Bir zamanlar adalet vardı;

Ben lise öğrencisi iken (1997) akit gazetesinde, okur köşesinde çıkan her yazım için okulumuzun karşısındaki karakola çekilir korkutulurdum. Bir arkadaşımın önerisi ile karakolda tutulduğuma dair tutanak istediğimde ise güzel bir azarlanmıştım.

Bir zamanlar adalet vardı;

Ben üniversitede öğrenci iken(2001), bir gün hocamızın önerisi ile sınıfça kampüs içindeki bir konferansa katılmak üzere salonun önüne geldiğimizde görevli genç; “Başörtülüler giremez” demişti garip bir edayla.

“Hayvanlar giremez” gibi şeydi bu. “Aaaa bu dünyada başörtülüler de varmış!” gibi bir yaklaşım belki de.

Bir zamanlar adalet vardı;

Milletin seçtiği ve halkın önüne çıkarak oy istediği kıyafetle meclise gelen bir hanım milletvekili yaka paça dışarı atılmıştı. “Şu hanıma haddini bildirin.” nidaları eşliğinde.

Ve “haddini” bildirmişlerdi.

Bir zamanlar adalet vardı;

Okuduğu şiirden dolayı halkın seçtiği belediye başkanı hapse atılmış. Millet düşmanı gazeteler sevinç naraları eşliğinde “bir daha…” diye salyalamışlardı sayfaları.

Milyonlarca oy alan partiler kapatılıyor, ne idüğü belirsiz “irtica” safsataları eşliğinde Çanakkale’de cenk edenlerin torunları, haçlı kuvvetleri safında savaşanların emirberlerince linç ediliyordu “bin yıl sürer bizim devran…” tıngırtıları eşliğinde.

Gencecik insanlar sır sakalından veya başörtüsünden dolayı daha en baştan her türlü haktan mahrum bırakılıyordu.

Ve…

Daha eskilerden de adalet vardı;

Defalarca halkın oyları ile seçilen başbakan yargılanıyor. Daha doğrusu yargı tiyatrosunda oynatılıyor ve “sizi buraya tıkan irade bunu istiyor.” sözleri ile hukuk guguk olup çıkıyordu.

Mesela idamla yargılanan başbakanlarını kurtaramayacaklarını bildikleri halde; “şuradan bir tünel kazsak da denizaltından...” diye hayal kuran iki hamal olmadık işkencelerle hayatlarından oluyorlardı.

Bu ülke çok büyük badireler atlattı.

Büyük sıkıntılar çekti.

Halen de sıkıntılarımız var.

Milletçe; siyasetçi, hukukçu, amir, memur, işçi, çalışan, çalışmayan, öğretmen, öğrenci,  herkes… el birliği ile çalışarak bu sorunların üstesinden gelebiliriz.

Yeter ki yerli bir ruh ile kendi sorunlarımıza kendi çözümlerimizle yaklaşalım.

Öyle, tokmağı gâvurun elinde olan davullar eşliğinde, yollara düşmekle olmaz bu işler.

Allah yar ve yardımcımız olsun.

Selametle kalın.