MEB’in Öğretmen Strateji Belgesini inceleyince; “Tamam da nasıl olacak?” demekten kendimi alamadım.  Sanki bu belge; rotasyon, mülakat ve performans değerlendirme gibi uygulamaları hayata geçirmek için yayınlanmış. Tespitler ve gerekçeler ne kadar yerinde olsa da önemli olan bundan sonra ayrıntıların nasıl planlanacağıdır.

Öğretmen yetiştiren fakültelerle çalışma yapılacak, pratik uygulamalara daha çok yer verilecek, öğretmen ihtiyacı projeksiyonu yayınlanarak istihdama yön verilmeye çalışılacak, hizmet içi eğitim için eğitici havuzu oluşturulacak, eğitim kurumları sınıflandırılarak belirlenen dezavantajlı kurumlarda çalışma özendirilerek bu kurumlara iyileştirme yapılacak, mesleğin statüsü iyileştirilecek, kariyer basamakları yeniden işlerlik kazanacak… Hiç sıkıntı yok, hepsini yapalım, bunlar güzel şeyler. Ancak çelişen hedefleri aynı strateji belgesiyle nasıl hayata geçireceksiniz?

Bu strateji belgesine göre; çok iyi yetiştirdiğiniz bir öğretmen adayını, önce sınava sokacaksınız, taban puanı geçerse mülakata alacaksınız, işe sözleşmeli olarak başlatacaksınız, bir sürü ritüelden oluşan adaylık dönemi olacak, dört yıl sonra kadro verip iki yıl daha aynı yerde çalıştıracaksınız. Sekiz yılda bir rotasyona uğrayacak, dört yılda bir sınava girecek, öğrencisi ve velisi ona puan verecek, daha okul ve öğrenci yüzü görmemiş akademisyenlerin belirleyeceği bir sürü ilmekten geçince bütçe imkânları ölçüsünde, belirlenen “süreli unvanı” yeniden kazanmış olacak. Yetersiz görülürse, bütün bu performans değerlendirme sürecinden, büyük eğitim uzmanlarımızca süzülerek hazırlanan, “sürekli mesleki gelişim” programına tabi olma bahtiyarlığına erecek! Yani geri beslemeye alınacak. Bütün bunlar yaşanacaksa, bu belgeyi hazırlamak için o saydığınız kişi ve kurumları neden yordunuz ki?

Şimdi de benim strateji belgemde neler var ona bakalım? Benim belgemde de öğretmen iyi yetiştirilir. Sadece sınavla atanır. Aralarına hainler karışırsa, daha başvuru aşamasında güvenlik soruşturmasıyla elenir. Bir yıl adaylık süresinde de titiz bir ayıklama ve yetiştirme süreci yaşar ve kadrolu atanır. Daha mesleğinin başında, kendisine sunulan teşviklerle, gerekirse yasal düzenlemelere uyarak, ülkesinin dezavantajlı bölgelerinde fedakârca çalışır. Önündeki kariyer basamaklarında, geri düşme korkusu yaşamadan yükselir. Göreve başladığı gün, meslek hayatında hangi bölgede hangi sırayla ne kadar süreyle çalışacağını planlayabilir, rotasyona gerek kalmadan yer değiştirir. Öğrencisine puan verir, velisine eğitim verir, öğretmenlik vakarını yüceltir. Bilir ki önemli bir çalışma yaptığında ödüllendirilir, bir ders materyali geliştirdiğinde, bir projede görev aldığında, bir seminere, bir yurt dışı eğitime katıldığında, yüksek lisans veya doktora yaptığında bir karşılığı vardır.

 Benim strateji belgemde öğretmenin çalışamaması ve verimsiz olması imkânsızdır. Çünkü benim belgem, insan ve özellikle öğretmen psikolojisine uygun olarak, yaptırım değil teşvik üzerine bina edilmiştir. Ceza değil ödül vardır. Hizmet içi eğitimi, bir yetersizlik suçlaması olarak planlamaz, mükemmeli arama, günü ve geleceği okuma üzerine planlanır. Çok çalışana çok imkân tanır, az çalışanı teşvik eder. Bir de benim belgem bütün karşı tezleri dinler ve alternatifleri yok saymaz. Bir mecburiyetten kaynaklanmamıştır, bir idealin ürünüdür. İtibar kaygısı hiç olmaz. Mülakatla adaleti örselemez. Şiddete uğrayana sahip çıkar, şiddet uygulayan en ağır cezayı alır.

Hiçbir öğretmen, performansım ölçülmesin, hep aynı okulda çalışayım, dünya değişirken ben hiç kendimi yetiştirmeyeyim demez. Yeter ki süreçler doğru planlansın, doğru uygulansın, güzelce anlatılsın, sahip çıkılsın, paydaşlar muhatap alınsın. MEB’in bu öğretmen stratejisi, öğretmenin toplumdaki saygınlığını daha da olumsuz etkiler. Öğrencinin öğretmene not verdiği strateji, mülakatı devam ettiren strateji, kariyer basamaklarını dil ucuyla ifade eden strateji, dört yılda bir sınav öngören strateji gözden geçirilmelidir. Hangi meslek grubu dört yılda bir sınava alınıyor?

Talat YAVUZ

Eğitim Bir Sen İstanbul 4 No’lu Şube Başkanı