Milli Eğitim Bakanlığı Yönetici Görevlendirme Yönetmeliği, mahkeme kararları dikkate alınarak yeniden düzenlendi. Yönetmeliğin bu hali tartışmaları bitirmez, derinleştirerek devam ettirir.

            Ayrıntıda boğulurken, okul idarelerine hangi misyonu yüklediğimizi, nasıl bir vizyon çizdiğimizi, nasıl bir okul müdürü veya müdür yardımcısı istediğimizi tartışmaya hiç zamanımız olmuyor. El yordamıyla bir arayış, yıllardır devam ediyor.

            Eğitimde başarıyı arayan bir ülke olarak, okul müdürünü bu kadar değersizleştirme lüksümüz olamaz. Bir taraftan, “Bir okul, müdürü kadar okuldur.” diyeceğiz, diğer taraftan, “Okul müdürlüğü bir kadro değildir, ikinci iş olarak kısa süreliğine yapılan bir iştir.” diye kanun ve yönetmelik yazacağız.

            Ülkemizde eğitim yöneticisi, usta-çırak ilişkisi içinde iş başında yetişirken, yeni yönetmelik, dört yılda bir okul idareciliğini yeniden atamaya açıyor. Neden dört yıl? Hangi hesaplama ile bu dört yıl bulundu? Beş yıllık stratejik plan yap, ufkun dört yıl olsun. Dört yıl sonrasını görememek bir okul müdürünün çalışma azmini nasıl etkiler? Rotasyon fiilen dört yıla inmiş olmuyor mu?

            Uzun yıllar süren tartışmalar, uygulamalar, yönetici seçiminde sadece yazılı veya sadece sözlü sınavın tek başına doğru sonuç vermediğini göstermiştir. En azından, deneme yanılma ile bunca zaman kaybına katlanarak ulaştığımız tecrübeye uygun yeni düzenleme yapılmalıydı. Yönetmeliğin diğer ayrıntılarına takılmadan okul idarelerinde istikrarı yakalamanın bir yolunu mutlaka bulmalıyız derim.

            Sınav kazanarak atanmış ve dört yıl tecrübe kazanmış bir müdür yardımcısını, aynı okulda bir dört yıl daha görev yapma şansı olduğu halde yeniden sınava sokmak okullarımıza ne kazandıracaktır? Birçok ön şartı sağlayarak atandığı okulunda, dört yılını dolduran ve girdiği yeni mülakat sonucu yeterli görülen okul müdürüne, kendi okulunda devam etme önceliği vermemek hangi yönetim anlayışına hizmet edecektir, merak ettim?

            Bugün okul müdürlerinden dershanelerin natifi olacak kurslar konusunda başarı beklerken, çıkarılan yönetmelikle dört yıl sonrasını göremeyen, yetkisi ve süresi çok kısıtlı bir okul müdürü tanımlıyoruz. Bütün sistemi, okulunda imkânsızlıklar içinde dağ gibi problemlerle boğuşan, kurstan ücret almadan hafta sonu görev yapması emredilen, veliden doküman konusunda bile destek alması yasaklanan, nöbet ücreti konusunda sabrı zorlanan okul müdürünün üstüne kurmuş bulunuyoruz. Galiba Ankara’dan okullarımız çok güzel görünüyor.

Talat YAVUZ

Eğitim Bir Sen İstanbul 4 No’lu Şube Başkanı