Eğitim ve öğretim yapılacak öğrencinin öğretmen tarafından iyi tanınmaması yapılan işin verimini düşürüyor. Okul Öncesi ve sınıf öğretmenliklerinde uzun süre öğrenci ile birlikte olunması öğrencinin öğretmenini , öğretmeninde öğrenciyi tanımasını kolaylaştırıyor. Aynı durum haftalık ders saatleri bir, iki, üç, dört, beş veya altı saatlik derslerde çok kolay gerçekleşmiyor. Bir branş öğretmeni ortalama 4 şubede yaklaşık  en az 120 öğrencinin dersine giriyor. Bu durumda ise öğrencilerini yeterince tanıyamıyor. Bu durumda   derslerinin derinliğini ayarlaması birazda afaki tahminlere kalıyor.

            Verimi artırmak için bazı öğretmenler ev ziyaretleri, veli toplantıları ve diğer çalışmalara yönelse de işini kolaylaştıracak bir netice alması oldukça zor. Okullarda öğrencilerin tanınmasını kolaylaştıracak ayrı bir zaman dilimi de yok. Kaynak olarak ya rehberlik öğretmenlerinin ellerindeki tanıma fişlerinden ya da ŞÖK toplantılarında şube öğretmelerinin söylediklerinden bir şeyler kapmak gerekiyor. Ya da bütün bunların dışında öğrencinin dersine giren öğretmenlerin rutin aylık olarak bir araya gelip şubeyi konuşmaları gerekiyor. Belki de böylece herkes bildiklerini paylaşma imkânına kavuşmuş olsun.

            Kalabalık okullarda görevli öğretmenlerin gerek zümre çalışmaları gerekse ŞÖK toplantılarının istenen zaman dilimlerinde gerekli değerlendirmelerin yapılmasına fırsat vermediğini hepimiz biliyoruz. E –okuldaki bilgilerin yetersiz olduğunu da varsaydığımızda öğrencilerin gerçekten tanınması ve onlara özgü öğretim yöntemleri geliştirilmesi oldukça zor. İş birliğinin de zayıf olduğu varsayılırsa öğrenciler ile ilgili yeterince bilgi sahibi olmadan onlara eğitim, öğretim vermek ve onları değerlendirmek adil olmasa gerek. Bu durumda yapılan iş çok verimli ve amacına da uygun olmuyor. Öğrencilerdeki bedensel ve zihinsel değişimlerin en yoğun yaşandığı ortaokul ve liselerde yeterince bilinmeden yapılan uygulamalar öğrencilerin gelişimlerini olumsuz etkileyebilir.

            Ortaokullarda 5. Sınıftan itibaren iyi bir kayıt sistemi ile belki de bu sorunların azalacağını düşünüyoruz. Peki bu kayıtları kim tutacak. Burada iki kesim öne çıkıyor. Birincisi öğrencinin şube öğretmeni diğeri de okulun rehberlik ve psikolojik danışmanıdır. Eş güdümlü olarak her iki tarafında birlikte tutacağı kayıtların daha da isabetli olabileceğini düşünüyorum. Bu kayıtlarda öğrencilerin çok özel bilgileri kapalı tutulabilir. Bu özel bilgiler gerekirse aile ile paylaşılır ancak çocuğu rencide edecek tarzda kesinlikle kullanılmaz. Öğrencinin ilgi ve yetenekleri seçtiği seçmeli dersler ile görev aldığı kulüpler, varsa lisanslı olduğu alanlar, aile durumu ve diğer sağlıkla ilgili bilgilerin yazılı olması öğretmenlerin işini kolaylaştırır.

            Öğretmenlik özveri isteyen bir meslektir. Etkili öğretmenlik ancak öğrencinin bütün yönleri ile tanınmasıyla mümkündür. Bunu öğretmenimiz yaptığında öğrencide meydana gelen değişimleri doğru okuma, anlama imkânına kavuşur, problemler daha kısa sürede çözülebilir. Etkinlik ve verimlilik artar. Öğrencinin gözünde otoritesi ve karizması çoğalır. Velilerin yanında itibarı artar. Diğer meslektaşlarının güvenini kazanır.

            Değerli meslektaşlarım işimize biz saygı gösterip elimizden geleni yaptığımızda diğer taraflarında bizimle birlikte amaçlarımızı gerçekleştirmek için çabaladıklarına göreceğiz. Geleceğimiz olan öğrencilerimizin yetişmelerinde öğrencilerle birlikte tüm tarafları harekete geçirdiğimizde, tam bir seferberlik oluşturduğumuzda hedeflerimize daha hızlı ve kolay ulaştığımıza şahit olacağız. Eğitim ve öğretim süreci yalnızca bizim altından kalkacağımız bir süreç değildir. Herkesi yanımıza alabildiğimiz sürece           işimiz daha verimli olacaktır. Ne dersiniz? ([email protected])