mekân dediğiniz şey, zaten insanın gönlüdür. Devlet taraf tutarak, ‘Camiden başka ibadet yeri olamaz İslam’da’ gibi ipe sapa gelmez, hiç bir bilgiye dayanmayan bir düşünceyi kendisine düstur yapamaz. Onun için de kendilerine olumlu cevap verdim vakfın başkanı olarak. Sadece bir de şart ekledim; ‘Hocam tamam bizim için hiç bir sakıncası yoktur, cami de, cemevi de bir bahçe içinde bulunsun. Ama camilere de artık yeni fonksiyonlar kazandırma zamanı çoktan geldi geçti. Camiyle cemevi arasına bir de aşevi yapalım. Onlar da bir gün müsaade istediler, bir gün sonra da dediler ki; ‘Tamam, mutabıkız yapılabilir’. Bunun bir örneği olarak da Alevi-Sünni yakınlaşmasının sağlanmak üzere bütün masrafları onlar kabullendiler, camiyi de, cemevini de, aşevini de yapacaklar. 7 dönümlük bir arsa içerisinde, 5 dönümlük de galiba parkı varmış, yaklaşık 12 dönümlük bir alan içerisinde Ankara’da ayın 8’inde bunun temelleri atılacak” dedi.

Ve temeller atıldı, yapım devam ediyor.

Bu yazı şüphesiz böyle bir uygulamadan okuyucuyu haberdar etmek maksadıyla yazılmadı.

Maksadımız tarihimiz için yeni bir gelişme olan bu projeyi sorularımızla daha anlaşılır hale getirmek.

Türkiye’de aleviler üzerine konuşmak zordur, hele onların inançlarını sorgulamak daha da zordur.

Defalarca cemevine gitmiş bir ilahiyatçı olarak söylüyorum kimse “hakikati” konuşmuyor.

Sünni Müslümanın zahirde nasıl konuşursa konuşsun bir Alevi’den beklediği onun hidayete ermesidir.

Buna karşılık bir Alevi de bir Sünni Müslüman’dan Alevi’yi olduğu gibi kabul etmesini bekliyor.

Aslında bu iki beklenti her iki tarafa da karşısındakine nasıl davranılması gerektiğini öğretiyor.

Tarafların karşılarındakileri tam anlayamadıkları ve buna dayanarak diğerine karşı önyargılı olduklarını peşinen kabul eden bir anlayışla üretilen çözüm önerilerine ihtiyacımız var.

Tuzluçayır’daki proje umarım bunu başarır.